22 Haziran 2018 00:35

'C planı' iptal, Erdoğan'ın 'D planı' koalisyon, ama…

'C planı' iptal, Erdoğan'ın 'D planı' koalisyon, ama…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan cephesinden önceki gün iki önemli açıklama geldi.

Bunlardan birincisi, Suruç provokasyonuyla ilgiliydi.

Daha olayın üstünden birkaç saat geçmeden kameraların karşısına geçen Erdoğan, “Bu olay, PKK ve HDP’nin, Kürtlerin kanından beslenerek büyüme stratejilerini hâlâ terk edemediklerinin en bariz örneğidir” demişti. Ve elbette Başbakandan İçişleri Bakanına, Adalet Bakanından yandaş medyaya AKP’nin her düzeydeki sözcüleri HDP’yi hedefe koymuşlardı. Sorunun bu yanı dün bu köşede de dile getirilmişti.

Erdoğan, geçtiğimiz hafta Suruç’ta meydana gelen kanlı kavgaya ilişkin önceki gün Urfa’da düzenlediği mitingde, konuştu. Erdoğan daha önceki konuşmalarında esnafları PKK’li olmakla suçladığını unutarak, bu kez saldırıda yaşamını yitirenlerin tamamı için Allah’tan rahmet diledi ve suçluların yargı önünde hesap vereceğini kaydetti.

İLK KEZ ‘KOALİSYON’ DEDİ: SÖYLEYENE DEĞİL SÖYLETENE BAK!

Yine önceki gün akşam bir radyo programına çıkan Erdoğan, ilk kez; “Yeterli sayıda milletvekili çıkarılamaması durumunda koalisyona gidilebilir” açıklaması yaptı.

Normal bir ülkede cumhurbaşkanı adaylarının uzlaşmadan, koalisyondan söz etmesinin elbette ki şaşırtıcı bir yanı yoktur. Ama, söz konusu olan hızla “tek parti tek adam rejimi”ne sürüklenen ve “tek adam” olmak için herkesle, her çevreyle, kendi partisi içinde bile kavga etmeden rahat edemeyen Erdoğan’ın, seçime dört gün kala “koalisyon yapabileceği”nden söz etmesi herhalde seçim sürecini izleyen herkes için şaşırtıcı olmuştur.

Erdoğan bir günde tavır değiştirmiş olmayacağına göre, akla ilk gelen “Söyleyene değil söyletene bak” sözü oluyor. Erdoğan’a, hiç ağzına almadığı şeyleri söyleten, her halde sıkça yaptırdığı anketler ve meydanlarda gördükleridir. Yani Erdoğan, halk indinde kendisinin ve AKP’nin, beklediğinden daha fazla itibar kaybettiğini görmüş olmalıdır.

Çünkü, ortaya çıkan veriler; eldeki onca medya ve devlet imkanına karşın, AKP-MHP ortalığının ne cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50+1 barajını aşabileceğini ne de parlamentoda çoğunluğu sağlayabileceğini gösteriyor!

B VE C PLANI İPTAL; D PLANI KOALİSYON!

Radyo programına dönersek; Erdoğan kendisine sorulan “Siz cumhurbaşkanı seçilirseniz, Meclis çoğunluğunu da Millet İttifakı alırsa ne yaparsınız?” sorusuna “Koalisyon yaparız” yanıtını veriyor.

Oysa bundan birkaç hafta, belki de birkaç gün önce bile bu soru karşısında Erdoğan, “B ve C planımız var” diyerek böyle bir seçimin sonuçlarını tanımayacaklarını, “Tekrar bir seçimle sonucu değiştireceklerini” söylüyordu.

Bu, Erdoğan’ın seçimin sonucunu kabul ederek, yani B ve C planını iptal ederek, başka partilerle de koalisyon yaparak Meclis çoğunluğunu sağlayabileceği bir “D planı” devreye sokacağı anlamına geliyor.

Bu yaklaşımıyla Erdoğan, “Tek adam olayım yeter” çizgisine çekilmiş görünüyor. Dün yayımlanan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi şeması” da “tek adam”ın etrafında, “Seçilmiş hiç kimsenin olmadığı”; adları “ofis”, “kurul” ve “bakanlık” olan “tek adamın özel sekreterleri”nden oluşuyor.

Şemada bir Meclis çoğunluğuna ihtiyaç olmadan da ülkenin yönetileceği görünse de gerçekte, hele de böyle bir kurumsallaşma döneminde, arkasında ciddi bir Meclis çoğunluğu olmadan “sistemin işlemesi” çok mümkün görünmüyor.

Çünkü “tek adam rejimi”, ancak tek adamın partisinin de Mecliste çoğunluğu sağlamasıyla sıkı ilişkilidir. Onun içindir ki, Erdoğan’ın kurmak istediği rejime, “tek parti tek adam rejimi” diyoruz. Nitekim MHP-AKP ittifakı da bir yanıyla bu ihtiyaç nedeniyle kurulmuştu.

‘UZLAŞMACI’ DEĞİL ‘ÇATIŞMALI’ BİR DÖNEME GİRİLECEK

Ancak “AKP-MHP ittifakı”nın sihri bozulmuş görünmektedir ve Erdoğan, “Mecliste çoğunluk sağlamak için başka partilerle de koalisyonu” gündeme getirme çizgisine gelmiştir.

Ancak masa üstünde böyle bir seçenek var gibi görünse de gerçekte bu seçeneğin öyle kolay gerçekleşemeyeceği de apaçıktır.

Hele de seçimden sonra -sonucu ne olursa olsun- bir yandan “ekonomik krizden çıkış programı” öte yandan “yeni bir anayasa” tartışmalarının gündemin en üst sıralarını tutacağı dikkate alındığında, önümüzdeki dönemin Meclisteki partilerin arasındaki ilişkilerin yanında Meclisteki muhalefetle cumhurbaşkanı arasındaki ilişkinin, uzlaşmadan çok çatışmayla belirleneceği bir dönem olacağını söylemek yanlış olmaz.

Elbette yukarıdaki tartışma, “Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ve AKP-MHP ittifakının Mecliste azınlıkta kalması” durumunda böyledir.

İKİNCİ TURDA İNCE DAHA ŞANSLI

Ama Erdoğan’ın “kamuya kapalı” bir toplantıda belirttiği gibi, cumhurbaşkanı seçimi de Erdoğan için “çantada keklik değil”dir. Tersine sahadaki göstergeler ve anketlerde ortaya çıkan veriler, İnce’nin de “birinci turda” değilse de “ikinci turda” Erdoğan kadar, hatta ondan daha şanslı olduğunu göstermektedir.

Bu yüzden de son günlerde Erdoğan’ın süngüsü düşmüş, örneğin “Suruç provokasyonu’nda söylediklerini bir hafta sonra değiştirmek zorunda kalmıştır. Gezi direnişiyle ilgili, “Geziciler Dolmabahçe’de bir hanım kardeşimizi taciz ettiler” yalanını bugün bile sürdürdükleri dikkate alındığında, Suruç’la ilgili iddialarından bir hafta içinde vazgeçmelerinin nedenini de sahadaki gelişmelerde aramak gerekir. Ki, bu halk indinde  milliyetçilik ve şovenizmin prim yapamaz hale geldiğini, “beka”, OHAL, Menbic, Kandil etrafında oluşturmak istenen “savaş hali” operasyonlarının eskiden olduğu gibi rant sağlamadığının görülmesi gibi gelişmeler Erdoğan’ı “Ne yapalım, olmazsa koalisyon yaparız” çizgisine getirmiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...