18 Mayıs 2018 00:50

Seçimler ve sosyalistlerin tutumu üzerine - 1

Seçimler ve sosyalistlerin tutumu üzerine - 1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

24 Haziran ‘baskın’ seçimlerinin ülke tarihinin en kritik seçimlerinden biri olacağı tartışma götürmez bir gerçektir. Çünkü ülkeyi kimin/kimlerin yöneteceğinden daha çok ülkenin nasıl yönetileceğinin belirleneceği bu seçimler, darbe girişimi sonrasında fiilen uygulamaya konulan ‘tek adam rejimi’nin kalıcılaştırılması/kurumsallaştırılması için dayatılmış bulunuyor. İşte ülkenin böylesine kritik bir eşikten geçtiği bir süreçte belli başlı sol-sosyalist partiler de seçimlere dair tutumlarını açıkladılar. Ancak sol-sosyalist parti ve çevrelerde ortaya konan farklı tutum ve yaklaşımlar nedeniyle sosyalistlerin tutumunun ne/nasıl olması gerektiği konusunda tartışmalar da devam ediyor.

Emek Partisi, baskın seçim kararının ardından emek, barış ve demokrasi güçlerine acil demokratik talepler etrafında ‘ortak aday’ ve ‘demokratik ittifak’ çağrısını yapmış ama bu çağrı özellikle BHH (Birleşik Haziran Hareketi) ve HDP’nin gerekli çaba ve sorumluluğu göstermekten uzak tutumları nedeniyle gerçekleşememişti. Gelinen yerde EMEP, ‘tek adam’ (Cumhur) İttifakının karşısında sermaye güçlerinin diğer ittifakı olarak şekillenen CHP, İYİ Parti, Saadet’in oluşturduğu ‘Millet’ İttifakının da Kürt sorununda milliyetçi-şoven yaklaşımları aşamaması nedeniyle ‘sıfır baraj’ konusunda dışarıda bıraktığı HDP’yi ve yine cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ı destekleyeceğini açıkladı. Halkevleri, EHP ve HTKP’nin devamcısı olarak yeniden kurulan TİP de benzer açıklamalarla seçimlerde HDP ve Demirtaş’ı destekleyeceklerini ilan ettiler.

Peki, bugün sosyalistler neden HDP’ye destek vermelidir?

Çünkü sosyalistler için demokrasi mücadelesi, sosyalizm mücadelesinin vazgeçilmez yönlerinden biridir-ki Lenin, proletaryanın demokrasi uğruna tutarlı bir devrimci savaşım yürütmeden burjuvaziyi yenilgiye uğratamayacağını söyler.
Bugün HDP, sermayenin iki blokundan farklı olarak demokratik bir programa sahip bir parti olarak seçimlere giriyor. Ülkenin bir dikta dayatmasıyla karşı karşıya kaldığı bir süreçte demokratik seçeneğin güç kazanmasına kayıtsız kalmak, elbette sosyalistlerin tutumu olamaz. Yukarıda da belirttik, HDP’nin güçlü ve birleşik bir demokratik seçenek yaratılması konusunda gerekli çabayı göstermemiş olması eleştirilebilir ve eleştirilmelidir de.* Ama bu durum sosyalistlerin demokrasi mücadelesi konusundaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kaldı ki, bugün ülkedeki siyasi tablo siyasetle ilgisi olmayanların bile görebileceği açıklıktadır: Tek adam rejimini durdurmak ve ‘Cumhur İttifakının Mecliste çoğunluğu elde etmesini engellemek bakımından HDP ve Demirtaş’ın desteklenmesi kritik bir önem taşımaktadır. Bugün “sosyalist bir seçenek” oluşturmak, “Rejime sırtını dönmek” vb. gerekçelerle bu gerçeğin görmezden gelinmesinin pratik karşılığı HDP’nin barajın altına itilmesine seyirci kalmaktır. Bugün hangi “devrimci-sosyalist gerekçelerle” açıklanırsa açıklansın böylesi bir sonucun en çok tek adam rejiminin işine yarayacağı tartışma götürmezdir.

