26 Nisan 2018 23:09

Pespayeliğin sonu yok

Pespayeliğin sonu yok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tayyip Erdoğan zaten her şeyin kumpas olduğunu şıp diye anlamıştı. Devlet Bahçeli de her konuda Erdoğan’ın “tam destekçisi” olduğunu bir kez daha göstermek istercesine, mihrakların hesabının bozulması gerektiği yönünde tweet atınca, federasyonun maçı tekrarlattırmaktan başka şansı kalmamıştı zaten…

Fenerbahçe karardan memnun değilmiş. Hükmen galibiyet bekledikleri için tahkime gidebilirlermiş. Akılları sıra karardan duydukları memnuniyeti gizlemeye çalışıyorlar. Tabii ki gitmeyecekler tahkime.

Bu kararın ardından hayal kırıklığı yaşadıklarına göre, kupanın doğrudan kendilerine verilmesini bekliyorlardı herhalde!..

Aykut Kocaman, arsız olmadığını ve hükmen galibiyet değil, maçın tekrarlanmasını istediğini söylemişti. Eh, bu durumda arsızları da öğrenmiş olduk!..

Seviye artık, bir seviyesizlikten dahi söz edilemeyecek kadar aşağılarda. Kullanılan dil tam bir facia. Aziz Yıldırım, Şenol Güneş’i suçlamak adına, insanlığın en kadim sanatı olan tiyatroyu tezgahla, kumpasla özdeşleştiriyor. Aykut Kocaman, herkese “Ayağınızı denk alın” tavsiyesinde/tehdidinde bulunmakla kalmıyor stadyuma “er meydanı” yakıştırması yapıyor. Öyle ya, erkeklik “güç” demek, güçlerin yarıştırılması demek!.. Stadyumlar, özellikle cinsiyetçi küfürler aracılığıyla erkekliğin gücünü, iktidarını pekiştirdiği mekanların başında geliyor. İşte bunlar zaten hep erkek işi!..

Dil herhalde bundan daha pespayece kullanılamaz…

Her şey, herkesin gözü önünde gerçekleşmesine karşın, Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım, “Maçın tatil edilmesini gerektirecek bir şey olmadı” diye konuşabildiler. Tabii daha önce başka statlarda yaşanan benzer olaylardan örnekler sunarak… “Kan davası” benzeri intikamcı bir yaklaşımla şiddetin önü alınabilir mi? Tam burada, olaylarla ilgili olarak gözaltına alınanların sayısının 45’e yükseldiğini hatırlayalım… Tatil gerektirmeyecek bir karşılaşmada 45 gözaltı!..

“O statta da şunlar olmuştu ama maç tatil edilmemişti”, “Onlar da bize geçmiş olsun dememişti” gibisinden ifadeler içeren savunma meğer ne kadar etkiliymiş!..

Çoğu cümle başlı başına bir skandal aslında… Ama artık skandal kıvamındaki laflar bile hiç yadırganmayıp normalmiş gibi algılanıyor. Mesela Aziz Yıldırım hiç çekinmeden, sıkılmadan, maçın devre arasında İdari Menajer Hasan Çetinkaya’dan hakemle konuşup onu uyarmasını istediğini söyleyebiliyor. Bir kulüp başkanının, maçın devre arasında idari menajer aracılığıyla hakeme mesaj iletmesi anlaşılan hiç kimseye tuhaf gelmiyor ki, üzerinde durulmuyor.

Bir Avrupa kupası maçının devre arasında hakemle bu şekilde iletişim kurmaya teşebbüs edildiğini düşünelim. Sonucu ne olur acaba?  

Maçın devre arasında hakeme mesaj gönderme cüretine sahip olan kişinin temiz futboldan söz etmesi fazlasıyla ironik. Onun temiz futboldan anladığı belli ki çok farklı bir şey…

Bir yandan olayları küçük göstermeye çalışırken, diğer yandan aba altından sopa gösterir edasıyla, “Herkes dua etsin ki, o tribünler o maçta sahaya inmedi, yoksa çok daha vahim olaylar yaşanabilirdi” diyebiliyor.

“Maçın tatil edilmesini gerektirecek bir şey olmadı” ile “Facianın eşiğinden döndük” lafları arasında dolaş, “Tutarsızlığa düşer miyim” diye hiç endişe etmeden duruma göre o an işine hangisi geliyorsa onu kullan…

Yine bir yandan Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki dostluktan söz ederken diğer yandan Şenol Güneş’in taraftarları tahrik etmek için bordo kravat takıp mavi ceket giydiğini söylüyor. Kravat ve ceket renginden bile tahrik olmak ne kadar da göz yaşartıcı bir hassasiyet!.. Hani dosttu Trabzonspor? Dost kulübün renginden niye tahrik oluyorsunuz ki? Taraftarların böyle derin(!) bir hassasiyet kazanmasına yaptıkları katkılardan dolayı ne kadar gurur duysalar az…

Daha da öteye geçiyor Yıldırım. Olayların sorumlusu olarak gördüğü Şenol Güneş, Tolga Zengin ve Mustafa Pektemek’in Trabzonlu olduğunu söyleyerek iki kulüp arasına yeni düşmanlık, kin ve nefret tohumları ekiyor. Oysa ki Tolga Zengin Artvin, Mustafa Pektemek ise Sakaryalı. İnsanların memleketleri üzerinden, üstelik de çarpıtma yaparak bu tür açıklamalarda bulunmanın ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini algılamaktan aciz anlaşılan. Kendilerine yönelik provokasyonlardan şikayet ederken, provokasyonun alasını yapıyor…

Olaylı derbi, siyaset, kulüpler ve federasyon bazında futbola yön veren enfeksiyonlu zihniyeti bir kez daha gözler önüne serdi.

İşlerin bencillikle, kibirle, kışkırtmayla yürütülmeye çalışıldığı, saygıdan, erdemden, öz eleştiriden yoksun yozlaşmış bir spor ortamında ne pespayeliklerin, ne de şiddetin sonu gelir…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...