Yaptıkları yapacaklarının garantisidir; gerisi boş laf!
Fotoğraf: Envato
Cumhuriyete yönelik operasyon çerçevesinde açılan, “Cumhuriyet’i, muhalif basın ve gazetecileri susturma” amaçlı davada, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet’in gazetecilerine, yazarlarına, çizerlerine, yöneticilerine ceza yağdırdı. Mahkeme, 541 gündür tutuklu olan Akın Atalay’ın serbest bırakılmasına da karar verdi.
Mahkeme, “Terör örgütüne yardım” suçlamasıyla Akın Atalay’a 7 yıl 13 ay 15 gün, Orhan Erinç’e 6 yıl 3 ay, Bülent Utku’ya 4 yıl 6 ay, Murat Sabuncu’ya 7 yıl 6 ay, Kadri Gürsel’e 2 yıl 6 ay, Güray Öz’e 3 yıl 9 ay, Önder Çelik’e 3 yıl 9 ay, Musa Kart’a 3 yıl 9 ay, Hakan Kara’ya 3 yıl 9 ay, Aydın Engin’e 7 yıl 6 ay, Hikmet Çetinkaya’ya 6 yıl 3 ay, Ahmet Şık’a 7 yıl 6 ay, Avukat Mustafa Kemal Güngör’e 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmesine karar verdi. Muhasebe Çalışanı Emre İper’e de 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilmesine hükmetti.
NE SÖYLEDİLERSE TERSİNİ YAPTILAR
Cumhuriyetin gazetecilerine, yazarlarına, çizerlerine, yöneticilerine tamamen afaki (kumpas amaçlı) nedenlerle ceza yağdırıldığı saatlerde, Anayasa Mahkemesinin 56. kuruluş yıl dönümü yemeğinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “demokrasi” ve “bağımsız yargı” vadetti!
Konuşmasında “Yeni bir Türkiye” vurgusu yapan Cumhurbaşkanı, “Seçimlerin ardından tüm unsurlarıyla hayata geçecek olan yeni yönetim sistemimizle yürütmeyi daha güçlü, yasamayı daha itibarlı, yargıyı da daha bağımsız hale getirmeyi hedefliyoruz” diyerek herkese parmak ısırttı. Sanki bu ülkeyi 16 yıldır kendisi ve partisi yönetmiyormuş, bugün ülke bu hale gelmişse bunda en baş rol kendisine ait değilmiş gibi!
Bu sözler; Erdoğan’ın ülkede yasama, yürütme ve yargının geldiği aşamada büyük sorunlar yaşadığını gösterirken , bunların düzeltilmesine ihtiyaç olduğunun itirafı oldu.
Ancak asıl olan bu alanda sorunların varlığını ve bunun düzeltilmesi gerektiğinin kabul etmek değil, buraya gelmenin nedenleri üzerine yoğunlaşmak ve düzeltme meselesini böyle ele alabilmektir.
BU ‘İTTİFAK’TAN HİÇ BİR İYİ ŞEY BEKLENEMEZ
Erdoğan’ın söylediklerine bakarak, “Seçimden sonra düzelecektir. Ne yapalım biraz daha dişimizi sıkalım” demek elbette bir gaflettir.
Çünkü;
1- Bu ülkeyi Erdoğan ve partisi 16 yıldır, ağzından çıkanın yasa olduğu koşullarda yönetmiştir ve bugüne, Türkiye’nin 200 yıllık demokratik kazanımlarını tasfiye ederek, bilinçli, planlı ve isteyerek gelmiştir.
2- Sermaye partilerinin her vesileyle, vaatler sırlaması onların en vazgeçemedikleri ortak özellikleridir. Fakat Erdoğan ve AKP, yığınlara ne vadetmişse tersini yapmak konusunda bütün önceki partileri ve bugünkü rakiplerini fersah fersah geride bırakmıştır. Bu yüzden de onların vaatlerine değil; dün ne yaptıklarına bakarak, yarın ne yapacaklarını görmek daha gerçekçi bir yaklaşımdır.
Ayrıca Erdoğan ve partisinin yoksul halk kesimlerinden “Sizi yoksulluktan, işsizlikten, baskı ve ezilmişlikten kurtaracağız” diye 16 yıldır oy alıp, ardından giderek zenginlerin partisi haline gelmesi, devletin bütün olanaklarını, ülkenin yer altı yer üstü kaynaklarını bir avuç yandaş sermaye çevresine sunması, sıralanan vaatlerin yalanlığının da en açık göstergesidir.
ERDOĞAN’IN KARNESİ NE SÖYLÜYOR?
