06 Temmuz 2018 00:18

Sınavlar, yerleştirme, seçimler ve otokrasi: ‘İnsanın iradesi ve özgürlüğü yoktur’

Sınavlar, yerleştirme, seçimler ve otokrasi: ‘İnsanın iradesi ve özgürlüğü yoktur’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haziran-temmuz ayının mevsimsel doğal bir döngü olmanın ötesinde çocuklarımızın, insanımızın, insan ve toplum olma hasletlerimizin tayini açısından temel bir zaman olma, “KADER ANI” olma özelliği var. Okuduğumuz okullar aynı zamanda ileride nasıl bir meslekle iştigal edeceğimizi de şimdiden belirleyerek “olgunluğa geçişin”, kimle arkadaşlık edeceğimiz ve evleneceğimizden ne yiyip ne içebileceğimize kadar, nasıl yaşayacağımızı belirleyen en önemli araç haline gelmiş bulunuyor.

Çağ nüfusu yaklaşık 1 milyon 300 bin. LGS’ye 1 milyon 9 bin 260 öğrenci başvurdu. Yaklaşık 250 bini başvuruda bile bulunmadı. Çocuklar, anne babalar büyük bir stres altında, LGS-YEP Yerleştirme Puanları ile veya mahalli yerleştirmeleri ve sonuçlarını bekliyor. Çağ nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u sınav puanı ile yerleşecek. Geriye kalan mahallesine talim edecek veya hiçbir örgün okula gitmeyecek.

30 Haziran-1 Temmuz’da YKS (Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı), ÖSYM (Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi) tarafından TYT (temel yeterlilik testi), AYT (alan yeterlilik testi) ve YDT (yabancı dil testi) olmak üzere üç aşamalı olarak yapıldı. YKS-Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın birinci oturumu olan TYT’ye 2 milyon 322 bin 421 kişi, sınavın ikinci oturumu AYT’ye 1 milyon 982 bin 669 kişi başvurmuş bulunuyor. Aileler büyük bir stres altında sınav sonuçlarını bekliyor.

Artık tüm yurttaşlar bu aşamalardan geçiyor.

Peki, geçiş sınavlarıyla, bu yerleştirmelerle ne yapılıyor?

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB) madde 1 “BÜTÜN İNSANLAR HÜR, HAYSİYET VE HAKLAR BAKIMINDAN EŞİT DOĞARLAR. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.” Madde 26 “1- Her şahsın öğrenim hakkı vardır. Öğrenim hiç olmazsa ilk ve temel safhalarında parasızdır. İlköğretim mecburidir. Teknik ve mesleki öğretimden herkes istifade edebilmelidir. Yüksek öğretim, liyakatlerine göre herkese tam eşitlikle açık olmalıdır. 2- Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletler’in barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir. 3-ANA BABA, ÇOCUKLARINA VERİLECEK EĞİTİM TÜRÜNÜ SEÇMEK HAKKINI ÖNCELİKLE HAİZDİRLER.”

MEB gerek sınavlı gerek mahalli yerleştirmede İHEB’nin temel saydığı ilke ve hukuku bile atlatmaya, çocukları ve aileleri belli okullara zorlamaya uğraşıyor.

ÖSYM çocukları sınavdan aldıkları puana göre hiyerarşiye bağlıyor, tek ölçüt 100 binde 1 farkla diğer arkadaşının önüne geçmesi,  merkezi olarak yerleştiriyor. Çocukların istedikleri bölüme girme oranı belki binde bir bile değil. Puanlarına göre daha baştan en istedikleri bölümleri tercih sırasına bile yazmıyor, yazsa da bir anlamı olmuyor.

Hukuki ve yasal kısmı bir yana bıraksak bile, geçiş sınavlarıyla, bu yerleştirmelerle ne yapılmış oluyor, bunu nasıl anlayabiliriz?

SINAVLARI ANLAMAK İÇİN KRİTİK SORU ‘İNSAN NEDİR?’ SORUSUDUR

Totemizm: “İnsan ne yerse odur!”. MEB ve ÖSYM:”Ben ne dersem osun!”. “Hangi okula yerleştirirsem artık sen osun!”

Peki insan nedir? Sırtınızı dayayıp beş dakikanızı ayırınız ve “İnsan nedir?”, “Ben neyim?” “Beni kazma veya odundan ayıran özellikler nelerdir?” diye bir soruverin. 

Başkanına, bakanına, YÖK’üne, MEB’ine, müsteşarına öncelikle soruyorum: “İnsan nedir?”, “Sizi insan yapan başlıca özellikler nelerdir?” Lütfen, n’olur sırtınızı dayayıp. İşi gücü ötekini berikini, mevkii makamı, parayı pulu bırakıp beş dakika bir düşünün. İster hafif ister derin bir temaşaya girin, n’olur “insan nedir?” sorusunu bir kendinize soruverin.

Çok yeni, çok modern, kendinize has bir şeyler bulamıyorsanız Sümerlilerden yazıya dökülüp bugüne ulaşmış “Kazma ile Saban’ın atışmasına bir bakıverin”, o da belki belli bir çağrışım verir.

“İnsan nedir?” sorusuna verilecek yanıt sınavlarla, yerleştirmelerle ne yaptığımız sorusuna da verilecek yanıtı oluşturuyor.

