07 Haziran 2018 23:05

Ali Koç

Ali Koç

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aziz Yıldırım gitti. Ali Koç geldi. Bu değişim öyle büyük bir coşku yarattı ki, asıl konumuz olması gereken endüstriyel futbol da, onun kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan kirli futbol düzeni de adeta unutuluverdi!.. Ali Koç ile özlenen başarıların yakalanacağına duyulan inanç, endüstriyel futbol karşıtlığına  baskın çıktı. 

Tabii fanatik taraftarlar için esas olan endüstriyel futbol meselesi değil, takımın başarısıdır. Kazanılacak kupalar, şampiyonluklar, alınacak galibiyetler her şeyden önce gelir. Seçim sürecinde en çok, “Ali Koç başkan Fenerbahçe şampiyon” tezahüratının duyulması bunu göstermiyor mu? Tam, yeni başkanla yakalanan büyük coşku dalgası eşliğinde parlak hayaller kurmaya başlamışken endüstriyel futboldan söz etmeye ne gerek var ki? Hele takım, bütün rakiplerini silip süpürüp şampiyon olsun, sonra sıra endüstriyel futbolla hesaplaşmaya da gelir elbette!..

Eh, endüstriyel futbolu sorun olarak görmedikten sonra ha Aziz Yıldırım başkan olmuş, ha Ali Koç, hiç fark etmez. Zaten iki başkan adayı arasındaki farkı yaratan, Ali Koç’un kulübü başarıdan başarıya koşturacağı yolundaki yüksek beklentilerdi. Çünkü ortaya daha fazla para koyacaktı. Bunu da seçim konuşması sırasında, “Sizin verdiğinizin bir fazlasını vereceğim” diyerek belirtmişti. İşte bu nedenle Ali Koç sayesinde bütün hedeflerin gerçeğe dönüşeceğinden taraftarların zerrece şüphesi yoktu. Taraftarlar zaten yönetim politikasıyla falan ilgilenmez. Onlar yapılacak transferlere ve alınacak sonuçlara bakar. Buna karşılık sabırsızdırlar, üç-beş kötü sonuç alınsa, hemen yeni arayışlara yönelirler…

Peki, kendisine büyük umutlar bağlanan Ali Koç bir şeyleri değiştirebilir mi? Şimdilik, rakiplerine saygılı yaklaşımı ve nezaketli diliyle umut verdiği söylenebilir. Saygı ve nezaket, gerilimden uzak bir spor atmosferi yaratılması bakımından çok önemli. 

Ali Koç elbette endüstriyel spora muhalif bir kişi değil. Rekabetin ve kazanmanın değil, insani ve sportif değerlerin ön planda yer aldığı yeni bir spor düzeni oluşturmak gibi bir derdi yok. Ancak 20 milyonu aşkın taraftara sahip bir kulübün başkanı olarak saygılı ve nazik tavrını her koşulda koruyup kalıcı hale getirmesi, farklı bir spor kültürünün filizlenmesine katkı sağlayabilir.

Ali Koç’a gösterilen ilginin kaynağında biraz da Aziz Yıldırım’ın gerilim ve düşmanlık üzerine kurduğu yönetim politikasının camiada yarattığı bıkkınlık var. Bu bıkkınlık Ali Koç’a, rakipleriyle dostluk çerçevesinde iyi ilişkiler kurmanın fırsatını veriyor. 

Aslında kendisini düşmanlık üzerinden var etmeye kodlamış köhne eskiye karşı, yeni ve umut veren bir anlayışın temsilcisi olarak Ali Koç farklılığını ortaya koyabilecek önemli bir fırsat bulmuştu ancak ne yazık ki bunu değerlendiremedi.

Aziz Yıldırım seçim konuşmasında, kendisi cezaevindeyken Galatasaray’ın Kadıköy’de şampiyonluğunu ilan edip kupayı kaldırdığını hatırlatarak, “Ben olsam bizim stadımızda o kupayı kaldırtmazdım” diye höykürdü. Yani Ali Koç’a, “Sen o akşam oradaydın ve buna niye engel olmadın” diye kendince hesap sordu. Tam da komplekslerinin altında ezilen holigan yönetici tavrı… Acaba Aziz Yıldırım orada olsa nasıl engellerdi bunu? Zaten töreni sabote etmek için stadın elektriğini kesmişlerdi ama bu yeterli olmamıştı. Aziz Yıldırım bu kadar kendinden emin konuştuğuna göre, kesin daha yaratıcı yöntemleri devreye sokar ve amacına ulaşırdı!.. 

Ali Koç buna karşı, “Kim, kupayı nerede kaldırması gerekiyorsa orada kaldırır. Diğerlerinin payına ise sadece şampiyonu kutlamak ve alkışlamak düşer. Bunu holiganca bir yaklaşımla bir kompleks haline getirerek engellemeye çalışmak, bir spor kulübüne yakışmaz. Ayrıca böyle bir engelleme çabası, kulüpler ve taraftarlar arasında yeni gerilimlere, yeni sorunlara yol açmaktan başka bir işe yaramaz. Bazen rakiplerimiz bizim sahamızda, bazen de biz rakiplerimizin sahasında kupa kaldıracağız, böyle böyle taraftarlar buna alışacaklar ve bunun normal bir şey olduğunu özümseyecekler” diyebilseydi yeni ve gelişkin bir spor kültürü yaratmak açısından daha en başından önemli bir adım atmış olacaktı. Ama Ali Koç, Aziz Yıldırım’ın bu suçlamasına, o gece statta bulunan diğer Fenerbahçeli yöneticilerin isimlerini zikrederek yanıt vermeyi tercih etti ve  “Bundan sadece ben sorumlu değilim” demeye getirdi…

Endüstrinin dayattığı “mutlak kazanma” anlayışıyla, tam bir cangıla dönüşen futbol ortamında Ali Koç’un saygılı ve nezaketli yaklaşımını hep korumasını dileyerek beklemeye başlayalım. Umarız ki bu yaklaşım, işlerin iyi gitmesine bağlı olmayacak kadar sahicidir. Malum, bizde işler kötü gitmeye başlayınca ortada ne gülümseyen yüz ifadeleri, ne saygı, ne de nezaket kalır…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...