08 Mayıs 2018 00:49

İşçiler, siyaset ve seçimde tavır almanın önemi

İşçiler, siyaset ve seçimde tavır almanın önemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçinin siyaset konuşmaması ya da işçiye siyaset konuşmamayı öğütlemek de bir “siyaset”tir. Hem de gerçek burjuva siyasetidir. Çünkü işçiler aralarında tartışıyorsa, bu işçiler “Ülkenin nasıl yönetildiğini” konuşuyorlar demektir. Ki, işçilerin hepsi birden iktidarın destekçisi olmayacağına göre, ülkenin nasıl yönetildiğine dair değişik fikirleri tartışıyorlar demektir.

Ancak gerçeğin daha değişik olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ülkemizde “İşçi siyasetin içinde”dir. Ama ne yazık ki sermaye partilerinin siyasetinin içindedir ve onlar arasındaki çatışmanın tarafları olarak siyasetin içindedir. Özellikle de işçilerin çoğunluğunun AKP ve MHP gibi en gerici partilere oy verdikleri, onların çağrılarına yanıt veren bir siyasi tutum benimsedikleri bir gerçektir. Dolayısıyla sorun, işçinin siyaset konuşup konuşmamasının ötesinde, en gerici odakların siyasetinin doğrultusunda yedeklenecek bir çizgide bulunmasıdır.

Burada bu tartışmalara müdahale etmek, ülkenin nasıl yönetildiğini, sermaye iktidarını, özellikle de iktidardaki partinin izlediği politikaları, işçilerin sermaye partilerinin karşısında nasıl bir tutum alması gerektiğini gündeme getirmek görevi sınıf partisine, ileri işçilere ve mücadeleci sendikacılara düşmektedir.

24 Haziran seçimi gündeme alındığında, bugüne kadar MHP ve AKP’ye oy vermiş işçiler arasında, bu seçimde neden bu partilere oy vermemelerinin gerektiğine ikna edilmesi çok önemlidir. Çünkü, Türkiye’nin halkları için olduğu gibi, işçileri için de en önemli sorun; ülkenin Bahçeli-Erdoğan ittifakı tarafından “tek parti tek adam rejimine” sürüklendiği gerçeğidir. Ki, 24 Haziran seçiminden Bahçeli-Erdoğan ittifakı galip çıkarsa, tek adam rejimi güçlendirilip tahkim edilebilecektir. Tersi olursa, demokrasi güçleri, işçiler, emekçiler; sınıf taleplerini savunmak ve geliştirmek, demokratik bir Türkiye ve bölgede barış mücadelesi bakımından yeni adımlar atmak için önemli dayanaklar edinmiş olacaklardır.

24 Haziran seçimiyle ilgili olarak, işçiler arasından yapılan haberler ve işyerlerinden gelen mektuplarda genel olarak; “Bizim fabrikada işçiler arasında şöyle görüşler var. Şunlara şöyle bakılıyor” gibi saptamalar yapılıyor. Kuvvetle muhtemeldir ki; bu saptamalar da önemli ölçüde doğrudur. Ancak içinden geçtiğimiz dönem ve seçime elli günden az bir zaman kaldığı dikkate alındığında, bugün panorama çizmenin ötesinde asıl olanın “Dünyayı değiştirmek için duruma müdahale etmek” olduğudur. Yani; bu “Şu şöyle diyor, bu böyle diyor” ötesinde tartışmalara müdahale edilmesi ve gazetemizde her gün şu ya da bu vesileyle Erdoğan-AKP yönetiminin;

- İşçilerin, emekçilerin kazanılmış haklarına saldırının grev yasaklarına, iş cinayetlerini en azından azaltması için İş Sağlığı ve İş Güvenliği yasasının uygulanmasının 2020’ye kadar ertelemesine varan yasaklar ve yasaklamalar,

- Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının en zenginlere yağmalatılması ve emek sömürüsünü artırıcı merkezli ekonomik politikalar,

- Uzun yıllardır süren demokratikleşme mücadelesinin kazanımlarının tasfiyesi amaçlı yasa, anayasa düzenlemeleri yanında OHAL ve “savaş hali” uygulamaları ile ülkenin sürekli bir OHAL koşullarında yönetilmesi için yapılan girişimler,

- Yeni Osmanlıcı “yayılmacı” dış politika girişimleri; bölge haklarına rejim dayatma ve izlenen savaş politikaları, tüm komşu ülkelerle kavgalı hale gelme,

- Rusya ve ABD arasında savrulmaları antiemperyalizm olarak yutturma... gibi politik konularda işçilerin aydınlatılması belirleyici önemdedir.
İşçilerin bilmesi gereken gerçeklerin tartışılması, seçimin yarattığı duyarlılıklardan bunun için yararlanılması bugün çalışmanın en belirleyici yanıdır.

Kuşkusuz ki her aydınlatma faaliyeti eninde sonunda tavır almayı da getirir. Ama ortada olan çok somut bir seçim faaliyeti olduğundan, seçimde hangi gerçeklerden hareket edilerek oy kullanılmasının da tartışılması, işçilerin çıkarına en uygun oy kullanmanın, kime oy vermek olduğu kadar tartışmanın ilerletilmesi de yapılan çalışmanın parçası olmak durumundadır. Aksi halde yapılan aydınlatma faaliyeti, ortada kalmış olur. Dolayısıyla da bu durumda, gündeme en provokatif müdahale eden ve medyanın yüzde 90’ını yönlendiren Bahçeli-Erdoğan ittifakı yığınları yedeklemekte zorluk çekmez.

Bu nedenledir ki; ileri işçilere ve demokrasi güçlerine düşen en önemli görev, yığınların seçimlerde alacağı tavrı belirleyen çok yönlü bir çalışmanın yapılmasıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...