30 Haziran 2018 23:55

Yüzde 20 işsizlik diliminden yüzde 25’lik dilime geçiş sınavı

Yüzde 20 işsizlik diliminden yüzde 25’lik dilime geçiş sınavı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haziranın son haftası, milyonlarca gencin geleceklerini belirleyeceği, bu milyonlarca gencin ailesinin de çocuklarının geleceği endişelerinin zirve yaptığı bir hafta oldu. 

Herkesin şikayet ettiği Liseye Geçiş Sınavı’nın, Erdoğan’ın; “Bu TEOG da ne? Eskiden TEOG mu vardı? Ben TEOG istemiyorum!” demesiyle kaldırıldığı söylenen ama eskisini bile mumla aratacağı anlaşılan yeni LGS’nin puanları açıklandı. Ama kimin, hangi koşulları yerine getirerek girebileceği bile belirsizdir. Belli olan tek şey ise, ülkeyi yönetenlerin bu kaostan yararlanarak yoksul ailelerin çocuklarını imam hatiplere orta gelirlilerin çocuklarını da özel liselere yönlendirmek için her imkanı kullanacaklarıdır.

Üniversiteye giriş sınavı olarak bilinen ve bu yıl adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) olarak değiştirilen sınav da dün başladı.
Dün, temel yeterlilik testi (TYT) ile başlayan YKS, bugün yapılacak alan yeterlilik testi (AYT) ve yabancı dil testi (YDT) ile tamamlanacak.

SINAVA GİREN ÇOK AMA KONTENJANLAR BOŞ!

TYT’ye 2 milyon 387 bin, AYT’ye ise 2 milyon 19 bin dolayında öğrencinin gireceği belirtiliyor. 

Resmi açıklamalara inanacak olursak, toplam açısından bakıldığında; sınava giren 2 milyon dolayındaki öğrenciden 1 milyon kadarının üniversitelerin çeşitli bölümlerine yerleştirileceği belirtiliyor.

Önceki yıllarda, üniversiteye girmenin; genç için (Elbette ailesi için de) bir meslek edinme ve bu mesleği yapmak için az çok bir fırsat sunduğu yıllarda, sınava giren ve giremeyen öğrenci sayısı üstünden kimi sonuçlar çıkarmak anlamlıydı. Ama günümüzde “Her ile bir üniversite açacağız”, “Herkes kendi memleketinde üniversiteye gidecek” hamasetiyle, açılan üniversite eğitiminin kalitesi ve ülkenin ihtiyaçları gibi kriterler gözetilmeden bir furyaya dönüştürülen üniversite açma kampanyası sorunun bu yanıyla tartışılmasını anlamsız kılmış bulunmaktadır.

Nitekim geçtiğiz yıl üniversite kontenjanlarının 300 bin kadarı boş kalmıştır ki bu, üniversiteye o yıl giren öğrencilerin yüzde 30’una karşılık gelmektedir. Bu yüzden birçok üniversitede özellikle sosyal bilim dallarına, hatta bazı mühendislik dallarına öğrenci başvurusu olmamıştır.

ÖĞRENCİNİN ‘OKUMAK İÇİN OKUMA’ LÜKSÜ YOK

Bu yıl bu sayının daha yüksek olacağını söylemek de abartı olmaz.

Çünkü evet, öğrenciler üniversiteye gitmek istemektedir, bunun için sınava girmektedir ama kendilerine bir meslek, bir gelecek sağlamayan alanlarda da okumak istememektedir.

Çünkü ailelerin gelir düzeyi gençlerin kedilerine bir meslek ve iş sağlamayan dallarda üniversite okumasına el verecek düzeyde değildir. Bu yüzden de gençleri motive eden “Şöyle bir dalda üniversite eğitimi alırsam bu beni daha çok tatmin eder. Böylesi yeteneklerime de uygundur” fikri değil, “Hangi dalda okursam kendime iyi bir iş sağlayacak eğitimi alırım” fikridir.

Kısacası üniversite kapısına gelen genç için; “Okumak için okumak” lükstür; o, “İyi bir iş, iyi bir gelecek için okumak” istemektedir. Ki, burada “iyi”nin ölçüsü de her şeyden önce, ne yazık ki, “Kazanacağı para”dır! 

Bu yüzden pek çok sosyal bilim alanında hiçbir genç üniversiteye başvuru yapmamaktadır. Halen popülaritesini koruyan tıp, hukuk, mimarlık, bazı mühendislik dalları dışındaki alanlardaki “üniversite diplomalı işsizler ordusu” (“Atanmamış öğretmenler”, “İşsiz hemşireler”, “İş bulamayan işletmeciler”... sayıları şimdiden milyonları bulmuştur) büyümektedir. Ve bugün popüler olan dallarda da önümüzdeki 10 yılda diplomalı işsizler ordusunun büyüyeceğini söylemek herhalde kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir.

Nitekim genel olarak işsizliğin yüzde 10-12’lerde olduğu ülkemizde, “genç işsizliği” yüzde 19-20’lerde iken, üniversite mezunları içindeki işsiz sayısı ise yüzde 25’lere ulaşmaktadır.

