01 Haziran 2018 00:22

AB’nin ‘İtalya krizi’ kolay çözülür mü?

AB’nin ‘İtalya krizi’ kolay çözülür mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İtalya’da Demokrat Partiye (DP) yakınlığıyla bilinen Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’nın 5 Yıldız Hareketi ve Liga Partisinin kurmayı kararlaştırdıkları sağcı-popülist koalisyon hükümetine geçit vermemesi ilk başta olumlu görünebilir.

Ancak bunun sorunu çözmediği ve çözmeyeceği ortada. Hem İtalya hem de AB açısından sorunu birkaç aylığına ertelemeden başka bir şey değil. Asıl fırtına büyük bir olasılıkla erken seçimlerde kopacak. Avro ve AB karşıtlığını milliyetçi ve faşist temelde yapan, ancak henüz açıktan AB ve Avro Bölgesi’nden ayrılmayı dillendirmeyen Liga Partisi, Mattarella’nın kararından sonra söylemlerini daha da sertleştirerek, İtalya’nın ulusal bağımsızlığının AB ve Almanya tarafından ayaklar altına alındığını ifade etmeye başladı. Liga’nın Faşist Lideri Matteo Salvini, açıktan İtalya’nın “AB ve Alman sömürgesi” haline geldiğini söyleyerek milliyetçi duyguları körükledi. Muhtemelen bu söylem erken seçimlerden önce sertleşerek devam edecek. Almanya adına AB Komiserliği yapan Günter Oettinger’in, “Erken seçimler öncesinde piyasalar sağ partilerin kazanması durumunda neler olacağı konusunda olumsuz mesajlar vermeli” şeklindeki açıklaması ise işin tuzu biberi oldu.

Halkın sandıktaki tercihini yok sayan bu yaklaşım zaten İtalya’da seçmenler arasında AB’ye ve Almanya’ya tepkileri arttırmış. Brüksel ve Berlin’den yapılacak her açıklama artık AB’nin aleyhinde dönme potansiyeli taşıyor. Bu nedenle AB ve Alman yetkililer bir kaç gündür temkinli bir dilin kullanılması uyarısında bulunuyorlar.

Avrupa genelinde yükselen sağ-milliyetçi ve popülist hareketlerin gelecekte AB için büyük bir tehlike olacağı uzun bir süredir dile getiriliyordu. 2017’de Hollanda, Fransa ve Avusturya’da yapılan seçimlerinde, AB’yi sarsacak sonuçların ortaya çıkabileceğinden söz ediliyordu. Ancak bu ülkelerde beklenen “felaket senaryosu” gerçekleşmedi. Avusturya’da faşist FPÖ koalisyon ortağı olmakla birlikte muhafazakar ÖVP’nin çizgisi halen belirleyici.

Atlatıldığı sanılan “felaket senaryosu”, şimdi İtalya’da sağ-popülist partilerin tavır değiştirmesiyle geçekleşmiş oldu. Bu yanıyla bakıldığında Mattarella’nın seçimleri yok sayan kaba müdahalesi aynı zamanda bir ön hazırlığın olmadığını da gösteriyor.

Süddeutsche Zeitung’dan Oliver Meiler ülkedeki durumu şu şekilde tarif ediyor: “Ülkede halk arasında ayrım noktaları, Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana ilk kez bu denli keskinleşmiş. Erken seçimlerde halk AB ve avroda kalıp kalmama konusunda adeta bir referanduma gidecek” (30.05.2018).

Bir tarafa AB ve avroda kalmayı, diğer tarafa ayrılmayı savunanlar dizilecek. Bu ortamda sandıktan AB ve avro karşıtı bir sonucun çıkması durumunda, İngiltere’deki Brexit sonrasında olduğu gibi Avrupa bir kez daha kriz sürecine çekecek. AB’nin kurucu ülkelerinden biri olan İtalya’da AB’ye karşı yükselen milliyetçi tepkinin sonuç vermesi durumunda, kıta Avrupası’nın tahmin edilenden de büyük bir siyasi krize sürükleneceği bugünden görülüyor.

Şimdi AB ve Almanya’nın umudu “İtalya’nın Macron”u olabilecek bir aktörün sahneye çıkıp, dibe vuran muhafazakar ve sözde sol partilerin tabanını birleştirmesi... Mattarella tarafından geçici başbakanlığa atanan IMF memuru, Maliye Uzmanı Carlo Cottarelli bu misyonu üstlenebilir mi? Sıralanan özelliklere bakılırsa Macron’a pek de benziyor. Daha önce hükümette olan sözde sosyal demokrat DP, kendisine olumlu bakıyor ve güven oylamasında oy verecek. Asıl belirleyici rol ise Forza İtalya’nın Lideri Silvio Berlusconi’de. Sağcılarla mı yoksa DP ile mi hareket edecek? Liga’nın bu denli güç toplamasında rolü bulunan Berlusconi’nin direksiyonu bu kez sola kıracağına pek ihtimal verilmiyor. Zira kendisi de yabancı düşmanı, sağcı bir tekel yöneticisi.

Bu nedenle Cottarelli’den bir Macron çıkarmak İtalya koşullarında zor görünüyor. Geleneksel burjuva partilerinin çöküşünün yarattığı kriz İtalya’da kısa zamanda çözülecek gibi görünmüyor.

Bu yanıyla “İtalya krizi” sadece İtalya’ya özgü değil. Her AB ülkesi artık İtalya’dakine benzer bir krizle karşı karşıya. Çünkü artan ekonomik-sosyal sorunlar, Brüksel’den dayatılan mali politikalar, her ülkede azımsanmayacak düzeyde AB ve Almanya karşıtlığını biriktirmiş. En önemlisi bu tepki gün geçtikçe azalma yerine kabararak büyüyor. Önümüzdeki yıl yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri bu açıdan bir ölçü olma özelliği taşıyacak.

Günümüzdeki siyasi gelişmeler ve ülkelerarası ekonomik çelişkiler, AB’yi milliyetçi temelde bölüp parçalanmayı bağrında taşıyor. Milliyetçi-faşist temeldeki propagandanın halklar ve emekçiler arasında düşmanlıkları körükleyeceği ortada. Bu nedenle, Avrupa solunun AB ve Avro konusundaki politikasını hızla gözden geçirmesi kaçınılmaz görünüyor. AB’ye ilkel milliyetçi temelde değil, emek-sermaye çelişkiler ekseninde bakarak, mali sermayenin çıkarları üzerinden yapılan dayatmalara karşı enternasyonalist temelde bir mücadele, Avrupa’yı düzlüğe çıkaracak tek yoldur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...