Algı operasyonu!..

Bir “algı operasyonu” lafıdır gidiyor… Kendilerine yönelik algı operasyonu yapılmadığını, başarısızlıklarının temelinde sadece ve sadece kendi eksiklerinin, hatalarının, yanlışlarının bulunduğunu söyleyen hiç kimse yok neredeyse. Yöneticilerin, teknik direktörlerin, futbolcuların ve kimi yorumcuların dilinden düşmüyor algı operasyonu. Haliyle son dönemin en kullanışlı kavramı durumunda!..

Birtakım güçlerin sürekli olarak kendilerini engellemeye, durdurmaya çalıştığına inanmak, sonuçta her eleştirinin algı operasyonunun bir parçası olarak değerlendirilmesine ve eleştirilerden alınması gerekenlerin ıskalanmasına yol açıyor.
Ayrıca enerjinin önemli bir miktarı da, algı operasyonlarına karşı sürekli tetikte ve mücadele halinde olma yolunda harcanıyor.
Tabii algı operasyonları yüzünden mağdur pozisyonuna düşmenin getirisi az değil. Böylesi bir mağduriyet her şeyden önce pek çok sorumluluktan sıyrılmak anlamına geliyor. Bütün olup bitenleri algı operasyonu çerçevesi içinde yorumlayıp değerlendirmek aynı zamanda, sağlıklı bir bakış açısı geliştirmenin önünde ciddi bir engel de oluşturuyor. Sonuçta da kendi işine/içine bakmayıp, dışarıda sorumlu aramak bir alışkanlığa dönüşüyor.

Şampiyonluk adaylarından iki takımın teknik direktörünün gözü de hep dışarıda. Dış faktörlerle uğraşmaktan bir türlü vazgeçemiyorlar. Fatih Terim, “Yazılı ve görsel medya başta olmak üzere, oynayacağımız takımı bizden önce hazırlıyor herkes” diye konuşuyor. Bu “Hazırlıyor” sözcüğüyle ne kastettiği biraz bulanık. O kısmı netleştirse ve herkes hazırlama faaliyetinin içeriğini öğrense ne iyi olur. Terim kendilerine yönelik tezgah arayadursun, takım hiç de iyi futbol oynamıyor, motivasyonla ve bazı futbolcuların bireysel becerisiyle yol alıyor. Yeri gelmişken şunu da eklemek gerekir ki, hangi takım ipi göğüslerse göğüslesin bu, ülkedeki düşük futbol düzeyinin göstergesi olacak. Harcanan bunca paraya karşın vasatın üstüne çıkmakta zorlanan bir seviyede debeleniyor futbolumuz…
Terim, bütün bu yakınmaları belli ki son haftada bir kaza yaşanma ihtimaline karşı dile getiriyor.

Öte yandan her fırsatta Allah’ın her şeyi gördüğünü ve kendi yanlarında olduğunu belirtiyor. Ayrıca Allah’ın adaletinin asla şaşmayacağını vurgulamayı da unutmuyor. Eh, en büyük ilahi güç de yanlarında olduğuna göre endişe etmesine hiç gerek yok!..

Aykut Kocaman da algı operasyonu yakınmasının yanı sıra başka takımlar ve hakemlerle ilgili olarak bol imalı ve göndermeli laflar etmekten kendisini alamıyor. “Bursaspor bize karşı şöyle, başkasına karşı ise böyle oynadı” gibi açıklamaların yeni gerginliklere kapı aralayabileceğini düşünemeyecek kadar kontrolünü yitirmişe benziyor. Sezon bitiyor, hâlâ hakemler dilinde. “Hakem kararlarında standart yok” saçmalığını aşamadı gitti. Böyle bir standart tutturmanın asla mümkün olmadığını, çünkü futbolda hiçbir pozisyon birbirinin tıpatıp aynısı olmadığını/olamayacağını bilmemesi hayret verici.

Galip geldikleri maçlardan sonra bile hakemlerle ilgili olarak “Sahadaki duruşunu beğendim” gibisinden tuhaf ve manasız yorumlar yapabiliyor. Hakemlerle ilgili konuşmazsa eksiklik hissediyor herhalde…
Aslında konuşmalarına bakıldığında, algı operasyonunun alasını kendisinin yaptığını söylemek mümkün…
Futbolun, sadece kendi işine odaklanan, işin teknik kısmı dışında konuşmamayı ilke edinmiş ve her koşulda bunu uygulayabilen teknik direktörlere çok ihtiyacı var. Ne yazık ki bugüne kadar, algı operasyonlarını, komplo teorilerini, hakemleri diline dolamayan bir teknik direktöre rastlamış değiliz. “Prensip olarak hakemler hakkında konuşmuyorum” deyip hemen ardından “ama” ile başlayan cümlelerle hakemleri suçlayan pek çok teknik direktör gördük, görüyoruz.

Bilginin öneminin kavranamadığı, dolayısıyla bilginin yetersiz kaldığı ve bilgilenmek konusunda bir gayretin, hevesin görülmediği yerlerde algı operasyonu, Allah’ın adaleti, hakem duruşu gibi zırvaların da, komplo teorilerinin de sonu gelmez…
Ne kadar bilgi, o kadar futbol düzeyi…