10 Mayıs 2018 00:26

Erdoğan'ın 'seçim manifestosu' üzerine - 2

Erdoğan'ın 'seçim manifestosu' üzerine - 2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Saray iktidarı propaganda tefecilerinin, burjuva karakterde olanı da dahil muhalefet politikalarını “terör örgütleri”yle ilişkili göstererek seçmeni, R. Tayyip Erdoğan’ın tüm yönetsel yetkileri elinde toplamasını öngören politik şekillenişe destek verme ya da darbeci-hain ve terörist olarak yaftalanma arasında tercihe zorlama taktikleri, 11 yılık suç ortaklığını örtme telaşıyla birlikte kaybetme korkusunu da dışa vuruyor! Hem korkuyorlar hem de kitleleri yalan bombardımanına alarak yedeklemeye çalışıyorlar.

Darbe girişimini “Allahın lütfu” sayarak fabrikada, işyerlerinde, kurumlarda, okullarda ve sokaklarda yoğunlaştırılmış şiddetle cadı avı örgütleyerek yüz binlerce insanın yaşamını tarümar edenlerin kendi açıklamalarıyla 136 bin kişi işinden tasfiye edilmiş, 50 bin civarında insan zindanlara doldurulmuş, suçlu olarak ilan edilenlerin “yedi ceddi”ni cezalandırma yöntemiyle siyasal tatmin yolu seçilmiştir. Yasa-anayasa-hukuk vs, burjuva ve ikiyüzlü olsun yürürlükteki yönetim aygıtları ve kurumları “Tek Adam” yetkesine alınmış; söz, basın-yayın, örgütlenme(siyasal-sendikal) hakkı yok edilmiş, parlamento “Saray Katipliği Bürosu”na dönüştürülmüş, OHAL yasakları ve KHK’lerle ülke ve bütün toplum tasallut altına alınmıştır. Şimdi bu “düzen”in faşist-militarist takviye ile sürdürülmesi için sopa ve havuç taktiğiyle yığınlar yeniden teslim alınmaya çalışılıyor.

Erdoğan başta olmak üzere AKP üst yönetimi, dini-mezhebi ve etnik farklılıklarla kültürel-ideolojik- siyasal bölünmüşlükler üzerinden yığınların bir bölümünü diğer bölümlerine karşı seferber etmekten kaçınmayan politikalar izledi. “Anayasa Referandumu”nda hayır oyu verilmesi doğrultusunda propaganda yapanlarla o doğrultuda oy kullanan on milyonlarca insan “hain” olarak suçlandı. “Benim başörtülü bacıma saldırdılar”, “Kutsallarımızı çiğnediler, Camide içki içtiler” propagandasıyla neredeyse mezhep kavgası çıkarılıyordu.  Alevileri aşağılayıp “Cemevleri”ni “Çümbüşevleri” olarak niteleyenler de onlardı. Ve Türkiye, ulusal-etnik; dini-mezhebi farklılıklarıyla oynandığında, büyük depremlere mahkum bir ülkedir.

Suriye’ye IŞİD militanı devşirmeyi, Libya’da ABD ve Fransız payandası olmayı, Mısır’da Mursi’ye kol-kanat germeyi “güçlenme” gösterisi saydılar. Suriye’yi iç savaşa ve onun üzerinden hakimiyet için dış müdahaleye sürüklemede öncü güç rolü oynayarak yüzbinlercesinin ölümüne, kentlerin bütün kültürel dokularıyla yıkımına ve milyonlarca insanın topraklarından kopmasına yol açtılar. Bunun neresi onurlu iç ve dış politika?

