20 Nisan 2018 00:15

Motivasyon mu, kadro mu?

Motivasyon mu, kadro mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ligde son 5 haftaya girilirken dört takım şampiyonluk yarışını sürdürüyor. Galatasaray 60 puanla tepede. 59’ar puanlı Beşiktaş ve Başakşehir, sarı-kırmızılı ekibin hemen ensesinde. 57 puanlı Fenerbahçe ise dördüncü sırada yer alıyor. Puan tablosu görüntü olarak heyecan sunsa da oyun içerik olarak hayli zayıf. Çekişmeli görüntüye karşın işin teknik kısmının keyif ve zevk verdiği söylenemez.

Dört takım da istikrarlı bir gidişata sahip değil. Geriye kalan maçlarda, hangi rakip karşısında, hangi skoru alırlarsa alsınlar sürpriz sayılmaz. Oldukça dalgalı bir grafik söz konusu yani. “Bu saatten sonra iyi oynamak değil, kazanmak önemli” mottosunun dillerden düşmediği dönemdeyiz. Bu anlayışın inişli çıkışlı performans doğurması doğal. Günü kurtararak yol almak, bizim için alışkanlıktan öte adeta bir hayat felsefesi ne de olsa…

İyi oyun ile kazanma arasındaki bağı hâlâ kurabilmiş değiliz. Birkaç oyuncunun bireysel becerisi ya da seyircinin dolduruşu ve yarattığı baskı ortamı sayesinde ite kaka hedefe yürümeyi en etkili başarı yöntemi olarak özümsemiş durumdayız. Kazanmanın ilk şartının iyi oynamak olduğunu bir anlayabilsek ve oyun anlayışını bu temel üzerine inşa edebilsek, hem aldığımız keyif ve zevk yükselecek hem de  aşama yapmamız kolaylaşacak…

Galatasaray’ın kupada Akhisar karşısında aldığı ağır darbe ligdeki performansına da pekala yansıyabilir.  Kadro kalitesi ve derinliği açısından sarı-kırmızılı ekip Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin gerisinde. Kadro genişledikçe kalite düşüyor. Alternatifler, asıl oyuncuların yerini dolduramıyor. Bunu Fatih Terim de dile getiriyor.

Terim, hedeflerine ulaşabilmeleri için Allah’ın kendilerine yeni şanslar verdiğini ve oyuncularının bazen Galatasaraylılık ruhunu yeterince sergileyemediğini de söylüyor. Böylece Allah’ın da Galatasaraylı olduğunu öğreniyoruz!.. Öyle ya, yoksa niye Galatasaray’a şans verip dursun!.. Tam da, bilgiyle değil “gazla” yol almaya çalışan bir teknik direktöre yakışan laflar. Oyun olarak Tudor döneminden pek de farklı bir görüntü çizmeyen Galatasaray’ın Akhisar travması, zorlu fikstür ve düşük kaliteli kadro gibi handikapların üstesinden gelip ligi zirvede tamamlaması Terim’in yeni bir motivasyon zaferi olur...

Yarışta fikstür belirleyici faktör olacağa benziyor. Galatasaray’ın avantajı en ciddi rakibi Beşiktaş ile sahasında oynayacak olması.

Deplasmanlardaki düşük başarı oranı dikkate alındığında ise 3 maçını dışarıda oynayacak olan Galatasaray’ın işinin zor olduğu söylenebilir. 
En uygun fikstüre sahip, diğer bir deyişle son 5 haftada takılma şansı en düşük olan takım Fenerbahçe’ymiş gibi görünüyor. Sarı-lacivertli ekip bu 5 haftayı kayıpsız geçmeyi başarırsa en azından Şampiyonlar Ligi hedefini tutturabilir. Beşiktaş ise Galatasaray ile deplasmanda oynayacağı maçta yenilmezse şansını önemli ölçüde artırabilir. Bunun dışında Beşiktaş’ın en büyük kozu, kötü oynadığı maçlarda bile skoru değiştirebilecek beceriye sahip çok sayıda oyuncuya sahip olması. Yani, kadro açısından bakıldığında ağır basan takım Beşiktaş. Siyah-beyazlı ekibin son beş haftada sadece bir kez İstanbul dışına gidecek olması da diğer bir avantajı.

Başakşehir’in de Galatasaray gibi kadro zafiyeti var. Dayanışmayı, kolektif mücadeleyi en etkili biçimde sergileyen takım olmalarına karşın iskeleti oluşturan oyuncuların yorgunluğu, sakatlığı ya da formsuzluğu performanslarını fazlasıyla düşürüyor. 

Sezon sonu yaklaştıkça alternatif oyuncusu bol derinlikli kadroların önemi daha iyi anlaşılıyor.

Mücadele bir anlamda, motivasyon ile derinlikli kadrolar arasında. Tabii elindeki kadroyu en verimli şekilde kullanmayı başaran teknik direktörlerin fark yaratabileceğini de unutmamak gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...