04 Temmuz 2018 23:00

Ah bu gençler

Ah bu gençler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Otobüste gençlerle konuşuyoruz. Biri yanımda, ikisi arkamda. Üçü arkadaş. Zaman zaman lafa karışan öndeki de belli ki tanıdık. Onların internet Türkçesini anlayabilmek için biraz zorlanıyorum. Yaşları seçme ve seçilme yaşını yeni geçmiş. Biraz daha tecrübeli olanı sınavdan yana rahat ama hayattan yana kaygılı. Konuşmaların tercümesi şu.

- Sınav zordu. Bu ikinci girişim. Belki de kolaydı. Ama hiç önemli değil. Zaten çalışıyorum Tahtakale’de. Kasmadım (?). Bitirince iş bulma şansımın daha fazla olacağı bir, iki üniversite var. Diğerleri hayat törpüsü. Zaten bir üniversiteye girsem ne olacak? En iyi ihtimalle beş, altı yılım üniversitede geçecek. Cepte olmayan binlerce lirayı kış okullarında, yaz okullarında harcayarak bir üniversite bitireceğim. Ya da atılacağım. Barınma sorun. Hocaların kaprisi kişiliğimi aşındıracak. Ne bölümünü bitireceğim ki yurt dışına kaçabileyim? Bulgaristan, Yunanistan sınırında kalın ve yüksek bir duvar. Kırmızı pasaportu gören 250 avro maaşlı Bulgar sınır polisinin suratı bir karış. Mezun olsam da büyük olasılıkla iş bulamayacağım. Bulsam da 2 bin lira maaş. O parayla ne yapacağım. Evde oturacağım. Şimdi de işten eve, evden işe. Kardeşim de mahalledeki liseye girmeye çabalıyor. Öyle nitelikli okul aradığımız yok. Okul olsun da niteliksiz olsun fark etmez. Ama bu gidişle açık liseye bile eyvallah diyeceğiz.

Diğeri biraz daha karamsar. Karamsarlığı artık hayatı dalgaya alma düzeyine ulaşmış.

- Abi ben ümidi kestim üniversiteden. Marketin et reyonunda tecrübe kazandım. AR-GE yapıyorum. Tavşan dişli tombiş gibi bir dalavere çevirip, çiftlik kurup işi götürmeye çalışacağım. Millete “Kendi kendine çoğalan et” projemi yutturup, pardon anlatıp, para toplayacağım. Kolay mı? Kolay. Benim milletim mağduru sever, mağdura yardımı sever. Ama en çok da avantadan helal (?) para kazanmayı sever. Yeter ki faiz olmasın,  katılım payı olsun. Hepsini “Kendi kendine çoğalan et” projeme katıp, hep birlikte zengin olacağız inşallah. Ticaret bu. Risk de var. Ya batarlar, ya çıkarım.

Yaşça küçük olan, gözlemci.

- Abi, sen hiç direklere baktın mı? Seçim bitti. Reis kazandı. İstanbul’un bütün direklerinde ustanın resmi. Direkler arası 10 metre. Her sabah işe giderken sayıyorum. Sahilyolu 10 kilometre. Eder 1000 resim. 1000 de dönüşte 2000. Bu sadece sahil yolu. Diğer yollar? Eder milyonlarca resim. Türkiye böyleyse milyonlarca resim, milyarlarca para. Asmasınlar mı? Assınlar. Resim paralarını, asma paralarını maaşlarından vermişlerse assınlar. Ya da asmasınlar, harcadıkları paraları bize dağıtsınlar.

Önde oturan atılıyor.

- Abi ben Mısır Çarşısında dükkanda çalışıyorum. Usta yemin ettirdi, Reis’e verdik  oyumuzu. “Beka sorunu var” dediler. “Ülke bütünlüğü tehlikede” dediler. Biz de “Önce vatan” dedik ama seçim bitti.  “Beka”, “Vatan” diyen kalmadı. Meğerse önce zammış. Bakalım. Bekliyoruz şimdilik.

Cankurtaran’a geldik. Ben indim. Onlar halen tartışıyorlardı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa