21 Nisan 2018 00:15

HDP'nin başına bir kayyım atamadıkları kaldı!

HDP'nin başına bir kayyım atamadıkları kaldı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

18 Nisan günü Meclis, önce 24 Haziran’da “baskın seçim” yapılması kararı aldı. Birkaç saat sonra aynı Meclis, OHAL’in üç ay daha uzattı. Bu kararların ertesi günü ise Meclis, HDP Hakkari Milletvekili Selma Irmak ve Urfa Milletvekili Osman Baydemir’in milletvekilliğini düşürdü! Böylece 1 Kasım seçimlerinde Meclise giren HDP’li milletvekillerinden 11’inin milletvekilliği düşürülmüş oldu!

Yani seçime iki ay kalmış ve Meclis’in önünde sayısız iş varken AKP-MHP ittifakı, HDP’li milletvekillerinin vekilliğini düşürüyor.

HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu; “Bu karar bu Meclise çok yakıştı” derken, Osman Baydemir ise, “Demek ki faşizmi rahatsız etmişiz” diyerek tepkilerini dile getirdiler. 

Elbette her vicdanlı insan, az çok demokrasi, halk iradesi kaygısı olan her vatandaş, her siyasi odak için bu karar; bir hukuki zorunluluk ya da gereklilik olarak görülemez, görülmüyor. Tersine bu karar, seçimden hemen önce Irmak ve Baydemir’i seçen kitleye, daha açıkçası HDP’ye oy veren vatandaşlara, ağırlıklı olarak da Kürt halkına verilmiş bir “mesaj”dır! Böylece AKP-MHP ittifakı, Kürt halkına, “Ya bizi seçersiniz ya da bizim istemediklerimizi seçerseniz, siz seçersiniz biz de onları Meclisin dışına atarız!” demek istemişlerdir. Seçime iki ay kala da milletvekilliklerini düşürerek bunda ne kadar kararlı ve tavizsiz olduklarını göstermek istemişlerdir. 

Tıpkı, 1 Aralık Milletvekili Seçimi’nde “Bize oy vermezseniz beyaz toroslar yeniden sokaklara çıkar” dedikleri gibi, şimdi de “Ya bizi seçersiniz ya da sizin seçtiklerinizi Meclis dışına atarız” diye HDP’ye oy verecek halkı tehdit etmektedirler.

Elbet Irmak ve Baydemir’in milletvekilliklerinin düşürülmesi kendi başına bir olay değildir. Tersine 7 Haziran Seçimi’nden beri, Erdoğan ve partisi AKP, HDP’ye karşı bir kuşatma ve sindirme  kampanyası sürdürmektedir. Irmak ve Baydemir’in milletvekilliklerinin düşürülmesi de bu kampanyanın devamıdır.

HDP’nin eş başkanları aylardır tutuklu. Eş Başkan Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliği düşürüldü. Eş Başkan Selahattin Demirtaş ise aylarca ve mahkemeye bile çıkarılmadan tutuklu kaldı. Demirtaş’ın yeniden seçime katılma ihtimalini (Demirtaş’ın HDP tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilebileceği belirtiliyor) önlemek için ise, ona hızla ceza verilmek istendiği görülüyor. 

Kısacası millet seçiyor ama; o vekili seçen kentle hiç ilgisi olmayan diğer milletvekilerinin oyuyla, halkın seçtiği kişinin milletvekilliği düşürülüyor. Tıpkı HDP’li ve DBP’li seçilmiş belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınıp yerine “kayyım” atanması gibi. Hani seçime iki ay kalmasa, HDP’nin de başına da “kayyım” atayacaklar denecek günlerdeyiz!

Elbette HDP’ye yönelik kuşatma (hatta operasyon), sadece Meclis, yargı ve emniyet üstünden sürdürülmüyor. “Baskın seçim” kararıyla bu kuşatmanın başına AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın geçtiği de anlaşılıyor. Nitekim AKP’nin medyadaki dizdibi gazetecilerinden Abdulkadir Selvi, Erdoğan’ın “baskın seçim” kararından sonra talimatlar yağdırdığını yazarak, vekillere “O partiyi sandığa gömün” talimatı verdiğini dile getirdi. Selvi, ayrıca Erdoğan’ın o partiden kastının, İYİ parti değil, “terörle bağını kesmeyen parti” olarak HDP olduğunu da köşesinde belirtiyor.

Bütün bu gelişmeler; 24 Haziran seçimleri için, kimi “kulis gaztecileri”nin, muhtemelen de “maksatlı” olarak öne sürdükleri, “Seçime giderken, Erdoğan’ın Kürtlerle bir uzlaşma yaprak Kürt oylarını almayı planladığı” biçimindeki iddialarının doğru olmadığını gösteriyor.

Erdoğan’ın, HDP’yi “Terörle bağını kesmeyen parti” olarak göstermesi ve “O partiyi sandığa gömün!” talimatı, son derece anti demokratik olan siyasi iklimi daha da ağırlaştıracaktır. Daha da önemlisi Cumhurbaşkanından gelen bu talimatı bölgedeki valiler, kaymakamlar, savcılar ve  güvenlik güçleri; “Vatandaşın HDP’ye oy vermemesi için baskıyı artırın, oyların yönünü değiştirin” olarak anlayacaklardır. Kaldı ki hem devletteki partizanlaşmanın boyutu, hem de güvenlik güçlerinin geçtiği ideolojik eğitim, Erdoğan’ın talimatının böyle algılanacağını doğrular niteliktedir.
Baskının, şiddetin kitlelerin tutum değiştirmesinde bazen etkili olduğu bilinmektedir. Ama çoğu zaman, hele de baskı, şiddet uzun zamandan beri uygulanıyorsa, ters teptiği de bir gerçektir. 

Öncesini bir yana bıraksak bile, 7 Haziran 1 Kasım seçimlerinden ders çıkaran Kürt halkı, nasıl oy kullanacağını bilecek bir bilince sahiptir. Bunu değiştirmenin kolay olmadığını da en azından yapılan anketler gösteriyor. 

Yani AKP’nin baskıyı artırması, bölge halkının oylarının yönünü değiştirebileceği anlamına gelmemektedir. Tersine artan baskılar ve HDP’ye yönelik kuşatmaya tepki olarak AKP’nin bölgede sandığa gömülmesi ihtimali çok daha güçlüdür. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...