19 Nisan 2018 00:15

Fırtına öncesi / sonrası sessizlik

Fırtına öncesi / sonrası sessizlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye yönetiminin Duma’yı ele geçirdikten sonra burada kimyasal silah kullandığına dair iddialar uluslararası toplumda ve medyada “heyecan dalgaları” yaratıp Birleşmiş Milletler’de sert tartışmalara sebep oldu. Nihayetinde, ABD-İngiltere-Fransa üçlüsü Suriye’de bazı noktaları vurdu. Saldırı günü, tepe noktasına tırmanmış olan heyecan dalgaları saldırıdan hemen sonra yerini, saldırıyı düzenleyen üçlünün birbiri ile çelişen açıklamalarına, açıklamalardaki akla ziyan ifadelere, Suriye’nin önceden bilgilendirilip vurulacak tesisleri boşalttığına dair şüphelere, kimyasal iddiasını araştıracak ekibin saha çalışması yapmasına fırsat vermeden saldırı düzenlenmesinin nedenlerine kadar birçok sorunun ortaya döküldüğü bir “sakinliğe” bıraktı. 

Bir de Ortadoğu’yu yıllardır izleyen usta gazeteci Robert Fisk’in Duma’daki bir hastanenin doktoru ile yaptığı görüşme, “kimyasalı kim kullandı?” tartışmasını “gerçekten kimyasal kullanıldı mı?” noktasına çekti. Duma’ya giden Fisk, kimyasal kullanıldığı öne sürülen gün hastanede görevli olan doktorun kendisine “hastalarda kimyasal izi olmadığını” söylediğini duyurdu. Yine uluslararası basında az da olsa yer alan “Esad yönetimi eli güçlüyken ve zaten ele geçirmiş olduğu yerde neden kimyasal kullansın?” soruları dikkat çekti. 

Bütün bunlar olurken nihayet kimyasal kullanılıp kullanılmadığını, kullanıldıysa hangi tarafın kullandığını araştırması beklenen ekip Duma’da çalışmalarına başladı. Araştırmalardan ne sonuç çıkacak veya bir sonuç çıkacak mı, kestirmek güç ancak çalışmaların ve raporlama aşamasının bitmesini beklemek gerekiyor.

Türkiye’nin de bu “heyecan dalgasına” “heyecanlı” bir açıklama ile katıldığı Suriye saldırısının ardından mevcut durum tam anlamıyla toz-duman altında sessizlik...

Kimyasal gerekçesinin içinin pek doldurulamamış olduğu söylenebilir. Gerekçe, en azından birkaç aya yayılabilecek söylemler doğuramayacak kadar kısır ve sürdürülebilirlikten uzak. Saldırı, iç kamuoyunu alevlendirme ve biraz da bir süredir kriz yaşadıkları Rusya’ya yönelik “ölçülü” gözdağı ile sınırlı kalmış veya tutulmuş gibi görünüyor. Veya kadim taktikler artık denenmiş ve teyid edilmiş sonuçları vermiyor. En azından saldırı için iç ve uluslararası kamuoyu desteği sağlamak üzere başvurulan söylemlerin inandırıcılık konusunda geçmişteki örneklerine oranla zayıf kaldığı söylenebilir. 

Suriye ordusunun önceden boşalttığı binaların vurulduğu, “beklenen ve hatta hazırlık yapılan” saldırıdan sonra ne olacak? Suriye gibi çok taraflı vekalet savaşının devam ettiği bir sahada birkaç gün sonrasına dair bile ne olacağını tahmin etmek çok zor ancak kimyasal heyecandan sonraki sessizliğin uzun sürmeyeceğini söylemek mümkün.

Çünkü;

♦ Neredeyse her yazıda belirttiğimiz gibi Suriye’de bir vekalet savaşı yaşanıyor. IŞİD sonrası dönemde bu vekalet savaşı yeni bir evreye geçti. Şam’da hükümeti devirmek artık hedef olmaktan çıktı. Bunun yerini ülkelerin, yıllardır her boyutuyla desteklediği kendilerine yakın grupların Suriye’nin yeniden inşa edilecek olan iç siyasi yapısına entegre edilmesi gibi yeni amaçlar almaya başladı. Ancak bu entegrasyon sadece “A silahlı grubunun liderinin B bakanı olması” değil, Suriye’nin İran ve Rusya hattından çıkması, İsrail ile ilgili politikasının tamamen değiştirilmesi gibi derin dönüşümleri de içine alan süreçler... Bu amaçlardan ve en azından 2011’den bu yana milyar dolarlar akıtılan silahlı gruplardan kolay kolay vazgeçilmesini beklememek gerek.

