09 Mayıs 2018 00:21

24 Haziran, en adaletsiz seçim yarışı

24 Haziran, en adaletsiz seçim yarışı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye 24 Haziran’da, belki de bugüne kadar gördüğü en önemli seçime gidiyor.

Ama daha seçim startı başlamadan; İyi Partinin standına MHP’liler, Saadet Partisinin standına da AKP’liler saldırdı.

MHP saldırısında biri ağır 9 İyi Partilinin bıçakla yaralandığı belirtiliyor. Buna karşın MHP; saldırganların MHP’li olmadığı ve İyi Partililerin kendi kendilerine saldırdığını iddia ediyor. Tipik kontracı söylem!

Bütün bunlar için “Sokaktaki parti kabadayılarının işidir” denip geçilebilir belki ama AKP ve MHP’nin kendilerine oy vermeyen herkesi “hain”, “FETÖ’cü”, “fitneci” diye suçladığı göz önüne alındığında durumun çehresi değişmektedir.

Nitekim AKP ve MHP sözcüleri işi, Meral Akşener’e cumhurbaşkanı adaylığı için imza verenleri FETÖ’cü ilan etmeye kadar götürdü. “Onca FETÖ’cü nereye gitti?” sorusuna ise “Onlar şimdi Akşener’in destekçisi” yanıtı geldi!

Öte yandan CHP’yi “kendi içinde aday bulmadığı için çatı adayı arıyor” diye itibarsızlaştırmayı amaçlayan “Bahçeli-Erdoğan ittifakı”, CHP Muharrem İnce’yi aday gösterince, bu kez “Neden Kılıçdaroğlu değil de İnce aday gösterildi” diye laf üretmeye başladı. Şimdi bir ağızdan İnce’nin aday gösterilmesine verip veriştiriyorlar. CHP’ye adeta “Niye bize sormadan cumhurbaşkanı adayı belirliyorsunuz?” diyorlar.

Nitekim dün partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, konuşmasının önemli bir bölümünü İnce’yi aday gösteren Kılıçdaroğlu eleştirisine ayırdı.

AKP-MHP İTTİFAKININ KOÇBAŞI MEDYA GÜCÜ

Bahçeli-Erdoğan ittifakının bu tutumu, TRT ve havuz medyası tarafından büyük bir ustalıkla yapılan ve yapılmayan haberlere yansıtılıyor.
Gün boyu Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, Başbakanın ve aşağıya doğru “sıralı sözcülerin” ağzından çıkan hemen her şeyi canlı yayımlamak için canhıraş bir gayret gösteren “havuz medyası”, Muharrem İnce’nin Yalova’da yaptığı ve kampanyasını ilan ettiği mitingi “Haber değeri bulmadığı için” yayımlamadı.

Öyle görünüyor ki; havuz medyası bu seçimde MHP-AKP ittifakının borazanı olacak ve muhalif olan cumhurbaşkanı adayları ve partilerinin sesinin duyurulmaması için her çareye başvuracak.

Bütün harcamaları vatandaştan toplanan vergilerle oluşan TRT de çoktan beri AKP’nin “arka bahçesi” haline getirildiği için havuz medyasından beter. Bu sürecin bir “AKP-TRT” ortaklığı olarak gelişeceğini söylemek için ise sayısız kanıt var. Yasasında tüm partilere eşit mesafede durması için maddeler sıralanan TRT’nin, umursamadan ve bütün medya kuruluşlarından daha partizan biçimde “tek parti tek adam” medyası olarak bu seçimde boy göstereceği şimdiden bellidir.

Devletin haber ajansı olan AA’nın da TRT ile aynı kulvarda koşacağı beklenmez bir gelişme olmaz.

MUHALEFETİ DEVLET ZORUYLA KUŞATMA

Dolayısıyla 24 Haziran seçimi, AKP-MHP ittifakı için devletin ve  Hükümetin tüm imkanlarını sınırsız kullandığı, medyanın yüzde 90’ının “havuz medyası”na dahil edildiği, valilikleri, kaymakamlıkları, emniyeti, yargıyı, Diyaneti (camileri), Milli Eğitimi (okullar)... her imkanı kullandığı bir seçim olacaktır.

