23 Mayıs 2018 00:15

AKP-MHP ittifakının hesapları bozulabilir

AKP-MHP ittifakının hesapları bozulabilir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Halkların Demokratik Partisinin (HPD) Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın, cumhurbaşkanı seçiminde aday olması nedeniyle avukatları aracılığıyla yaptığı tahliye talebi, yargılandığı mahkeme tarafından reddedildi.

Mahkeme başvuruyu, “Adli kontrol şartlarının bu aşamada yetersiz kalacağı!” gerekçesiyle reddetmiş!

Mahkeme böylece, 6 cumhurbaşkanı adayı arasında, “az çok adil bir yarış” olabilmesinin ilk şartı olan “Seçim kampanyasına serbestçe katılabilme” şartını görmezden gelerek, diğer 5 “yarışçı” için ellerinin ayaklarının serbest olduğu yarışa, Demirtaş’ın kollarında kelepçe, ayaklarındaki pranga ile katılmasına karar vermiştir!

SEÇİM MEŞRUİYETİ DE ŞİMDİDEN TARTIŞMALI HALE GELDİ

Bu karar aynı zamanda; şimdiye kadar “seçim güvenliği” açısından endişelere konu olan 24 Haziran seçimini, Demirtaş ve HDP’yi adil olmayan koşullarda seçime katılmaya mecbur ederek, “seçimin meşruiyetini” de tartışmalı hale getirmiştir.

Demirtaş hakkında verilen “tutukluluğa devam” kararı, “Ne yapalım mahkeme kararıdır. Mahkeme kararına müdahale mi edelim” gerekçesiyle geçiştirilemez. Çünkü bu sorun hukuki ve adli bir sorun değil, tamamen siyasi bir sorundur.

Kaldı ki Erdoğan-AKP yönetimi, 7 Haziran seçiminden beri HDP’nin emniyet, savcılar, özel mahkemeler ve Meclis gücü kullanılarak her yolla baskı altına alınıp sindirilmesini, böylece HDP’nin barajın altına itilerek, HDP vekillerinin AKP tarafından kazanılmasını sağlamayı amaçlamıştır. AKP ve MHP ittifakı ile bu amaç daha anlaşılır ve gözle görülür hale gelmiştir.

Bu yüzden de Demirtaş hakkındaki mahkeme kararı bu siyasi  amaçla bağlantılıdır ve şeklen “mahkemenin kararı” olarak gösterilse de kamuoyu vicdanında haksız, hukuksuz, adil olmayan, seçimin meşruiyetini tartışmalı hale getirecek bir karardır.

HDP DE ELİ KOLU BAĞLI OLARAK SEÇİME KATILIYOR

Bu gelişmeler açıkça gösteriyor ki, 24 Haziran seçiminde sorun sadece bir cumhurbaşkanı adayının tutuklu olarak seçim kampanyası yürütüyor olması değildir.

Öncesini bir yana bıraksak bile OHAL ilanından sonra;

- HDP’nin eş başkanlarının ve pek çok vekilin tutuklanması, bazı vekillerinin milletvekilliğinin düşürülmesi,

- Yüze yakın seçilmiş belediye başkanının görevden alınıp tutuklanırken yerlerine kayyım atanması,

- Binlerce HDP yöneticisinin bugün tutuklu olması,

- HDP’nin faaliyetlerinin polis ve savcıların baskısı altında olması ve parti binalarının keyfi baskılarla sürekli taciz edilmesi, AKP-MHP ittifakının, sadece Demirtaş’ı değil HDP’yi de seçim yarışına elleri kelepçeli ayaklarında pranga ile katmayı amaçladığına kanıttır.

SEÇİMİN SONUCUNU HDP BELİRLEYECEK

Türkiye’de  siyaseti az çok izleyen herkes artık biliyor ki, 24 Haziran seçiminin en kritik noktası HDP’nin barajı aşıp aşmamasıdır. Eğer HDP barajı aşarsa AKP-MHP ittifakının Meclis çoğunluğunu alması çok zordur. Eğer HDP barajın altında kalırsa, AKP-MHP ittifakının oyları yüzde 30’a düşse bile Meclis çoğunluğunu alabilecektir. Bu nedenle Erdoğan-Bahçeli ittifakı, seçim stratejisini HDP’nin barajın altına itilmesi üstüne kurmuştur.

Ötesi, milletvekili listesinde kimin olup olmadığı, partilerin vaatlerinin ne olup olmadığı, meydanlarda ne kadar etkili konuşmalar yapılıp yapılmadığı bu büyük strateji için devede kulaktır. Nitekim “eski FETÖ”cü yeni AKP’li, HDP’den nefret eden bir şahsiyet olan Hüseyin Gülerce dün milletvekili listelerini değerlendirdiği yazısında, “Listelerin iyi düzenlenip düzenlenmemesinin seçimin sonucuna etkisi 1 ise; HDP’nin barajı aşıp aşmamasının etkisi 10’dur” diye açıklamış bu durumu.

HDP’nin baraj altında bırakılması AKP-MHP ittifakının milletvekili çoğunluğunu almasını aşırı kolaylaştırıyor. Ama HDP’nin baraj altında bırakılması taktiğinin cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu için de bir plana sahip olduğu anlaşılıyor (elbette ikinci tura kaldığında). HDP’nin “Baraj altında kalması”nın HDP’ye oy veren kesimlerde bir dağınıklığa yol açacağı, dolayısıyla HDP’ye oy verenlerin sandığa gitmeyeceği ya da HDP’nin “sıfır baraj” ittifakına dahil edilmemesine bir tepki olarak Erdoğan’a oy vereceği hesaplarının yapıldığı da apaçıktır.

Yani “Cumhur İttifakı”ndan gelen hesaplar hiç bir adalet kriteriyle bağdaşmadığı gibi, hiçbir ahlaki normla da bağdaşmamaktadır.

7 HAZİRAN’DAKİ GİBİ BİR HALK İTTİFAKI

Bu hesabı bozmak ise, HDP’ye ve ona destek veren demokrasi güçleri kadar; HDP’nin barajın altına itilmesinin ülkenin “tek parti tek adam rejimi”ne sürüklenmesinde son derece önemli bir adım olacağının farkında olan vatandaşlara düşmektedir.

Bunun için, “Milli İttifak”ın, “solcu boykotçular”ın, taraftarlarına bir adres gösterme dirayetini gösteremeyen siyasi çevrelerin basiretsizliğinin aşılması; Demirtaş’ın desteklenmesi ve HDP’nin  barajı aşması için 7 Haziran’daki gibi bir “halk ittifakı”nın oluşturulması elzem hale gelmiştir.

Bunu, Türkiye’nin bilinçli ilerici demokrat kamuoyu, aydını, demokratları 7 Haziran seçiminde başardı. 1 Kasım’da ağır baskılarla bir adım geriye atılsa da bu yine başarıldı.

Bugün, içinden geçtiğimiz koşullar dikkate alındığında, “halk ittifakı” için bunu başarmak, 7 Haziran’dan bile daha önemlidir.

Bahçeli-Erdoğan ittifakının hesaplarını boşa çıkarabilir; “Millet ittifakı”nın aymazlığını yüzüne çarpabiliriz! Yeter ki içinden geçilen dönemi ve bu dönemde alınması gereken tutumu yığınlar içinde yeterince anlatan bir çalışmayı başarabilelim!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...