12 Mayıs 2018 10:12

Emir altındaki ekonomi ve rüşvetin AKP'licesinde yeni adımlar

Emir altındaki ekonomi ve rüşvetin AKP'licesinde yeni adımlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP ve Hükümeti seçim rüşveti dağıtımında sınır tanımıyor.
“İmar affı”, “vergi, SGK primi ve cezaların yeniden yapılandırılması” adı altında “vergi affı” gibi rüşvet kalemlerinden sonra, emirle ekonomiye müdahale hamlelerine kadar geldi.
Nitekim, hafta başında Saray’daki ekonomik zirvenin ardından yapılan yeni düzenleme ile konut kredileri faizi, Ziraat Bankası ve ona katılan üç banka tarafından, ayda yüzde 1.23’ten 0.98’e indirildi.
Ek olarak da Hükümetin akaryakıt işverenlerinden “Benzine, mazota bir süre zam yapılmaması”nı istediği, onların da buna uygun davranarak yapacakları zamları bir süre erteledikleri belirtiliyor.
İlk bakışta yapılanlar, Hükümetin akaryakıta zamları önlediği, faizleri düşürmek için adım attığı gibi görünebilir. Fakat bunların, Hükümetin seçime kadar kalan bir buçuk ayda, durumu kurtarmak ve vatandaşın zihnini bulandırmak amaçlı olduğu pek çok yanıyla açıkça ortada.

UCUZ KREDİ VATANDAŞA MI İNŞAAT FİRMALARINA MI?

Merkez Bankasının faizleri artırdığı, hatta 100-200 baz puan daha artış yapılmadan dövizdeki yükselişin durdurulamayacağının konuşulduğu bir zamanda, konut faizlerinde, bu “Emirle yapılan indirim”, elbette dikkat çekici olduğu kadar açıklanmaya da muhtaçtır.
Çünkü; faizler son altı ayda yüzde 10’lardan yüzde 15’lere yükselmişken, dolar 4.40 TL’yi zorlarken, faizlerin Hükümet emriyle 0.98’e çekilmesi “rasyonellik” bakımından açıklanamazdır. Dolayısıyla bu faiz düşürmenin bir “faturası” olacaktır. Faturanın da ”bankaların görev zararı” üstünden hazineye, dolayısıyla vatandaşın sırtına yıkılacağı anlamına gelmektedir.
İlk bakışta kredi, konut alacak vatandaşa açılıyor gibi görünse de; gerçekte büyük inşaat firmalarına açılmıştır. Vatandaş borçlandırılmakta; vatandaştan toplanan vergi vb.leriyle oluşan hazine ise hem şirketleri “sübvanse” etmekte, hem de “kefil” olarak gösterilmektedir.
Yani, borçlandırılan da, sübvanse edilen de, “kefil” olan da vatandaş ve ondan alınan vergilerden oluşan hazinedir. Bu rüşvet dağıtımının asıl kazananı ise, hormonlu teşviklerle büyütülmüş olan büyük inşaat firmalarıdır.
Rüşvetin dağıtıcısı olan AKP ve hükümeti ise, rüşvetten doğacak siyasi ranta el koyarak, kendi payını almış olacaktır. En azından niyeti budur.

BENZİNE ZAM NEDEN YAPILAMIYOR?