♦ Suriye’nin dış politikası veya İran-Rusya kampında olması ABD ve Batı bloğunu yakından ilgilendiriyor. Aslında Suriye ile birlikte Irak ve Lübnan’ı da saymak gerek. Arap ayaklanmasının İran’ın bölgede nüfuzunu yayıp pekiştirdiği, Rusya’nın bütün bölgeye açılan Suriye üzerinden karada ve Akdeniz’de alanını genişlettiği göz önüne alındığındığında bu mücadelenin kısa sürede bitmeyeceği de anlaşılıyor. Bölgede İran-Suudi Arabistan ve İsrail, uluslararası boyutta ise ABD ve Rusya’nın kapıştığı bir dönemden bahsediyoruz. Türkiye de sürece dahil ancak dış politikası oldukça belirsiz olduğu için hangi ajandayla mücadeleye katıldığını kestirmek çok güç. 3-

♦ Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiaları ABD ve Batı bloğu ile Rusya arasında karşılıklı tehditleşmeye varan tehlikeli bir tırmanışa sebep oldu. Şimdiye kadar ABD ve Rusya birbirlerinden haz etmeseler de birbirlerinin ayağına basmamaya çalışarak Suriye ve Irak sahasında hareket ettiler. Ancak IŞİD sonrası dönemde cepheler arası mesafe kısaldığı gibi manevra alanları da giderek daralmaya başladı. Bu durum devam edecek gibi görünüyor.

Üst katta bu kavgalar devam ederken sahadaki somut durum ne?

♦ ABD’nin Suriye’nin Ürdün sınırında bazı silahlı grupları eğittiği ve harekete geçirmek üzere beklettiği zaman zaman basında da yer alıyor.

♦ Irak sınırında ABD destekli Kürtlerle Rusya’nın hava desteği verdiği Suriye ordusu arasındaki mesafe iyice kısaldı. Rakka ve çevresi Kürtlerde, Deyr Ez Zor ve çevresi Suriye ordusunda şimdilik. Ancak Kürtlerin askeri ve siyasi yapılarının durumu da belirsiz. En son Türkiye’nin Afrin’e yönelik operasyonu Kürtlerin ABD’den istedikleri desteği alamamaları ve Şam ile görüşmelere başlamak zorunda kalmaları ile sonuçlanmıştı. Kimyasal iddialarından önce gündemden düşmeyen Menbiç de şimdilik unutulmuş gibi görünüyor. Menbiç konusunda ABD Kürtlere mi destek verecek yoksa “Suriye saldırısını vicdanlara tercüman” olarak değerlendiren Türkiye’ye mi? Tabi, Kürtlerin Şam-Rusya hattı ile temasları hangi boyutta ve son gelişmeler Kürtleri ABD ile aralarına mesafe koymaya zorlar mı? Bu sorular hâlâ cevapsız.

♦ İsrail sınırının olduğu Kuneytra tarafında da bazı köyler radikal silahlı grupların elinde bir süredir. İsrail’in Suriye’ye yönelik “Hizbullah ve İran gerekçeli” saldırılarını arttırması şaşırtıcı olmaz. Peki Suriye karşılık verir mi, verirse ne olur? Yine İsrail sınırına en fazla birkaç km mesafedeki bu köylerdeki silahlı gruplar sessizliğini korumaya ne kadar devam eder, belirsiz.

♦ Her ne kadar Suriye ordusu Şam-Humus-Hama-sahil ve Halep’e uzanan geniş bir bölgenin kontrolünü sağlamış olsa da dağınık halde bulunan çok sayıda silahlı grup mensubu var ve tabi örgütsel olarak çökertilmiş olsa da henüz tamamen yok edilmemiş olan IŞİD’i de unutmamak gerek.

♦ Son olarak da İdlip... Türkiye-Rusya ve İran’ın girişimleri ile sağlanan anlaşma büyük ölçüde geçerliliğini yitirdi. Suriye ordusu ve Rusya’nın İdlip’e yönelik saldırıya geçmesi olasılık dahilinde. Yine Türkiye’nin ABD’nin Suriye saldırısına desteği parçası olduğu Astana ve Soçi süreçlerini ne ölçüde etkiler henüz kestirmek güç ancak ABD ve batı bloğunun Cenevre süreçlerinin yeniden canlandırılması için harekete geçtiği açık. Bunlara bağlı olarak ortaya çıkacak ihtimaller Türkiye’nin bir kez daha makas değiştirip Batı bloğuna yaklaşması Suriye içindeki hamlelerine Rusya ve İran’ın tepkilerini de değiştirebilir...

Velhasıl ihtimal çok. Kimyasal heyecanı sahadaki mücadeleyi bastırmış oldu ancak toz-duman dağıldığında tablo da netleşmeye başlayacak ancak barış ve uzlaşma hâlâ çok uzak...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...