Bugünkü koşullarda sosyalistlerin HDP’yi desteklemesini gerekli kılan bir diğer önemli neden de şudur: Ülkedeki iktidar, öncesi bir yana son 3 yılda Kürt hareketine karşı içeride ve dışarıda tarihinin en kapsamlı saldırılarından birini yürütüyor. HDP, tek bileşeni olmasa da en büyük ve güçlü bileşeni olan Kürt hareketi bakımından demokratik barışçıl çözüm ısrarının demokratik siyaset zemininde sürdürülmesinin bir platformu olarak anlam/önem taşıyor. Sadece Kürt siyasetinin son dönemlerde yetiştirdiği en önemli isimlerden Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden cumhurbaşkanı adayı olması bile bu konuda fazla söz söylemeyi gereksiz kılıyor-ki, Demirtaş’ın diğer binlerce Kürt siyasetçi gibi cezaevine konulmasında 7 Haziran 2015 seçimlerinde “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganında ifadesini bulan demokratik tutumun ve bu tutuma karşı iktidarın baskı ve şiddet politikalarına sarılmasının belirleyici olduğu bilinmez değildir. Dolayısıyla mevcut konjonktürde iktidarın Kürt hareketine karşı çok yönlü saldırganlığına ve kuşatmasına karşı ezilen ulus hareketinin yanında olma tutumu HDP’ye destekte ifadesini bulmaktadır. Sosyalistlerin ezilen ulusun hak eşitliği mücadelesini desteklemeleri gerektiği reddetmeyen hiçbir sosyalist -ki bunu reddedenler sosyalist değil, ancak sosyal şovenist olabilirler- bu desteğin bugünkü somut koşullarda kazandığı anlamı görmezden gelemez.

Burada sosyalistlerin ezilen ulus hareketine karşı görevlerine vurgu yapan partilere -özellikle EMEP’e- her fırsatta yapılan ulusal harekete (somut koşullarda HDP’ye) yedeklenme ‘eleştirisine’ dair de birkaç söz söylemek gerekiyor. Öncelikle ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunmak sosyalistlerin demokratik görevlerinden biridir. Bu hak savunulmadan ezen ve ezilen milliyetlerden işçi sınıfının birliği ve kendi iktidarı için mücadelesi sağlanamaz. Bu nedenle bu demokratik görev sosyalistlerin sınıfa karşı görevlerinin karşısına konulamayacağı gibi, bu görevin yerine getirilebilmesinin koşullarından biri durumundadır. Dolayısıyla bugün sınıf hareketinin ve politik öznesi olarak sosyalist hareketin gerek nesnel (Neoliberal politikalar başta olmak üzere sermayenin işçi sınıf hareketini zayıflatan çok yönlü saldırıları) ve gerek öznel (Bu saldırılara karşı birleşik bir sınıf hareketi yaratmadaki örgütsel yetersizlik ve zayıflıklar) nedenlerden dolayı zayıf olması, Kürt hareketine ya da HDP’ye verilen destekle açıklanamaz.

Bu ‘eleştirilerin’ aksine bugün seçimlerde HDP’ye destekte somutlanan demokratik görevlerinden kaçarak Kürt hareketi-HDP’nin ideolojik hegemonyasından (radikal demokrasi) kurtulacağını sanmak, en hafifinden bu tutumu sosyalistlik adına savunan parti ve çevrelerin kendi platformlarına güvensizliğini gösterir. Mesela EMEP, seçimlerde HDP’yi desteklerken sınıf içinde kendi bağımsız çalışmasını sürdürmekte ve elbette sınıfın iktidarını amaçlayan bir parti olarak HDP’ye oy isterken “radikal demokrasi” programından farklı bir programı, halk demokrasisini savunmaktadır.

Dememiz odur ki, ülke bir dikta rejimi dayatması ile karşı karşıya iken sosyalistlerin 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin desteklenmesinde ifadesini bulan demokratik görevlerini sınıf-emekçiler içinde ayrı bir politik odak olarak örgütlenmelerinin önündeki engel olarak sunarak bir yere varılamaz. Çünkü demokrasi konusunda tutarlı bir mücadele verilmeden sosyalizm yolunda ilerlemek de mümkün değildir!

* HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ın 13 Mayıs tarihli Evrensel’de Serpil İlgün’le yaptığı röportajda “demokrasi güçlerinin ittifakı” ile ilgili bir soruya verdiği “Muhtemelen batıdaki sol partilerden de açıklamalar yapılacaktır bu konuda. Ki, birkaç parti zaten açıklamasını yaptı, HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı destekleyeceğine dair” yanıtı, HDP’nin tutumunun neden eleştirilmesi gerektiğini yeterince açıklıyor. Çünkü Buldan’ın yanıtı ülkenin böylesine önemli bir süreçten geçtiği koşullarda meseleye demokrasi güçlerinin birliği ihtiyacından çok HDP’nin desteklenmesi çerçevesinden baktığını/bakıldığını ortaya koyuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...