06 Mayıs 2018 00:15

‘Seni cumhurbaşkanı yaptırmayacağız’, yeniden...

‘Seni cumhurbaşkanı yaptırmayacağız’, yeniden...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

HDP, cuma günü saat 17.00’de, İstanbul ve Diyarbakır’da yapılan toplantılarda, Edirne Cezaevinde tutuklu bulunan Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’ı Cumhurbaşkanı adayı gösterdi.

7 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ı hedefe koyarak ve “Seni Başkan yaptırmayacağız” iddiasını sloganlaştırarak, sadece HDP ve seçim ittifaklarını değil, tüm muhalif güçleri motive etmeyi başaran Selahattin Demirtaş, şimdi bir kez daha Erdoğan’ın karşısında ve Türkiye’nin halklarının adayıdır.

Demirtaş, bir buçuk yılı aşkın bir zamandan beri cezaevindedir. Ama sıcak siyasetin içinde olmaya da devam etmeyi başarmıştır. Bu yüzden bir sorun yoktur. Ancak seçim meydanlarında kurulan kürsüleri ve medyayı çok iyi kullanan bir kişilik olarak Erdoğan ve AKP propagandasının “Kimyasını bozacak” yeteneğe sahip Demirtaş’ın “saha”da olmaması, elbette HDP için olduğu kadar tüm muhalif güçler için de bir kayıptır. Buna rağmen Demirtaş fiziki olarak “saha”da olmasa da, Demirtaş etrafında yürütülecek kampanyanın katılımcılarının daha çok, daha planlı ve daha yaratıcı bir çalışma ile onun yokluğunu en aza indirmesi mümkündür.

HDP’NİN BARAJI AŞMASI TÜM MUHALEFETİN LEHİNE

Elbette seçim sadece cumhurbaşkanı seçiminden ibaret değil. 24 Haziran’da 81 ilden 600 milletvekili de seçilecek.

İçinden geçtiğimiz koşullar, milletvekili seçiminde galip çıkmayı cumhurbaşkanlığı seçimini “Erdoğan’ın kaybetmesi” kadar önemli kılıyor. Dahası sistem partileri yüzde 10 barajını yaptıkları “ittifaklar”la kendileri için kaldırırken, barajı sadece HDP için engel haline getirmiş bulunuyorlar. 
Bu yüzden de “HDP nasıl olsa bu barajı aşar” rehavetine kapılmadan, HDP’nin barajı aşması için yerellerde (7 Haziran seçiminin derslerinden de yararlanarak) çalışılması, bu seçimde 7 Haziran’dan bile daha önem kazanmıştır.

Seçimde HDP’ye destek elbette Kürt halkıyla dayanışma, onun “eşit hak” talebine verilen bir destektir ve önemlidir. Ama aynı zamanda HDP’nin baraj altında kalması durumunda, AKP-MHP ittifakı en az 70-80 milletvekili daha çıkaracaktır. Ki, bu durumda AKP oyları yüzde 30’lara bile düşse, AKP’nin Meclis çoğunluğunu ele geçirmesi işten bile değildir. Dolayısıyla HDP’nin barajı aşmasının sadece HDP için değil, tüm muhalif güçler için büyük önemi vardır. 

BOYKOT YA DA OY VERMEMEK, AKP-MHP İTTİFAKINA YARAR

Milliyetçi-şovenist duygu ve düşüncelerden arınmış herkesin az çok göreceği gibi; CHP-İyi Parti-SP-DP ittifakının HDP’yi dışlayarak yüzde 10 barajını aşma çabası tarihsel bir yanılgıdır. Dolayısıyla 24 Haziran seçimini Erdoğan-Bahçeli ittifakı kazanırsa, bunun sorumluluğu CHP başta olmak üzere bu ittifakı ve “yanlışı” belirleyenlerde olacaktır. Bunu şimdiden yeniden yeniden söylemek de bizim sorumluluğumuzdur.
Nitekim Emek Partisi (EMEP) de bu gelişmeleri dikkate alarak, cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ı, milletvekili seçiminde de HDP’yi desteklemeye karar vermiştir. EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan da alınan bu kararı cuma günü kamuoyuna duyurmuştur. 
Şimdi benzer bir destek kararı ve benzer bir sorumluluk tüm demokrasi güçlerinin önündedir.

İçinden geçilen koşullar; “boykot”, “Oy vermeme”, “Oy verilmeyecekleri tarif etme” gibi ayak sürçmelerine izin vermeyecek kadar ciddidir. Çünkü bu tür gerekçelerle HDP ve Demirtaş’a destekten geri durmak, niyetten bağımsız da olsa, Erdoğan-Bahçeli ittifakına, olmadı diğer sistem partilerine destek anlamına gelmektedir. 

68’DEN VE 6 MAYIS’TAN ÖĞRENMEYE DEVAM EDİYORUZ

BU yıl Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un darağacında katledilmelerinin 46’ıncı, ’68’in ise 50’inci yılı.

Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i özlüyoruz; ama mücadelemizde onların kararlığından, halka bağlılığından, devrimci ataklıklarından öğrenmeye de devam ediyoruz.   

6 MAYISLAR GÜNCEL MÜCADELENİN DE VESİLESİ OLDULAR 

Tıpkı yarım asırdır sürdüğü gibi, bu yıl da devrimci güçler ve gençliğimiz 6 Mayıs’tan ve onun şahsında 1968’deki gençlik mücadelesinden öğrenmeye devam ediyorlar.

Geride kalan yıllar boyunca, her 6 Mayıs’ta Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in şahsında ‘68 ve sonrası mücadele konuşulup tartışılırken güncel siyasetin ihtiyaçları etrafında da bir tartışma yürütüldü. Elbette bütün bu güncel politik tartışmalar, o dönemin mücadelesinden, devrimci önderlerin yaptıklarından ve yapamadıklarından öğrenerek dersler çıkarılmış tartışmalardır. 

’68 DENİNCE AKLA GELEN TALEPLER 

Peki, bugünün güncel politik tartışmaları nelerdir? Türkiye’nin “tek parti tek adam rejimi”ne sürüklendiği, bölgenin siyasi haritasını yeniden çizmek isteyen emperyalistler ve bölge gericilikleri arasındaki mücadelenin kızıştığı, bu kapışma üzerinden ülkeyi yöneten güçlerin “yeni Türkiye” ve sahte “antiemperyalizm kampanyası”na yüklendikleri ortadadır. Öte yandan ’68 gençliğinin “özerk demokratik üniversite” mücadelesi ve “antiemperyalist mücadele” tutumları bugün de gençliğimiz için önemli bir dayanak olmaya devam etmektedir.

’68 denince ya da Deniz, Yusuf, Hüseyin denince de akla hemen şu iki husus gelmektedir: 

1- Gençliğin gerçek bilgilerle donatıldığı, dünyayı anlamasına yarayan gerçek bilgilerle donatılıp bilim ve teknolojiyi gerektiği gibi kullanabileceği bir teorik-pratik eğitim,

2- Dünyayı halklara cehennem eden emperyalizme karşı mücadele.

GERİCİ KUŞATMA ALTINDA GENÇLİĞİN MÜCADELESİ DEVAM EDİYOR

Bugün de gençliğimizin ve elbette büyük ölçüde siyasetin önündeki sorunlar çok benzerdir.
Gençlerimiz bugün de laik, demokratik, bilimsel; aynı zamanda pratik karşılığı dünyada olması gereken ve olup bitenleri anlayacakları, bilim ve teknolojideki gelişmeleri özümseyip uygulayabilecekleri bir eğitim mücadelesi içindedirler. Üstelik bugün bunu gençliğimiz, “Dindar nesiller yetiştirme”; cihatist, şehit, gazi olmayı amaç edinmiş bir gençlik yetiştirme stratejisine karşı mücadele ile birleştirmek zorunda oldukları çok ağır koşullar altında yapmak zorundadırlar. Ki, bugüne kadar ’68’in önemli yanı böylesi bir eğitim mücadelesini bugün olduğu kadar pek öne çıkarmamış olmasıdır. En azından bu yan, zaman içinde unutulmuştur. Oysa bugün, yapılan ve yapılmayan, yapılamayan yanlarıyla öğrenilecek pek çok yanın olduğu da gerçektir.  