Erdoğan’ın “yazdık” dediği tarihte bunlar ve daha fazlası var. Kuşkusuz, emperyalist büyük güçlerin yönetici şefleriyle ağız dalaşından etkilenen, Türkiyenin “büyük güç olması” söylemiyle “titreyen”, milliyetçiliğin yüksek dozajıyla “alemlere dalan” yığınca insan vardır ve Erdoğan’la milliyetçilik yarışına giren politikacıların herbiri bu rezerv zehirden nemalanabilecektir. Ama, “daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük” söylemiyle, milliyetçiliğe gaz veren ve “Afrin’den ötesine de gideceğiz…!” haki ajitasyonu da elele gitmez! Erdoğan, “Afrin’de destan yazan kahramanlar”ın “yeni görevlere hazır” olduklarını müjdelerken, yeni saldırı savaşlarını haber veriyor. Kürtler değil sadece, Türk işçi ve emekçileri, gençlik ve kadın kitleleri bu saldırı politikalarına destek vermemelidir. Çözüm adına yıkım getirenlerin, demokrasi adına baskıyı yoğunlaştıranların huzur ve güven vaadine aldananlar, hüsrana uğrayacaklardır. “Siyasi, ideolojik, dini, mezhebi, etnik farklılıkları”, ayrıştırma ve düşmanlaştırma aracı olarak kullanmakta bir an dahi tereddüt etmeyen politik ve mali oligarklar takımı demokrasi ve  özgürlük değil, militarizm ve siyasal şiddet dayatmasının temsilcisidir. İşçi ve emekçilerin hak isteklerini ve talepleri için mücadelelerini polis-jandarma gücü, yasak ve zindan tehdidiyle bastırmaya çalışanlar, siyasal görüşlerini açıkladıkları ve iktidarın politikalarını eleştirdiler diye binlerce insanı zindanlara kapatanlar, burjuva anayasasını, yasaları ayaklar altına alanlar şimdi yargı, yasama ve yürütme yetkisi tek kişinin sultasına bağlanmış yönetim anlayışını dayatılmış bir seçimle sistemleştirmek için yığınların karşısına “demokrasi, özgürlük ve huzur” vaadiyle çıkıyorlarsa, açmazlarını aşma amaçlı bir manevraya başvuruyorlar demektir. Geçmişte bazı ülkelerde faşizmin “kahrolsun sermaye” çığırtkanlığıyla tesis edildiği unutulmamalıdır.

Erdoğan’ın ilan ettiği “manifesto” bir savaş ve saldırı politikası paketidir. “Mehmetçik yeni görevlere hazırdır!” açıklaması yeni saldırı savaşları üzerinden güç olma politikasının ilanıdır; özgürlük ve demokrasi değil, yıkım, ölüm, sakatlık, düşmanlık, hastalık ve yoksulluk getirir. Kürt gençlerinin ceset rakamları üzerinden ve Suriye-Irak topraklarında askeri kuvvet kullanımıyla demokrasi ve özgürlük değil, ancak kan, ateş ve barut getirilir. Savaş ve silah sanayi kazanır, militarizm güçlenir, diktatörlük daha da azgın biçimiyle tesis ve takviye edilmiş olur. Ama halk kitleleri, işçi ve emekçiler, gençler ve kadınlar asla daha fazla özgür olamazlar.  

Erdoğan iktidarının sözcüleri, tesisi öngörülen bu nefes aldırmaz militarist-siyasal diktatörlüğü, “yeni kuruluş”un gücü olarak reklam ederlerken, işçi sınıfını, emekçileri, Kürt halkını, geniş emekçi kadın kitlelerini ve azınlık bir kesim dışındaki milyonlarca genç insanı bekleyen gaddarlığı maskelemeye çalışıyorlar. Burjuva diktatörlüğünün faşist ve faşist olmayan antidemokratik biçimleri arasında hiçbir fark yokmuş gibi davranılamaz. Halkların Hitler, Mussolini, Markos, Vidella, Pinotche, Franko ya da Salazar gibi diktatörlerin son ve bağlayıcı söz sahibi oldukları diktatürlüklerden kurtulmak için ne denli büyük fedekarlıklara katlanmak zorunda kaldıkları, ne denli büyük kayıplar verdikleri biliniyor. “Başkanlık Sistemi” Türk versiyonu faşizm olacaktır. Türkiye’nin tüm milliyetlerden işçi ve emekçileri bu tehlikenin önünü kesmelidirler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...