İlköğretimden ortaöğretime, aslında daha öncesi var, ilkokuldan ortaokula, daha sonrasında liselerden (ortaöğretimden) yükseköğretime geçiş sınavları yapıldı. Bu sınavlarda yüzde 3-5’e giremeyenin “kaderi” kendi istem ve iradesi dışında belirlenecek. Parası olan yüzde 5 parasıyla satın alacak, zar zor ödeyebilen orta sınıf da (yüzde 5 kadar) çocuğu iyi bir kamu okuluna yerleşemiyorsa parasıyla almaya çalışacak (Özel okullara çocuğunu gönderecek). Parası da kıt olanlara, geriye kalan yüzde 80-85’e mahallesi gösterilecek. Gerek ortaöğretime gerekse yükseköğretime geçişte insanların neredeyse yüzde 95-99’u istemediği okullar, meslek yüksekokulları, istemediği fakülte ve bölümlere talim edecek; kısaca “kaderi” ile baş başa kalacak.

Sınavlar ve yerleştirmeler, çocuğu bu aşamadan geçmiş hele de bu aşamadaki anne babaların halinden anlayacağınız üzere, iliklerine kadar bir “beka” sorunudur, çocuğun ve insanın, dahası toplumların ve insanlığın beka sorunudur.

Hem de öyle bir beka ki, irade ve özgürlük sorunudur; insanın bir mal, insanın kazma düzeyinde görülmesi ile “insan” olarak görülmesi arasındaki fark kadar büyük bir sorundur.

İnsanın bir potansiyel olduğu ve iradi bir varlık olduğu yok sayılırsa onun özgür bir varlık olduğu da yok sayılmış olmaktadır. O halde geriye insandan bir şey kalmamakta, insan da bir “EŞYA” düzeyine düşürülmüş olmaktadır.

Çocuklarınız eşya mı? Okul ve üniversitelerimiz eşya fabrikaları mı?

AKLIMIZ ÖZGÜR DEĞİL, İNSAN ÖZGÜR DEĞİL: TÜRKİYE’DE ÖZGÜR OKUL VE ÜNİVERSİTE YOK

İnsanın en temel ayırt edici özelliği özgürlüğüdür, özgürlüğü ise her şeyden önce irade ve aklının özgürlüğüdür, spekülatif olmaları ve saçmalamaları da dahil ki bunu da insanın “hakikat hakkı” ile bir miktar karşılayabiliriz. Yani özgürlük ve hakikati/gerçeğini bilme hakkı iki temel ve dolaysız değerdir.

Okul ve üniversiteler sadece rasyonel olanla, dahası rasyonel olanı da tekniğe, hatta daha dahası sınavlara indirgeyerek irade ve aklın mutlak özgürlüğüne bir ket vurdukları gibi daha ağırı içten değil dıştan gelen kültür veya iktisadi iktidarın okul ve üniversitelere yön ve şekil vermesidir. Okul ve üniversite; işlevsel olana, ihtiyaca dair olana, kültürel veya dini olana, herhangi bir şekilde salt verili olana indirgendiği anda, aklın ve iradenin kurumsal özgürlüğü sınırlanmış yani aklın kurumsal özgürlüğü yok edilmeye başlanmış olur.

Liyakate uygun, bilim sorularından oluşmuş adil bir sınav yapılsa bile sınavlar ve merkezi yerleştirmeler insan aklını, insan irade ve özgürlüğünü yok saymış olmaktadır.

İrade ve aklın, okul ve üniversitelerin özerkliği bu anlamda mutlak olmalıdır, koşullu olan bunu zedeler.

İnsanın irade ve aklı yok sayıldığında veya tekniğe indirgendiğinde okul ve üniversitelerin de özerkliğinden veya bilimsel özgürlüklerden söz edilemez hale gelir.

İrade, akıl, vicdan hürriyeti yoksa özgür evlilikler, özgür sözleşmeler, özgür seçimler de yoktur. İnsanın yok sayıldığı durumda tüm bunlar zaten yok sayılmış olmaktadır.

ÇÖZÜM ÖNERİSİ: MOTİVASYONLA YERLEŞTİRME, HERKESİ İSTEDİĞİ OKULA YERLEŞTİRME

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de belirtildiği üzere, orada belirtilse de belirtilmese de, çocuklarımızın kamu olanaklarından eşit, adil ve isteme dayalı olarak yararlanması temel hakları arasındadır. Kendi geleceklerini, hangi mesleği yapıp yapmayacaklarını ve nasıl bir hayat süreceklerini belirlemeleri kendi temel hak ve özgürlükleridir.

Devlet ve kamunun görevi sağlıklı ve yansız bir bilgilendirme, tanıtım yapması, gerekli ön şartların ve olanakların sunulmasıdır.

Elbette hak etmeyen hak etmediği bir unvanı taşımasın veya mesleği yapmasın. Bunun için irade ve akla sınır koyulmadan gittiği okul ve üniversitenin ilgili branşında birinci sınıf baraj yapılabilir. Gerekli çaba ve beceriyi göstermeyen öğrencilere birinci sınıf sonunda farklı okul tercihleri sunulabilir. Asgari başarıyı gösteren tüm çocuk ve gençlerimiz de istediği okul ve bölümlerde okumaya ve istediklerin olma olanağına sahip olurlar.

Özetle insanların kendi istekleri esas alınmalı, çaba gösterenler istedikleri okula kaydolabilmeli ve oradan mezun olabilmelidir. Böyle bir sisteme MOTİVASYONA dayalı bir sistem denebilir.

İnsana uygun başka sistemler de aranabilir. Ancak mevcut LGS ve YKS insana uygun değil. Yanlışta ısrar etmek ise eğitim ve üniversite adıyla hiç bağdaşmıyor.

Türkiye’de  özgür insan, dolayısıyla özerk okul veya üniversite, dolayısıyla özgür seçim talebi var mı? Varsa bile bunlar bir şekilde yönlendiriliyor ve baskılanıyor mu? Bu telkin ve baskılamada okullar ve üniversiteler nasıl bir rol oynuyor? Kurgulanan insan ve toplum modeli, yaşadıklarımız ve kaderimiz için bu soruların yanıtları çok önemli bulunuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...