Kim bu cennet vatanı kime bırakır?
Fotoğraf: Envato
Bu günü sanıyorum cennette geçirdim.
Muğla’ ya dün geldim.
Bu sabah beni alıp Ula üzerinden, Sakar yokuşundan indirdiler. Az ötedeki, iki yanında dev okaliptüs ağaçları sıralı çok sevdiğim yoldan geçirdiler. Gökova’nın sürdüğü, mavinin yeşile döndüğü bir koyağa soktular.
Muğla ormanı sol yanda, önünde beni ekseniz çiçek açacağım bir ova… İtalyanlar bu düzlüğe Mussolini için bir uçak alanı düzenlemişler… Mustafa Kemal çizmelerini giymeğe kalkışınca inememişler. Sapsarı çiçekler içinde. Us almaz bir güzellik… Uçakların korunakları bile duruyor. Uçak pisti kötü bir toprak yola dönüşmüş…
Ovanın kimi yanlarında susamcılık başlamış.
Batıdan doğuya giderken sağ yandaki tepelere azıcık tırmanınca arı kovanları sıralanmıştı yolun sol yanına.
Biliyorsunuz arılar her çiçekten bal yaparlar. Önce kendi gelecek kuşakları için, onların besleneceği balı yaparlarmış. (O kovanı, giriş deliği önünde hızlıca kanat çırparak, havalandırmayı da unutmuyorlar.) Sonra o kovanın üzerine bir kovan daha konulunca, oradaki petekleri de doldururlarmış. Biz o balı yiyormuşuz, şeker karıştırılmamışını bulursak… Her kovan iki gaz tenekesi dolusu bal verebilirmiş.
Bunları bize kendisi marangoz olmasına karşın, balcılığa da soyunan Kamil bey anlattı. ( Arı müzesi yaptım ya… Bir gün burada da yaparız diye düşünüyor.)
Marmaris yöresi, arının bal toplayacağı bitkileri, çiçekleri bir arada bulabileceğiniz bir yer.
Her yer böyle değil. Kimi çiçekleri bir yerde buluyorsunuz, kimilerini başka yerde. Kovanları oralara taşımak zorunda kalıyorsunuz. Oysa Marmaris yöresinde hepsi bir arada… Kovanları oraya buraya taşımağa gerek yok. Bu nedenle balcılık için seçilmiş bir yöre…
Hem mavi hem yeşil Gökova’nın, bir yanı sakar tepeleri, bir yanı susam bir yanı zeytin…
Hani demiş ya “Ovalarından bal dağlarından yağ akıyor.” Ağızları nasıl sulanmıştır ama…
Kamil beyin marangoz işliği de oralarda… Her türlü aygıt dolu… Her işi yapabilirsiniz… Çalışmak isteyen buyursun diye bekliyor.
Ah Kamil beyciğim nerede o kişiler?
Bilmediğini bilmeyen ama bilir gözüken, her konuda düşünce sıralamağa kalkışanlarla doldu çevremiz. Onlara bir inandırabilsek, doğa ile birlikte üretici olabileceklerini… Yurt dışına kaçıp (sanki onları bekliyorlar, sanki onları birinci sınıf vatandaş sayacaklar) buraları kimlere bırakacaklar? Yurt dışında kölelik edeceklerine ülkelerinin efendileri olsalar ya… Şeneltseler ya yurtlarını…
Bizi, bu günkü sayımız iki katı olsa da besleyebilecek, bu cennet gibi bir yöreden daha güzelini mi bulacaklar?
Gençler tanımıyorlar bu ülkeyi. Adım adım tanımalılar. Onlara bütün kamu taşıtları parasız olmalı… Tam da bugün bir ileti geldi buna değin… Hemen adımı yazdım altına… Gençler en azından bir yıl ülkemizi gezmeliler, tanımalılar.
Onların el kapılarına gitmemeleri için her şey yapılmalı. Bunun yolları da var… Anlatacağım dilim döndüğünce…
(Sürecek)
- Vedat Günyol/İnsancılık -5- 22 Mart 2020 20:39
- Vedat Günyol/İnsancılık -4- 22 Mart 2020 20:40
- Vedat Günyol/ İnsancılık-3- 15 Mart 2020 19:30
- Vedat Günyol / İnsancılık -2- 09 Mart 2020 00:00
- Vedat Günyol / İnsancılık 02 Mart 2020 00:01
- İçin aydınlığı 24 Şubat 2020 00:00
- Süreklilik 16 Şubat 2020 23:30
- Yetmiş beş yıl sonra soykırım 09 Şubat 2020 22:35
- Yine deprem 02 Şubat 2020 22:30
- 25 Ocak 2020 (Bir gün sonra) 27 Ocak 2020 00:05
- Eğitim eğitim eğitim 19 Ocak 2020 22:47
- 24 Aralık 2019/Bruno Taut'un ölüm yıldönümü 13 Ocak 2020 00:08