10 Mayıs 2018 00:17

Beka sorunu

Beka sorunu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

‘Beka sorunu’ndan söz ediyor siyasi iktidar.

Türkiye’nin bir ‘beka sorunu’ yaşadığından söz ediyor. Biraz geçmişe gidelim.

Türkiye aralık 1999 tarihinde AB’ye aday ülke ilan edilmiştir. Ekim 2001 tarihinde 35 maddelik kapsamlı anayasa değişikliği gerçekleştirilmiş ve 2002 yılı içinde de, ölüm cezasını kaldıran hükümler dahil pek çok hak ve özgürlükleri sınırlandıran yasalarda, iyileştirme içeren 3 uyum paketi çıkarılmıştır.

İktidarda Bülent Ecevit başkanlığındaki koalisyon hükümeti vardır. Koalisyonda Ecevit’in DSP’si, Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi ve Devlet Bahçeli’nin MHP’si vardır.

O tarihlerde kimse Türkiye’nin bir beka sorunundan söz edemezdi. Gözler, dünyada insan hakları ve demokratik standartların en yüksek seviyede olduğu AB’ye çevrilmişti.

Toplum geleceğe umutla bakar haldeydi. Bütün kamuoyu araştırmaları kamuoyundaki bu iyimserliği ve AB hedefine yönelik desteği ortaya koymaktaydı.

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız?

Kasım 2002 seçimleriyle iktidar olanlar, 16 yıllık iktidarlarının sonunda ülkenin beka sorunundan söz etmeye başladılar.

İlkin soralım: Varsayalım ki beka sorunu var. Kimdir sorumlusu?

Güvenlikçi bakış açısının paranoyaya varan ruh hali bu olsa gerek: Beka sorunu!

Biz yurttaşlar, beka sorunu  ile kastedilenin ne olduğunu bilmiyoruz.

Bize hep soyut bir ‘dış güçler’ gösteriliyor. ‘İçerideki uzantılar’ diyerek de tüm muhalifler, insan hakları ve demokrasi talep edenler işaretleniyor.

Bu bakış açısının konu bakımından  ‘beka sorunu’ dediği de hep eşittir ‘Kürt sorunu’ olarak karşımıza çıkıyor.

Bunun da iç ve dış (bölge) sorunu boyutunu anlıyoruz. Çünkü, sınır ötesi askeri operasyonlar ve sınır ötesinde Kürt halkının kendi kendini başka

topluluklarla birlikte yönetme hakkı ve girişimlerinden duyulan rahatsızlık gündeme geliyor.

Birbirine bağlı konu ve sorun alanlarını sıralamak mümkün.

Beka sorunu diyenler, fetihlere çıkıyor. Sorunu daha da derinleştiren bir politika izliyor.

Bizce Türkiye’nin beka sorunu yaşadığı falan yok.

Türkiye insan hakları ve demokrasi sorunu yaşıyor. Evet, bu temel sorundur. Bu temel sorunun en önemli halkası da Kürt sorunudur. Kürt sorununun da silahla çözümü değil, barışçıl metotlarla  insan hakları ve demokratik standartları temel alarak çözümü mümkündür.

Başlangıç noktası aramaya gerek yok. Godot’yu Beklerken’de Samuel Beckett’in dediği gibi, “Her noktadan başlanabilir.”

Anahtar kavramlardan birisi, Habermas’ın “anayasal vatandaşlık” kavramı ve anlayışı olabilir. Bu anlayışa göre demokratik hukuk devleti, ‘dahil edici politikalar’ oluşturabilir ve uygulayabilir.

Bir de hakikat hakkı sorunumuz vardır bizim, toplum ve devlet olarak.

Geçmişle yüzleşme ve çatışmaları  J. Galtung’un önerdiği gibi, aşarak dönüştürme sorunumuz vardır.

Olağanüstü bir deneyim yaşandı Türkiye’de, 2013 yılında.

Hatırlayınız. Akil İnsanlar Heyetleri toplumun nabzını tuttu, toplum konuştu, talep etti, iradesini barıştan yana ortaya koydu.

Hiç de ‘beka sorunu ile karşı karşıyayız’ demedi.

Toplum kendisine güveniyor.

Barış ve demokrasi  istiyor.

Savaş isteyenler ise ‘beka sorunu’  diyor.

Bizce, Türkiye’nin ve Türkiye toplumunun değil, savaş isteyenlerin ‘beka sorunu’ var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...