20 Nisan 2018 00:15

Eğitimin ters yüz edilmesi: Eğitimi öğretmeni tasfiye, imamı yerine geçirme

Eğitimin ters yüz edilmesi: Eğitimi öğretmeni tasfiye, imamı yerine geçirme

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Genel bir savda bulunursam; ufak tefek istisnalar hariç eğitimin olumlu işlevlerinin tırpanlandığı, törpülendiği; olumsuz işlevlerinin ise desteklenip attırıldığı on yılları yaşadığımız söylenebilir.

Eğitim çok genel olarak çocuklar başta olmak üzere toplumun (yeniden) üretim sürecidir. Eğitim; hem emeğin hem rızanın, dolayısıyla kol ve kafaların (yeniden) üretim sürecidir.

1946’lardan başlayarak bilimsel yani çocukların;

* Psikomotor (bedensel, duyuşsal), 
* Bilgisel (belleksel),
* Bilişsel (zihinsel),
* Moral (tavırsal, duyarsal) gelişimini esas alan eğitim anlayışı tırpanlanmaya başlamıştı (gelişimden vazgeçtik çocukların bedeni de, belleği zihni de, duyarlılıkları da dincilerce ele geçiriliyor).

Moral ve kültürel kodların dönüşümü giderek rejimin dönüştürülmesi, mevcut rejimin tasfiyesine varmış bulunuyor. Biraz daha konuyu anlamaya çalışırsak;  

1- Kültürel reform veya devrim (normatif reform veya devrim, geleneklerin, göreneklerin, değerlerin, sosyo-kültürel ölçülerin değiştirilmesidir. 

2- Ahlâk, zihniyet veya moral reform veya devrim insani ve zihni kodların değişmesidir. Eğitim üzerinden Türkiye’de moral ve kültürel zihniyet ve normlar değiştirilmektedir. MEB’in ve YÖK’ün yanında Diyanet İşleri Başkanlığı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, resmi kuruluşların yanı sıra yarı resmi TRT ve medyayı (radyo televizyon gazeteler), dini vakıf ve dernekleri da sonuna kadar kullanmaktadır.

Moral (kafa, zihniyet) değişimi, beraberinde kültürel normların tümden dinselleştirilmesi;

3- Siyasal reform veya devrimlere, rejim tipinin değiştirilmesine ortam hazırlamaktadır. Bu ayak da zaten AKP tarafından başta başkanlık sistemiyle, yargı ve denetleyici kuruluşların zayıflatılması ile, memur-asker-polis kadrolarına dinci kişilerin yerleştirilmesi ile sürdürülmektedir.

4- Yapısal reform veya devrim, yapının (üretim biçiminin) değiştirilmesidir ki AKP ve dinciler zaten kapitalist sisteme, piyasa düzeneğine bağlı olduklarından böyle bir dönüşüme ihtiyaçları da bulunmamaktadır.

Aşama aşama 2012’den 2018’e eğitimde yapılanlar özetlenirse son müfredat değişiklikleri, değerler eğitimi altında müfredatın dincileştrilmesi-etnosantrikleştirilmesi ve geçiş sistemleri (sınav değişiklikleri) daha iyi anlaşılabilir. Bazı tespitler yaparsak 1773’lerden başlatılabilecek Osmanlı ve Türkiye aydınlanma, hümanizma ve demokratikleşme sürecinin eğitimde önce muhafazakârlaştırma, giderek tümden dincileştirme şeklindeki ana kırılmaları şu şekilde sayılabilir:

* Ana Kırılma 1- 1946 ve sonrası Batı ve NATO bloğuna geçilmesi,

* Ana Kırılma 2: 12 Eylül Anayasası ile ahlâkın dine bağlanması ve Din ve Ahlâk Dersinin zorunlu kılınması,

* Ana Kırılma 3: 2012’de İmam Hatip Okullarının ortaokul düzeyine indirilerek yaygınlaştırılması, tüm okulların imam hatipleştirilmesi, iki yıllık hafızlık süresinin örgün eğitimden sayılması,

* 2012’de ahlâkın bir tek İslâm’a ve dahası tarikatlara bağlanması,

* 2016’da ders kitaplarının diyanete (dine) uygunluk açısından incelenmesi ve yenilenmesi (ders kitaplarının ayıklaması),

* Ana Kırılma 4: 2014 MEŞ ve 2017 müfredat değişikliği ile değerler eğitimi altında tüm derslerin mezheplere bağlanması (muhafazakârlığın- mezhepçiliğin tüm müfredatta zorunlu kılınması).

Ana Kırılma 5: 2018 Mahalli Kayıt Sistemine geçilmesi, Anadolu-Fen-Sosyal Bilimler kontenjanlarının düşürülmesi (toplam aday öğrencilerin %5’i kadar), böylece “elit” (görece pozitivist) okulların tasfiyesi, yerine imam hatiplerin geçirilmesi (ikinci kısmı mümkün değilse de birinci kısmı yani elit okulların bozulması sağlanmış oluyor).

AKP eğitimde başarılı bir şey yapamıyorsa da mevcut başarılı olanları da bozuyor. Resmi okullardan kaçan aile ve öğrenciler de piyasaya teslim olmak zorunda kalıyor.

AKP’nin pozitivist eğilimli cumhuriyeti tasfiyesi, yerine dini bir rejim geçirilmesi için kültürel ve moral kodlarla sonuna kadar oynanmış ve dönüştürülmüş bulunuyor. Öyle ki, Selçuklu’dan Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne medrese sistemi de dâhil bu kadar ağır bir dincileşme ve mezhepçileşme tarih boyunca hiç yaşanmadığı söylenebilir.

Buradan Müslümana bilim-sanat-felsefe-teknolojiden daha da uzaklaşma, daha da cahilleşme ve giderek diğer ülke ve toplumlar önünde çok daha gerilere düşmekten başka bir ufuk gözükmüyor.

Tarihten tümden silinmesek de her geçen gün silikleştiğimiz çok bariz bulunuyor. Tüm çocuklarımıza, hepimize yazık oluyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...