20 Nisan 2018 00:15

Baskın seçim, ‘İkili ittifak’ için kabusa dönüşebilir

Baskın seçim, ‘İkili ittifak’ için kabusa dönüşebilir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan-Bahçeli ittifakının “baskın seçim” kararı almasından sadece birkaç saat sonra TBMM, AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla, OHAL üç ay daha uzatıldı. Böylece AKP–MHP ittifakı, Türkiye’nin siyasi tarihinin en kara sayfalarından birisini yazmış oldu.

Bir yıldan beri “seçim sathı mailine” girmiş olan Türkiye, artık seçim sathı mailindeki “son düzlüğe” de girmiş olu. Ancak bu son “düzlük”; AKP-MHP ittifakı için bir “düzlük”ken muhalefet için “engelli bir satıh”tır! 

Bu engeller; seçimin “baskın seçim” olması, muhalefetin hazırlıksız yakalanması, seçimin “OHAL altında” yapılması, kısa dönemde “uyum yasalarını oldubittiye getirilme ihtimali” ve “seçim güvenliği” gibi çok önemli engellerdir.

İTTİFAK SEÇİME HAZIR, MUHALEFET DEĞİL

AKP-MHP ortaklığının bir yıldan beri “baskın seçim planı” ile bu seçime hazırlandığı çok açıktır. Nitekim bu planın bir parçası olarak “ihaleler”, “normal ve süper teşvikler”, “sosyal yardım”,...adı altında “rüşvet” dağıtımından, muhalefeti sindirmek için OHAL’i kullanma, din istismarcılığı ve şoven-milliyetçi dalgayı yükseltme amaçlı sınır içi ve ötesi askeri operasyonları kullanma da dahil pek çok yol ve yöntemin kullandığı da ortadadır. Ama muhalefetin iki büyük partisi CHP ve HDP’nin henüz Cumhurbaşkanı adayları ve elle tutulur bir seçim stratejilerinin olmadığı dikkate alındığında, muhalefet partilerinin seçim kararını “Hodri meydan” diye karşılamaları elbette onların seçime yeterince hazır oldukları anlamına gelmiyor. Zaten Erdoğan-Bahçeli ittifakı da bunu bildiği için “baskın seçim” kararı aldı.

MUHALEFETİN OLANAKLARI ASLINDA İKTİDARDAN GÜÇLÜ

Ancak şu da bir gerçektir ki;

-Ekonomik göstergelerin ciddi bozulmaya işaret etmesi,

-İç ve dışı politikadaki tıkanma,

-Halkın önemli bir çoğunluğunun “tek parti tek adam rejimi”ne karşı olduğunu daha bir yıl önce referandumda göstermiş olması; muhalefet için önemli avantaj, iktidar için ise ciddi dezavantajdır. 

16 Nisan’dan bu yana geçen bir yıl içinde bu tepkinin daha da “büyümesi”nin “azalma” ihtimalinden daha güçlü olması da daha olasıdır. Ki; iktidar elinde bulundurduğu devasa medya ve devlet gücüne karşı sanıldığı kadar da güçlü ve sorunsuz bir durumda değil.
Bu yüzden de muhalefet, dezavantajlarına karşın, seçimi kaybetmeye mahkum değildir. Tersine; eğer yığınları sokağa çıkmasından çekinmez, “tek parti tek adam rejimi”nin engellenmesi için mücadeleyi örgütleme konusunda ileriye doğru adımlar atabilirse seçimden başarıyla çıkabilir. 
Eğer muhalefet, seçim çalışmasını klasik “Bize oy verin sizi kurtaralım” çizgisine hapsetmez, kadrolarını yığınlar arasına salıp talepleri için daha önce yan yana gelemediği kesimlerle birleşmeleri konusunda adım atabilirse ve sokağı, meydanları bunun için kullanabilirlerse; hem sandık güvenliğini sağlayacak bir dinamizme, hem de Erdoğan-Bahçeli ittifakını sandıkta boğmayı başarabilecek imkanlara sahip olduğunu görecektir. 
Elbette “partizanlık”, “grupçuluk”, “ben merkezcilik”, “sekterlik”, “şunlar varsa ben yokum” gibi ön yargıları bir yana bırakan bir çalışma için kollar sıvandığı ölçüde! !  

‘TEK PARTİ TEK ADAM REJİMİ’NİN ÖNÜNÜ KESME MÜCADELESİ

Seçim kararını gerekçesi olarak gösterilen nedenler ve ülkenin içinden geçtiği koşullara birlikte bakıldığında; seçim sürecinin “Tek parti tek adam rejimine hayır. Demokratik Türkiye!” talebinin merkezde olduğu bir seçim mücadelesi olacağı apaçıktır. Elbette bu mücadele; “OHAL’in kaldırılması ve KHK’lerin iptal edilmesi”, İçeride demokrasi dışarıda barış”, “Savaş politikalarına ve silahlanmaya hayır”,  “Basın özgürlüğü”, “Adil yargı”, “Adil ve demokratik seçim”, “İşsizlik, yoksulluk ve pahalılığa hayır”, “Silah için değil halk için bütçe”, ... talepleriyle beslenen bir mücadele olacaktır.

Bu yüzden de seçim kampanyası, bu talepler etrafında az çok sistemli bir teşhir ve geniş işçi ve emekçi kesimlerin seçim çalışmaları içinde örgütlenmesi olarak biçimlendiği ölçüde sonuç alıcı olacaktır. Çeşitli görüşlerden emekçilerin ortak mücadeleye çekilmesi, seçim mitinglerinin en geniş katılımla yapılması,...gibi etkinliklerin gerektiği gibi kapsamlı bir seçim çalışması olarak sürdürülmesi, sandıklardan çıkacak oyun oranını da önemli ölçüde etkileyecektir. 

“Baskın seçim”i iktidar için bir kabusa dönüştürmenin ilk şartı ise, vakit geçirmeden yığınlar içindeki çalışma için seferber olmaktır.

1 Mayıs‘ın, seçimin slogan ve taleplerinin yaygınlaştırılmasının vesilesi olarak da değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, önümüzdeki dönemde ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeyi seçim talepleri ve amaçlarıyla birleştiren bir çalışmanın vesilesi olarak değerlendirmek oldukça önemli olacaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...