Yine son yıllarda, haftada bir, hatta birkaç kez “Dolar yükseldi”, “Ham petrol fiyatları arttı” gibi gerekçelerle benzin, mazot fiyatlarına sürekli zam yapan akaryakıt dağıtımcısı patronlar, son günlerde zam yapmıyorlar. Üstelik de ham petrol fiyatları hızla yükselip, doların her gün yeni rekora koştuğu koşullarda!
Çünkü hükümet, bir süre zam yapmamalarını istemiş!
Dahası bundan böyle, akaryakıt dağıtıcısı patronların sendikası, “Benzine zam yapıldı” ya da “Yapılacak” gibi açıklamalar da yapamayacakmış! Bunun da Hükümetin isteği olduğu anlaşılıyor.
Akaryakıt dağıtıcısı patronlar, Hükümetin bu isteğine ne kadar dayanacaklardır, bunu göreceğiz. Ama, bu “dayanma” süresinin bir faturasının olacağı da kesin!
Yok eğer bunun bir faturası yoksa, o zaman da AKP iktidarı, bu ülkenin vatandaşlarına dünyanın en pahalı benzinini ve mazotunu 16 yıl neden kullandırdığını açıklamak zorundadır.
Hükümetin bütün bu girişimlerinin arkasında elbette ki 24 Haziran seçimi vardır.
Bütün bu “vergi indirimi”, “faiz indirimi”, “zam ertelemesi”, “imar affı” gibi girişimlerin amacı vatandaşın yaşamını kolaylaştırmak değil. Amaç büyük sermayenin çıkarı ile AKP’nin kazasız belasız seçime varabilmesi ve rüşvetin siyasi rantından yararlanarak seçimi kazanmasına yardım etmesidir.
Bütün bu gerçeklerin doğru biçimde açıklanması, elbette ki hem halkın bilincinin yükseltilmesi hem de Erdoğan-Bahçeli ittifakının “rüşvet rantı”ndan yararlanma planlarının bozulması bakımından önemlidir.

SİYASİ RÜŞVET VE RANTI

Rüşvet, günlük hayatta kişilerin, “Olmaz bir işi olur yapmak” ya da “Zaten olacak ama yapılmayan bir işi yaptırmak” için kullandığı “gayrimeşru” yoludur.
Yasalar karşısında rüşveti alan da veren de yüz kızartıcı bir suç işlemektedir. Ahlaki bakımdan da rüşvet ayıptır!
Günlük yaşam içinde verilen “adi rüşvet”te, rüşvet veren cebinden verir. Rüşveti alan için, eğer yakalanmazsa, cebinden çıkan bir şey yoktur.
Ama sermaye partileri rüşveti, kendi ceplerinden vermediği için, rüşvetin bilinen karakteri de değişir, hatta tersine döner.
Yani, “siyasi rüşvet”te, “rüşveti veren”in cebinden hiç bir şey çıkmaz. Ama rüşveti alan, sanki kendisine bir gelir sağlandığını sanırken, tersine bir cebine konulduğunu sandığından fazlası öteki cebinden çıkıp rüşvet vermiş görünenin kontrolüne geçmektedir.
Ama bunu rüşveti alan hemen fark etmez. Eğer biraz akıl gözüyle bakarsa, bir süre sonra aslında verilenin çok fazlasının kendisinden alındığını görür. Ancak “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş” olur!
Bu vesileyle şunu da belirtelim ki, Türkiye’de sermaye, hükümetleri ve yerel yönetimleri elinde bulunduran sermaye partileri için her dönem rüşvet dağıtmıştır. Ama siyasi rüşvetin böylesi pervasızca ve utanmazca kullanıldığı bir dönem olmamıştır.
Geçmişte yolsuzluğun “günah” olmadığına dair fetva veren AKP Hükümetinin baş fetvacısı Hayrettin Karaca, şimdi de “Bir işin yapılması için rüşvet vermenin (zorunlu kalınmışsa) dinen caiz” olduğunu öne sürdü.
Karaca’nın bu fetvası İslam’a ne kadar uygundur, ne kadar siyasi amaçla uydurulmuştur, eğer cesaretleri varsa, bunu ilahiyatçılar tartışır belki. Ama şu bir gerçek ki, rüşveti alanın da verenin de toplumsal ahlak bakımından kabul edilebilir bir yanı yoktur. Kaldı ki rüşvetin, yolsuzluğun, yaygınlaşıp kişilerin “işini döndürmesi”nin ötesine geçerek hükümetlerin politikası haline gelmesi, sistemin çürümesinin, yozlaşmanın ileri bir aşamasıdır.
Gel gör ki, “rüşveti veren” AKP Hükümeti, seçimi kazanmak için buna “mecbur olduğu”ndan, Hayrettin Karaca’ya göre günah işlememiş olmaktadır!
Ahlaki bakımdan sorun olması ise umurunda değildir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...