Muhalefet de kendi kısıtlı imkanlarıyla bu seçimde yarışmak zorunda kalacaktır.

Bu seçime en zor koşullarda giren ise HDP’dir. HDP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş cezaevindedir. HDP’nin seçilmiş belediye başkanları, binlerce üyesi tutukludur; il ve ilçe binalarına her gün yeni ve keyfi baskınlar yapılıp üyeleri gözaltına alınmaktadır. Kısacası HDP savcılar ve emniyet tarafından sürekli taciz edilmektedir.

Bütün bunların da ötesinde, Bahçeli-Erdoğan ittifakı stratejisini HDP’nin barajın altında bırakılması üstüne kurmuştur. Çünkü, HDP’nin barajın altında bırakılması demek en gerici ittifakın seçimi kazanmayı garantilemesi anlamına gelecektir. (Bunu sadece “Millet İttifakı” adındaki muhalefet partileri görmüyor)

Bu yüzden de seçim süreci boyunca HDP’ye yönelik baskıların artması, HDP seçmeninin sindirilmesine yönelik provokasyonlar da eksik olmayacaktır.

Yani 24 Haziran’da yapılacak çok önemli seçim; (Erdoğan-Bahçeli ittifakı ile muhalif partiler arasındaki seçim) sadece Türkiye’deki en adil olmayan seçim değil, dünyadaki en adaletsiz seçimlerden birisi (büyük olasılıkla birincisi) olacaktır!

BÜTÜN ZORLUKLARA KARŞIN KAZANMAK MÜMKÜN!

24 Haziran seçimi sadece aşırı adaletsiz bir “seçim yarışı” değil, “sandık güvenliği” bakımından da tartışılan bir seçim olacaktır. Nitekim, sandık güvenliğine dair tartışmalar daha ”baskın seçim”in ilan edilmesiyle başlamıştır.  

Ancak bütün bu zorluklara karşın; “tek parti tek adam rejimi”ne gidişin önünü kesmek isteyen güçler (Erdoğan-Bahçeli ittifakının karşısındaki güçler), bu yarışı kazanabilir. Kaldı ki kazanmaktan başka seçenekleri de yoktur. Bu nedenle seçimi kazanmak için bütün enerjilerini, imkanlarını ve yeteneklerini sonuna kadar kullanacaklardır.

İçinden geçilen süreçte (Dönemin yukarıda ifade edilen ağır koşullarından söz ediyoruz) “boykot”, “Oy vermeme”, “Oy verilmeyecekleri belirleme”,...gibi “ben merkezci”, “konformist” tutumlar ise kuşkusuz olup biteni hiç anlamamış olanların tutumudur. Sadece politik olarak değil, küçük sayıdaki oyların da belirleyici olacağı bir dönemde bu çevreler tutumlarını bir kez daha gözden geçirmek durumundadır.

SEÇİMİN MEŞRUİYETİN ŞARTI ADİL VE GÜVENİLİR OLASIDIR

Az çok demokratik normların geçerli olduğu ülkelerde partiler iktidara seçimle gelir, seçimle giderler. Burada iktidarların değişimini sağlayan seçimlerdir.

Seçimlere meşruiyet sağlayan ise seçimlerin “adil” ve “güvenilir” koşullarda yapılması ve güvenilir olmasıdır.

Türkiye’de “demokratik normlar”ın niteliği elbette tartışmalıdır ama, çok partili düzene geçilmesinden beri, (Çok partinin seçime girdiği ilk seçim olan 1946 seçimi bir yana bırakılırsa) seçimlerin meşruiyeti pek tartışılmamıştır. Özellikle de 1960 sonrası yapılan seçimlerde, hem koşulların “adil” olup olmaması da hem de “seçim güvenliği” bakımından, ciddi tartışmalara yol açmamıştır. Belki burada 12 Eylül darbesinin gölgesinde yapılan, adayların ve partilerin ancak cuntanın “vetosunu” aştıktan sonra seçime girdiği 1983 seçimlerini bir yana bırakmak gerekir. Ama onda bile cunta açıkça kendisine yakın partiyi desteklerken, devletin imkanlarını kullanma ve yasaları umursamama da bugünkü kadar ileri gitmemiştir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...