Gençlerimiz; 6 Mayıs vesilesiyle Denizlerin Filistin’e giderek, Filistinlilerin İsrail’e karşı verdikleri “kendi kaderlerini tayin hakkı” mücadelesine nasıl savaşçı olarak katıldıklarını ve antiemperyalist mücadeledeki tutumlarını da öğreniyorlar. Türkiye’nin antiemperyalist mücadelesinde; Denizlerin emperyalistlere, ABD ve batı emperyalizminin iş birlikçilerine ve onların bir alet olarak kullandıkları “yeşil kuşak güçleri”ne(*) karşı nasıl mücadele ettiklerini de elbette gençliğimiz biliyor, öğreniyor.

AKP DIŞ POLİTİKASI EMPERYALİZME DEĞİL HALKLARA KARŞI

Onlar, darağaçlarında son sözlerini emperyalizme karşı bir savaş çağrısı olarak haykırarak, ölçüsüz bir samimiyet ve kararlılık örneği sergilediler.
Oysa bugün; siyasetçisi, diplomatı, medyasıyla AKP iktidarı; (Yayılmacı amaçlarıyla bağlantılı olarak) Rusya emperyalizmi ile batı emperyalizmi arasında salınmayı, emperyalizmin bölgedeki iş birlikçileriyle içli-dışlı “iş çevirme”yi,  “ümmetçilik” propagandasıyla bölge ülkelerinin rejimlerine müdahalelerde bulunmayı ve emperyalistlerin bölgeye müdahalelerine gerekçeler yaratmayı ‘antiemperyalizm’ olarak yutturmaya çalışıyorlar. 
Oysa gerçek bambaşkadır. Zira IŞİD ve el Kaide “emperyalizme karşı mücadele” adı altında sahaya sürülürken nasıl emperyalistlerin yeni müdahalelerine çanak tutmuş ve yerli gericiliklerle emperyalist ittifakların yenilenmesinin gerekçesi olmuşlarsa; AKP iktidarı da “yeni Osmanlıcı-yayılmacı” girişimleriyle emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin güçlenmesinde pay sahibi olmuştur.  

Daha da kötüsü bu “antiemperyalist politikalara” destek sağlamak için geliştirilen “ümmetçi” ve “Türk milliyetçisi” akıl, bölgede kendi kaderine sahip çıkmak isteyen halkları ve Sünni-İslam dışındaki inanç çevrelerini de karşısına almaktadır. Bu da ezilen halkları zaman zaman (Türkiye’yi “yakın ve somut tehdit” olarak gördükleri için) emperyalistlerin ve gerici güçlerin yanına iten taktiklere sürüklemektedir. 

SONUÇ OLARAK

Evet, aradan geçen uzun yıllara karşın bugün de Denizlerden ve elbette ’68 mücadelesinden öğrenmeye devam ediyoruz, edeceğiz; şablonculuğa düşmeden, hamasetin şehvetine kapılmadan, öğrenmeyi lafa indirgemeden!  

(*) Komünizmle Mücadele dernekleri, MTTB, Yeniden Milli Mücadele,... gibi adlar altında organize olmuş kontra güçler. Ki, bugün iktidarda olan siyaset erbabının kültürel-siyasi-ideolojik kökleri bu gelenekten gelmektedir. Bunların istihbarat, emniyet hatta CIA bağlantılı kotra güçler tarafından organize edilip yönlendirildiği daha sonra ortaya çıktı.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...