Erdoğan’ın yukarıdaki konuşmayı yaptığı ve İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin Cumhuriyetçilere ceza yağdırdığı gün yayımlanan Uluslararası Af Örgütünün dün gazetemizde yayımlanan raporu da iktidarın özgürlükler karşısındaki tutumunun “karnesi gibi”dir.
Af Örgütü, OHAL adı altında topluma nasıl bir “korku rejimi” dayatıldığını çok somut verilerle açıklıyor. “Fırtınaya Göğüs Germek ve Türkiye’de Korku ikliminde İnsan Haklarını Savunmak” başlığı ile yayımlanan rapor, sadece Terörle Mücadele Yasası ve OHAL Yasası’nın verdiği yetkileri kullanmanın da ötesinde, Hükümetin bu yasaları bile nasıl istismar ettiğini gösteriyor. Rapor özetle bir “keyfiyet düzeni”ne işaret ediyor.
Raporda dikkat çekilen gazetecilerin, akademisyenlerin, muhalif Kürt siyasetçilerin, medyanın savcılar ve mahkemeler yoluyla sindirilmek istenmesi, insan hakları ve özgürlükler konusunda Erdoğan-AKP iktidarının geldiği yeri de tarif ediyor.
Erdoğan ve Bahçeli başta olmak üzere “ittifakın” her türden sözcüleri ve propaganda merkezleri, Uluslararası Af Örgütünü “FETÖ’nün yönlendirdiği bir örgüt”, “Türkiye düşmanlarının yuvası” gibi suçlamaların hedefi yapmakta da fazla gecikmeyeceklerdir.
İLK ADIM, TEK ADAM REJİMİNE GEÇİT VERMEMEKTİR!
Bütün bu gelişmeler karşısında Erdoğan’ın “Seçimden sonra daha çok yargı bağımsızlığı daha çok demokrasi” sözüne bakanlar, Erdoğan’ın bile bugün gelinen yerden memnun olmadığı gibi bir sonuç çıkarılabilirler.
Evet bir memnuniyetsizlik vardır. Ama bu memnuniyetsizliğin ileriye doğru; özgürlükleri, insan haklarını genişletilerek aşacağına dair hiçbir belirti yoktur. Tersine olup bitenler, Erdoğan-Bahçeli ittifakının girdiği yol; insan haklarının ve özgürlüklerin daha da baskılanması, demokratik kazanımların yok edilmesi, dolayısıyla eleştirilerin ve tepkilerin ezilerek aşılacağını gösteren sayısız belirti içermektedir. Açıktır ki bu konuda yapılan ve yapılmak istenen yasal düzenlemeler, daha az yargı bağımsızlığı, daha az özgürlük, daha az insan hakları doğrultusunda şekillenmektedir.
Yani “seçimden sonra bağımsız yargı” vaadi, tıpkı halkın gözünü boyama amaçlı diğer vaatler gibi, “boş bir vaat”tir!
Bütün yetkilerin tek elde toplandığı “Tek parti tek adam rejimi” de zaten;
-Baskı ve terör rejimi demektir;
-Özgürlüklerin baskı altına alındığı, yasaklandığı rejim demektir;
-İnsanların korkutularak zapturapt altına alınmasının rejimi demektir!
Bu yüzden de “özgürlükler”den, “insan hakları”ndan, “bağımsız yargı”dan, gerçek bir “güçler ayrılığı”ndan yana olanların atacağı ilk adım, “tek adam rejimi”ne ve onun temsilcilerine oy vermemek olmalıdır.
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 05:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15
- İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! 09 Mart 2024 05:15
- Partisini motive edemeyen Destici, sorununu ‘Ebu Bevval’ olmakla mı aşmaya çalışıyor? 17 Ocak 2024 04:11
- Tüm emek güçleri için ‘haydi mücadeleye’ dönemi! 14 Ocak 2024 04:55
- Erdoğan, Murat Kurum’u neden İBB’nin adayı yaptı? 10 Ocak 2024 05:00
- İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! 07 Ocak 2024 04:58
- Lübnan ve İran’daki saldırılar İsrail-Filistin Savaşı’nda neye işaret ediyor? 05 Ocak 2024 04:57
- 2024’ü halklar için daha iyi bir yıl yapmak amacıyla haydi mücadeleye! 01 Ocak 2024 04:35
- Asgari ücretin itibarsızlaştırılarak kaldırılması tartışmaya açılmak isteniyor 29 Aralık 2023 05:00
- Özak tekstil işçilerinin direnişi ile dayanışma ihtiyacı daha da artmıştır! 24 Aralık 2023 04:26