26 Nisan 2018 23:19

‘Sırça saray’ yıkılmaz değil!

‘Sırça saray’ yıkılmaz değil!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Toplumcu edebiyatın en büyük ustalarından Sabahattin Ali’nin,  halkın sırça köşkü (ve onu yöneten üç kafadarı) nasıl kendi eliyle başına bela ettiğini anlatan ‘Sırça Köşk’ hikayesi sanki bugünler için yazılmış. Hikayede sırça köşkün başına çöreklenen kafadarların baskı ve korkuya dayanan yönetiminin halkı nasıl sırça köşkün yıkılmaz, devrilmez olduğuna inandırdığı anlatılır. Ama sonra işler sırça köşktekilerin ummadığı şekilde gelişir. Doymak bilmeyen sırça köşktekiler halkı bezdirip ellerindeki en son koyunları alınca artık verecek bir şeyi kalmayan halkın korkacak bir şeyi de kalmamış. Bunu gören sırça köşktekiler bu koyunların kellelerini halka dağıtırlar. Fakat bu kellelerin beyinleri, dilleri ve gözlerinin alınmış olduğunu gören biri “Böyle başın da bana lüzumu yok” deyip boynuzundan tuttuğu kelleyi fırlatıverince herkesin şaştığı bir şey olmuş. Sırça köşke çarpan kelle o yıkılmaz, kırılmaz denilen sırça köşkte şangır diye kocaman bir delik açmış…

Daha üç ay önce Afrin operasyonu başladığında CHP ve İyi Partisiyle muhalefet partileri iktidarın arkasında saf tutmuştu. Dahası operasyonun içeri ayağında ‘barış’ diyen, operasyonu eleştiren demokrasi güçleri de hedefe konmuştu. Sonra AKP ve MHP bir komisyon kurup seçim yasalarını baştan sona kendi çıkarları temelinde yeniden düzenlediler. Bu gelişmeleri Doğan medyanın devlet kredisi ile havuz medyasına katılması izledi. Sonra her gün medyanın karşına geçip “Erken seçim yok” diyen iktidar, Bahçeli’nin erken seçim açıklamasının ardından 24 Haziran’da ‘baskın seçim’ kararı aldı.

Erdoğan iktidarı ve küçük ortağı arka arkaya yaptığı hamlelerle her şeyin kendi kontrollerinde olduğu algısını yarattılar. İktidar karşıtlarının azımsanmayacak bir kesimi karamsarlığa kapılarak bu iktidarın önümüzdeki seçimleri ne yapıp edip yeniden “kazanacağı”na inanmaya başlamıştı. Oysa ‘baskın seçim’ kararından sonra muhalefetin iktidar tarafından beklenmeyen bir iki hamle yapması bile sarayda panik havasının oluşmasına yetti. CHP’nin 15 milletvekilini İyi Partiye transfer etmesi, tıpkı sırça köşkte gedik açan kelle gibi AKP-MHP’nin MHP’den ayrılan Akşener ve partisini saf dışı bırakma hesabında gedik açtı. Yaratılmak istenen havanın aksine her şeyin iktidarın kontrolünde olmadığı ve dolayısıyla iktidarın hesabının boşa çıkartılabileceği görüldü.

7. kez uzatılan OHAL’le ülkeyi fiilen tek adam rejimi ile yöneten Erdoğan, yine de her şeyin kendi kontrolünde olmadığını gösteren bu gelişmelerden sonra “Ortada garip bir senaryo var” demeye başladı. Erdoğan’ın önceleri vatan-millet meselesi gibi sunduğu Afrin operasyonunun ardından bu operasyonun “AKP’nin diriliş harekatı” olduğunu söylemesinde bir gariplik yok! Ortağıyla kafa kafaya verip seçim yasalarını kendi çıkarlarına göre düzenlemesinde de bir gariplik yok! Üstelik Afrin operasyonunun yarattığı havanın dağılmaya başladığını ve ekonominin giderek kötüleştiğini görüp ‘baskın seçim’ kararı almasında da bir gariplik yok. Ancak muhalefetin tek adam rejimini kalıcılaştırmak için atılan bu adımlara karşı tutum alması “garip bir senaryo” oluyor öyle mi!

Yanlış anlaşılmasın, bizler için mesele Erdoğan karşıtlığından ibaret bir mesele değildir. Mesele sermayenin en gerici kesimlerinin Erdoğan şahsında kurumsallaştırmak istediği baskı rejimi, yani tek adam rejimidir. Erdoğan’ın en son DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) toplantısında OHAL’i grevleri yasaklamak için kullandıklarını ve yeni kabinede patronlara yer vereceklerini söylemesi, bu iktidarın sınıf karakterini bütün açıklığı ile ortaya koyuyor. Öyleyse mesele sermayenin en gerici kesimlerinin kurmak istediği bu rejimi asgari demokratik ilkeler etrafında kurulacak birlik ile durdurabilmekte düğümlenmektedir. Bu temelde Emek Partisinin önceki gün HDP, Haziran Hareketi ve Halkevleri başta olmak üzere demokrasi güçlerine yaptığı tek adam rejimine karşı demokratik ittifak ve ortak aday çağrısının önemli olduğunu düşünüyoruz. Tek adam rejimine karşı demokrasi mücadelesi bakımından sembol bir isim haline gelen Selahattin Demirtaş etrafında kurulacak böylesi bir birlik, iktidarın politikalarındaki gediği büyütecektir. Böylesi bir birlik tek adam rejimine karşı demokrasi mücadelesine güç ve ivme kazandıracak ve dahası seçimlerin ikinci tura kalması halinde Erdoğan’ın karşısına hangi aday çıkarsa çıksın bu adayın asgari demokratik talepleri gözetmesi bakımından baskılayıcı/zorlayıcı bir rol oynayacaktır.

Evet, saraydaki panik bize sırça sarayların yıkılmaz, kırılmaz olmadığını bir kez daha gösterdi. Öyleyse şimdi bu saray saltanatı yerine demokratik bir geleceği kurmak için birlik ve mücadeleyi büyütme zamanı!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...