Keşke!
Fotoğraf: Envato
Sistemler kapalı devre gibi çalışan bütünsel sosyal süreçlerdir. Kapalı devre modeli bir ülke için geçerli olmanın ötesinde, aynı sistem kimliğini haiz tüm ekonomileri kapsayan geniş bütünselliklerdir. Böylesi geniş bütünsel modelin işleyiş sürecini etkileyenler ve etkilenenler, ekonomilerin büyüklüklerine göre, yani başat konumda olma durumlarına göre şekillenir. Kısacası, güçlü merkez ekonomiler kendi ekonomik koşullarına göre salınırken, gerek ekonomik ilişkilerle, gerek siyasi kararlarla görece zayıf konumlu ekonomiler üzerinde etkili olabilirler. Bu etkileşim toplum kesimleri tarafından algılanamadığı gibi, çoğu durumda parıltılı görüntülerle aldatıcı da olabilmektedir. Bunun çok tipik örneğine Avrupa Birliği içinde Almanya çevresinde yer alan Yunanistan’ın son krizinde tanık olduk.
Türkiye fevkalade yaşamsal ve geleceğini güçlü bir şekilde etkileyebilme niteliğine sahip bir seçime giderken, hemen tüm analizlerin sistem içi ve ülke içi penceresinden yapılmış olması büyük bir şansızlıktır. Zira Türkiye, siyasilerin tüm soslu ifadelerinin aksine, çevresel konumlu ekonomi olup, güçlü merkezlere dayanmakta ve onlardan etkilenmektedir. Cari ve bütçe açığı yanında, enerji, teknoloji, ham madde ve tasarruf açıklarını merkez ekonomilerden temin etme durumunda olan, bunların yanında da akıl almaz bir tüketim sarhoşluğu yaşayan ekonomi oldukça bağımlı demektir. Tüketim bağımlılığının ekonomik açıklarla yaşanıyor olması emperyalistlerin arayıp da bulamadığı sömürü ortamıdır. Üretimden tüketime savrulan bir ekonomi emperyalistler tarafından ekonomi ve finansal işlemlerle soyulurken, bu işe hizmet koyan halk gözdesi iktidarlar teslim alınır. Keşke, yaşanan sahte parıltıların gerçekliğini perdeleyen uluslararası ekonomik etkileşimlerin, aynı anda ülkenin yaşam damarlarında da giderek tıkanıklık oluşturma potansiyeli taşımakta olduğu gerçeği çok önceleri halk tarafından algılanabilmiş olsa idi! Su alan geminin yüzdürülmesi, kurtarılmasından çok farklı süreç ve politikalara bağlıdır. Amacın gemiyi yüzdürmek mi, yoksa kurtarmak mı olduğu iç ve dış dinamiklerin göreli bilinç ve ağırlığında şekillenmektedir.
Güçlü merkez ekonomilerin çevre ekonomiler üzerindeki hâkimiyetinin savuşturulması siyasilerin becerisi ile değil, emekçilerin bilinçli ve örgütlü mücadelesi ile sağlanabilir. Güçlü merkezin çevre ekonomi üzerindeki hakimiyetinin siyasal erk ve iç sermaye üzerinden gerçekleştirildiği görülmeli ve tüm engellemelere rağmen, uyanmanın yegane kurtuluş yolunun buralardan geçtiği anlaşılmalıdır. Ne hazindir ki, emeğin güçsüzleştirilmesi ve yoksullaştırılması finans sömürüsü ile kısmen giderilmeye çalışılırken, aynı anda emekçi kesimin sistemi algılama bilinç antenleri de köreltilmektedir. Böylesi bilinç körlüğü etkili örgütlenme önünde engel oluşturabildiği gibi, bizzat örgütleri de sistem dokusuna boyayarak sistemin kurumsal yapısına dönüştürebilmektedir. Emekçilerin çok sayıda örgütleri, hatta konfederasyonuna karşın sermayenin siyasal erke hakim olması, sistemin amacının salt ülke düzeyinde değil, uluslararası sömürü düzeyinde de tahakkukuna zemin hazırlamaktadır.
Kapitalist sistemlerde burjuva-parlamento sistemi emekçinin yanında değildir, ancak kısmen nefes almak ya da örgütlenmek için ehvenişer olabilir. Ancak, bu kadarlık ehvenişer oluşumunu dahi engellemeye yeltenen yönetimler, özünde halka değil, sermaye emperyalizm hâkimiyeti olan sistemin devamına hizmet etmektedir. Bu nedenledir ki, seçim konuşmalarında dar ve kısmen orta gelirli kesimin ekonomik durumlarının düzeltileceği gibi vaatlerde bulunulurken, meselenin özü tartışmaya taşınmamış ve “temel vatandaşlık aylığı” vb. gibi geçici ve gücün iradesi çerçevesinde alınabilecek aldatıcı sosyal araçlardan söz edilmiştir.
Ne acıdır ki, seçim olağanüstü rejimde yapılmakta, görevli olması gereken devlet örgütüne rağmen, halkın sandığa yansıyan iradesinin koruyucusunun halk olması kurgulanmakta ve buna da demokrasi nöbeti denmektedir! Ne acıdır ki, böylece sistem şeklen korunmaya çalışılırken, sistem ideolojisinin beyinlerdeki tahribatı ve oluşturduğu sömürüyü meşrulaştırıcı ideolojik boyası göz ardı edilmektedir. Şekilsel işleyişin OHAL altında gerçekleştirilmesi eleştirilirken, zihinsel işleyişin ezeli kıskacı algılanamamaktadır bile! Emekçiler iktidarın değil, iktidarının yanında saf tutmalıdır!
- Bir bayram yazısı 13 Nisan 2024 04:34
- Seçimden ekonomiye 06 Nisan 2024 05:34
- Hükümetin çarpık altyapı algılaması ülkeyi felakete sürüklemektedir 30 Mart 2024 04:50
- Enflasyon olgusuna bir de şöyle baksak 23 Mart 2024 04:45
- Halkın tercihi emperyalistinki ile örtüşürse! 16 Mart 2024 04:51
- Günlerin gerçek anlamları 09 Mart 2024 05:14
- İstanbul’un trafik sorunu ve seçimler 02 Mart 2024 04:40
- 47. iktisatlılar haftası 24 Şubat 2024 04:06
- Akademinin kaybı 17 Şubat 2024 05:55
- Seçim kızıştıkça görüntü hüzün veriyor 10 Şubat 2024 04:45
- Emperyalizmin böl-yönet siyaseti ülkeyi parçalar 03 Şubat 2024 04:53
- Emek sömürüsü ücretle bitmiyor 27 Ocak 2024 04:40