04 Temmuz 2018 23:30

Halk için 'kriz var'dır: Sorun nasıl mücadele edileceğidir

Halk için 'kriz var'dır: Sorun nasıl mücadele edileceğidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TÜİK haziran ayı enflasyonunu açıkladı: 2.61!

Yıllık enflasyon ise 15.39!

Bu, 2003’ten beri, en yüksek yıllık enflasyondur.

Sigaraya zam, banka kredi kartlarına faiz artışı, Marmaray Tünel geçiş ücretlerine zam derken önceki gün de alkollü içeceklere yüzde 15 ÖTV zammı geldi. Ekmeğe zam ise kapıda!

Seçim nedeniyle ertelenen akaryakıt, doğal gaz, elektrik, su... gibi temel tüketim mallarına da dolaylı (ÖTV, KDV artışı) ya da doğrudan zamlar kapıda bekletiliyor.     

Enflasyonun son 14 yılın zirvesine çıktığı gün “cumhuriyetin son hükümeti”nin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek; “Orta vadede enflasyonun sıfırlanacağı” müjdesini verdi!

Böylece Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi için bütçeden para savuran Erdoğan ve AKP’nin dağıttığı seçim rüşveti ve seçimi bahane ederek sermayeye aktardığı miyarların gerçekte emekçiden alınıp büyük patronlara vermek anlamına geldiği bir kez daha görüldü.

Çünkü “enflasyon” sözcüğü her ne kadar yabancı bir sözcük olsa da bunun vatandaşın cebine olan etkisinin son derece “milli ve yerli” olduğunu tecrübe ile biliyoruz. Çünkü enflasyondaki her artış, bir miktarın daha vatandaşın cebinden alıp sermaye sahiplerinin cebine konulmasıdır.

Yani TUİK açıkladığı rakamlarla; son 1 yılda, vatandaşın cebinden gelirinin yüzde 15.39’unun alınıp büyük sermaye çevrelerine aktarıldığını da ilan etmiştir.

Haziran ayında enflasyonun yüzde 2.61 olmasını ekonomistler, yılın sonunda enflasyonun yüzde 20’leri aşacağının ifadesi olarak değerlendiriyorlar. Tabii enflasyon bu hızla artarsa; ki, haziran ayı gibi enflasyonun mevsimlik etkilerle nispeten daha düşük olduğu bir ayda enflasyonun yüzde 2.61 gibi yüksek çıkması, yıl sonunda enflasyonun yüzde 20’leri de geri bırakılması sürpriz olmayacaktır.

Evet, bankalar batmadığı, büyük sermaye kuruluşları iflas etmediği için iktisatçılar “Henüz kriz yok” diyorlar. Ama enflasyon rakamları “Halk için kriz var” diyor. Çünkü; yılın başında “Beklenen enflasyonun yılın ortasında üç katına çıkmış olması”, çarşı pazarda rakamların bu enflasyon rakamını da ikiye üçe katlaması “halkın ekonomisi için kriz”dir.

Dolayısıyla sendikaların, emek örgütlerinin, işçi sınıfı ve emekçilerden yana her çevrenin; tamamen büyük sermaye güçlerinin ve onların hükümetlerinin ekonomik politikalarının eseri olan bu krizin faturasını reddetme mücadelesini acilen gündemlerine alması gerekmektedir. Aksi halde; krizin yükünü halka yıkma operasyonuna dönüşmüş (Dönüşmeye başlamış) olan sermayenin ekonomik politikalarına karşı mücadele başarısızlığa uğrayacaktır.

Hele de “Yeni dönem”in yani “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” denilen “tek adam rejimi”nin, rüştünü ispat üzere, (Özellikle de sermayenin gözüne girmek, halkın da gözünü korkutmak için) krizinin faturasını halka yıkmak için daha saldırgan, daha pervasız bir çizgi izleyeceği kuşkusuzdur.

Dolayısıyla, sendikaların, emek örgütlerinin halktan yana siyasi çevrelerin, olup biteni seyretmek yerine bu gidişata dur diyecek bir çizgide mücadeleye yönelmeleri, bunun için gerekli platformları oluşturmaları ertelenemez bir görev olmuştur.

AKP MURADINA ERİYOR: CHP’DE İÇ KAVGA BÜYÜYECEK

CHP’de İnce, cumhurbaşkanı adayı olmasından beri, Kılıçdaroğlu’nun adının geçtiği her yerde, Kılıçdaroğlu’ya övgüler diziyordu. Ama İnce, sözlerle Kılıçdaroğlu’yu överken “vücut dili” tamamen başka bir şey söylüyordu. İnce’nin sözleriyle vücut dili arasındaki makas açıklığı, yandaş basın ve AKP propagandası tarafından yalan, karalama, spekülasyon,... her yolla CHP içinde bir iç kavganın çıkarılması heveslerini körüklüyordu.

Ve bu “boşluğu” AKP, hem seçim sürecinde hem de seçimden sonra CHP içine yönelik operasyona dönüştürmek için kullandı.  

Sonunda geçtiğimiz pazartesi günü Kılıçdaroğlu ve İnce’nin eşlerinin de katıldığı “aile yemeği” sonrasında, İnce aylardır vücut diliyle söylediklerini Kılıçdaroğlu’ya ağzıyla da ifade etmeye başladı. “Yemekte Kılıçdaroğlu’ya, ‘Kurultayı topla, ben genel başkan olayım, sen de onursal başkanımız ol’ dedim. Ama o bir şey demedi” şeklinde konuşan İnce, “İç kavga ya da barış içinde CHP’nin başına geçmek istediğini” açıkça ifade etti.

Kılıçdaroğlu, İnce’nin bu açıklamasını “siyasi nezaketsizlik” olarak değerlendirirken, Kılıçdaroğlu ekibi de; “Kurultay gündemimizde yok. Biz sekiz ay sonraki yerel seçime hazırlanacağız” diyerek İnce’nin restine restle karşılık verdi.

İnce taraftarlarının olağanüstü kurultay için “Delegelerden imza toplamaya başladığı” belirtiliyor. Nitekim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da 24 Haziran seçiminin ardından CHP’de acil bir değişimin zorunlu hale geldiğini bildirdi.

Kuşkusuz ki, bu durum ve buradan nasıl çıkılacağı CHP’lilerin sorunudur. Ama CHP’nin içine sürüklendiği bu durumun AKP başta olmak üzere diğer düzen partileri için “erken yerel seçim” için çok teşvik edici olduğu da açıktır.

Kısacası, baskın seçimin başından itibaren Kılıçdaroğlu-İnce kavgası için sistematik bir propaganda faaliyeti sürdüren Erdoğan ve partisi, CHP içine yönelik hamlelerinde belirli ölçüde başarılı olmuş görünüyor.

Herhalde bu gelişmeyle birlikte CHP’ye oy veren emekçiler de İnce ya da Kılıçdaroğlu’nun şahsından öte, CHP’nin neden başarısız bir parti olmaya mahkum olduğunu bir kez daha düşüneceklerdir. Düşünmelidirler de.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...