İş ve işsizlik konusunda bakıldığında dün ve bugün yapılan YKS’ye katılanların, “Yüzde 20’lik işsizlik diliminden yüzde 25’lik işsizlik dilimine geçme sınavı” olarak görmek, gerçeğin önemli bir yanını ifade etmek olur.

LAİK BİLİMSEL ÜNİVERSİTE VE İŞ BİLİM ÖZGÜRLÜK TALEBİ

Üniversiteler sadece bir ‘kurumu” değil tüm toplumun eğitiminde, aydınlatılmasında önemli rol oynayan bir kurum olarak da egemen sınıflar kadar işçi sınıfı ve demokrasi mücadelesi içindeki her kesim açısından önemlidir. Bu yüzden de söz konusu üniversite olduğunda; “özerk, laik, bilimsel, demokratik bir üniversite” mücadelesi, elbette her dönemde, sadece üniversitede nasıl bir bilim kavgası olmayı da aşarak, ilericilik gericilik kavgası olarak toplumun çeşitli kesimlerinin içinde olduğu bir mücadele olagelmiştir. 

Öte yandan gençlik bugüne kadar “İş bilim özgürlük” sloganıyla eğitimini aldığı dalda “Güvenli bir işe sahip olmak” için de mücadele etmektedir. En azından gençliğin ileri kesimlerinin böyle bir mücadelenin öneminin farkında olduğu da herhalde tartışılmazdır. Ama bu talebin laik demokratik bilimsel eğitim mücadelesiyle ne kadar bağdaşlaştırıldığı ve önemine uygun olarak geniş yığınlar içinde yaygınlaştırıldığı elbette ayrı bir değerlendirme konusudur. 

Gençliğin ileri kesimleri ise; “Gençlik gelecek gelecek sosyalizm” sloganı ile sisteme yönelik eleştirisini ifade ederken aynı zamanda gerçek bir güvenli geleceği ancak sosyalizmde elde edeceğini de sloganlaştırmıştır. 

Bugün de bu sloganlar ana içerikleriyle elbette önemlerini korumaktadır.

REJİM ÜNİVERSİTEYİ NEREYE SÜRÜKLÜYOR?

Son yıllarda gerek üniversitelerin içinde laik bilimsel eğitimden yana akademisyenleri çeşitli idari önlemlerin yanı sıra KHK’lerle üniversitenin dışına atma girişimleri gerekse üniversitedeki çok yönlü partizan kadrolaşmada alınan yol, kuşkusuz üniversitedeki mücadeleyi çok boyutlu olarak değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.

Bugün gelinen yerde;  
- Pozitif bilimlerin gerçeklerini tek gerçek sayan üniversitenin yerine “ayet”, “hadis”, “fıkıh”, “fetva”nın gerçeklerinin aynı değerde hatta biri ötekiyle çeliştiğinde “ilahi gerçeği” “dünyevi gerçeğe” üstün tutan bir üniversitenin geçirilmesi,
- Üniversitenin, “muhafazakar toplum” inşasının ana dayanağı olarak görülen şehitliği, gaziliği bütün değerlerin üstünde tutan cihatist-dindar gençlik neslinin yetiştirilmesiyle görevlendirilmesi,
- Üniversite eğitimin sığlaştırılarak, bir yandan sermaye için diplomalı yedek iş gücü ordusunun yeni bölükleri olarak hazırlarken gelecek güvencesi olmayan ve güvenceyi sadece iktidara biatte, onun dağıtacağı rüşvet ve inayette bulmaya indirgemiş bir “gelecek güvencesi”yle yetinen bir gençlik kuşağı yetiştirme amacının öne çıktığı bir üniversite doğrultusunda hızlı adımlar atılmaktadır.

ÜNVERSİTEYİ DEĞİŞTİRECEK BİR MÜCADELE İHTİYACI

Hele de bundan böyle tek adam rejimine karşı mücadelede üniversitenin “sıcak alan” olacağı dikkate alındığında, bu alanda demokrasi güçleri ve ilerici demokrat gençlik kesimlerinin yanı sıra seküler bir yaşam ve güvenli bir gelecek isteyen gençliğin mücadeleye çekilmesinin aciliyeti de daha açık görülmektedir. Ki, bugün üniversiteye girmek için sınava giren yüz binlerce gencin uğrayacağı hayal kırıklığını aşmanın yolu, elbette bu koşulları değiştirme mücadelesi içine çekilmelerinden geçmektedir. Aksi halde üniversiteyi bu hale getirenler kazanacaktır. 

(*) Nuh’un oğluyla cep telefonuyla konuştuğunu, Google’u önce Abdulhamit’in bulduğunu, FETÖ’nün cinlerden oluşan bir istihbarat örgütüne sahip olduğunu, İslam mitolojisi denilecek “menkıbeleri” tarihsel gerçekler gibi sunan öğretim üyelerinin sadece üniversitedeki kürsülerinde değil medya üstünden tüm toplumun “eğitimi” için görevlendirildiği de bir gerçektir. Ki, bu üniversitenin içine itilmek istendiği çukurun derinliği kadar gençliğimizin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu da göstermektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...