Demirtaş’a büyük haksızlık, yargıya ağır müdahale
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde olması “kesmemiş” görünüyor! Bu yüzden de Erdoğan, “Bir cumhurbaşkanı adayının cezaevinde olması adil değil. Demirtaş da çıksın bu yarışta fiziki olarak da yarışsın!” diyen “Millet İttifakı” partilerinin adaylarına öfke püskürdü.
“Neymiş, serbest bırakınmış. Neyi serbest bırakıyorsun? Bu ülkede hukuk var, adalet var. Yasin Börü’nün hesabını veremezsiniz. 6-7 Ekim’de vatandaşımızı birbirine kırdıran bunlar değil miydi? Cezaevindeki zatın elinde 53 vatandaşımızın kanı var. Ekranlarda saz çalıyor, arka tarafta milletimize kurşun sıkanların sırtını sıvazlıyordu...” diyen Erdoğan, meydanlardan yargısız infaz yaptı!
Erdoğan’ın bu ve benzeri iddiaları yeni değil.
Yalan sık tekrar edilmiş olmakla gerçeğe yaklaşmış olmuyor. Ama yalanın söylendiği siyasi ortam, hedefe konan siyasi muarızlar üstündeki etkisinde önemli farklılıklar yaratabiliyor.
Her şeyden önce Erdoğan’ın arka arkaya sıralandığı konularda bir mahkeme kararı yok. Hatta, 6-7 Ekim olaylarıyla ilgili Demirtaş hakkında bir suçlama ya da soruşturma da bulunmuyor.
Ne var ki; savcı da, mahkeme de, Yargıtay da kendisiymiş gibi Erdoğan (tek adamlık böyle bir şeyedir zaten), Demirtaş’ı 6-7 Ekim olaylarında 53 kişinin katledilmesinden ve daha pek çok adını kendisinin de koymadığı olaydan sorumlu tutuyor.
Şu günlerde ise; Cumhurbaşkanı adayı Demirtaş’ın avukatlarının, “Demirtaş’ın serbest bırakılmasını” isteyen dosyası Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin önünde. Bu da Erdoğan’ın yukarıda sözü edilen açıklamasını sadece bir cumhurbaşkanı adayına haksızlık ötesinde AYM’ye de doğrudan ve en yukarıdan müdahale anlamına gelmektedir.
Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlardan yaptığı kükremesinden sonra, AYM’nin Demirtaş lehine bir karar vermesi artık imkansıza yakın biçimde zorlaşmıştır.
Diyelim ki AYM, Erdoğan’a rağmen cesaret etti. Kendi önceki kararlarını da dikkate alarak Demirtaş’ın tahliyesine karar verdi; yerel mahkeme Erdoğan’ı mı dinleyecektir yoksa AYM’yi mi?
Daha önce Şahin Alpay ve Mehmet Altan kararında yerel mahkeme AYM’yi dinlememişti. Erdoğan’dan gelen bu açık direktif de varken, yerel mahkemenin AYM’nin kararını reddetmesi gibi bir hukuk ucubesiyle karşı karşıya kalmamız sürpriz olmaz.
Gelişmelerin ışığında baktığımızda; Erdoğan’ın Demirtaş hakkındaki afaki suçlamaları;
1-) Demirtaş’a işlemediği suçlar atarak, onun cezaevinde tutulmasına destek vermektir. Bu yüzden Demirtaş’a yapılmış büyük bir haksızlıktır.
2-) AYM ve yerel mahkemelere doğrudan bir müdahale, yargı bağımsızlığına vurulmuş ağır bir darbedir.
3-) Erdoğan’ın müdahalesi, AYM’nin kararları hakkında şüphe uyandıran ve itibarına da ağır darbe vuran bir müdahaledir. Ki, AYM ancak Demirtaş’ı serbest bırakan bir karar vererek üstüne düşen bu lekeden kurtulabilir.
4-) Türkiye’nin dünyanın gözünde de, Cumhurbaşkanı adayının tutuklu olduğu ve cumhurbaşkanın yargıya açıkça müdahale ettiği bir ülke konumuna itmiş, en azında bu imajı ciddi biçimde güçlendirmiştir.
Ama Cumhurbaşkanı Adayı Demirtaş’a yönelik ağır suçlamaları ve yargıya açıkça müdahalesiyle Erdoğan; gerek “manifestosu”nda gerekse AKP Seçim Bildirgesi’nde öne sürdüğü, 24 Haziran’dan sonra “yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını güçlendireceğiz” iddiasının tamamen yalan vaat olduğunu göstermiştir. Çünkü, 24 Haziran Seçimi’ne iki hafta varken, yargı bağımsızlığının en temel kurallarını ayaklar altına alan bir Cumhurbaşkanının 24 Haziran’dan sonra, tabii seçimi kazanırsa; “gerçeğe erip”, yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına saygı gösteren bir çizgiye çekilmesi beklenemezdir. Bunu sadece Erdoğan’a muhalefet eden siyasi güçler değil, Erdoğan’ın siyasi amaçları hakkında az çok bir fikre sahip olan “tarafsız” vatandaşlar da beklemez.
Elbette ki ülkemizin vicdan taşıyan işçileri, emekçileri, halkları cumhurbaşkanlığı yarışındaki büyük haksızlığı görerek, yürütülen kara propagandanın yarattığı sis perdesinin arkasındaki gerçekleri görecek ferasete sahiptir. Bu yüzden de Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı ne yaparsa yapsın, 7 Haziran Seçimi ve 16 Nisan Referandumu’nda siyasi bilinçle davranmayı bilecektir.
Şimdi Türkiye’nin haklarının vicdanları ve siyasi bilinçleri bir kez daha sınavdan geçmektedir.
Türkiye’nin demokrasi güçlerine, aydınlarına, demokratlarına, halklarına düşen de bu sınavdan başarıyla çıkmaktır.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15