19 Nisan 2018 00:15

7 soruda eğitimde performans tuzağı

7 soruda eğitimde performans tuzağı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Toplumun her bireyinin eşit ve parasız olarak yararlanması gereken temel bir insan hakkı, aynı zamanda en yaygın kamusal hizmet olan eğitimin hızla ticarileştirilerek piyasa ilişkileri içine çekilmeye çalışıldığı bir dönemde, öğretmenlik mesleğini piyasanın koşullarına göre yeniden biçimlendirmek için eğitimde performans değerlendirme sistemi hayata geçirilmek isteniyor. 

Türkiye’de eğitimin giderek bozulan niteliğini daha da karmaşık hale getirecek olan, sadece bir milyona yakın öğretmeni değil, milyonlarca öğrenci ve veliyi de yakından ilgilendiren ‘Eğitimde performans sistemi’ni yedi temel soru ve cevap üzerinden açıklamaya çalışalım;

1- Performans nedir, performans değerlendirme neyi ifade ediyor?

Performans; emekçinin herhangi bir işi yaparken önceden belirlenen standartlara uygun çalışmasını ifade ederken, performans değerlendirme; kişinin bireysel yetenekleri, çalışma temposu, iş alışkanlıkları, davranışları ve benzer niteliklerini, diğerleri ile karşılaştırarak yapılan değerlendirmeler bütünüdür. Performans değerlendirmesi, genellikle fabrika sisteminde işçiler arasında rekabete ve yarışmaya dayanan, onları daha fazla ve yoğun çalıştırmayı hedefleyen bir uygulamadır. 

2- Performans sisteminin asıl amacı ve nihai hedefi nedir?

Performans değerlendirmesi ile emekçilerin işi yapış yöntemleri, becerileri, çalışma hızları, bilgilerini kullanma biçimi üzerinde mutlak denetim sağlanması, işin yoğunluğunu arttırmak ve verimlilik oranını (sömürü oranını) yükseltmek temel amaçtır. İşin yapılış süreci başından sonuna ayrıntılı kurallara bağlanması, birim zamanda daha çok iş yapılması sağlanarak iş yoğunlaşmasının, başka bir ifade ile iş yükünün arttırılması hedeflenir. 

Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların bireysel değerlendirme ölçütü olarak kullanılması, eğitimde yeni çatışma alanlarının ortaya çıkmasına neden olacak. Bu şekilde öğretmenlerin ‘performansını ölçmek’ bahanesiyle, bir taraftan eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırılırken, diğer taraftan uzun vadede, eğitim emekçilerinin sınırlı iş güvencesinin tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor. 

3- ‘Eğitimde performans sistemi’ neden ısrarla uygulanmak isteniyor?

MEB eğitim politikalarını ve öğretmen yeterliklerini belirlerken kamusal yaklaşımdan uzak, tıpkı piyasada faaliyet yürüten bir ‘şirket yönetimi’ gibi davranıyor. Dolayısıyla gerek eğitime ilişkin politikalarında, gerekse öğretmenlik mesleğine bakışında ‘performans’, ‘kalite’ ve ‘verimlilik’ gibi kavramlar üzerinden, piyasacı ve rekabetçi bir mantıkla hareket ediyor. Dolayısıyla MEB’in hayata geçirmek istediği performans sistemi ile öğretmenlerin niteliği ve mesleki yeterlikleri arasında somut, anlaşılır bir ilişki ya da bağ kurmak mümkün değil. 

Eğitimde performans sistemi, öğretmenlerin sözleşmelerinin yenilenmesinde, eğitim yöneticileri atamalarında, ek hizmet puanı verilmesinde, yurt dışı görevlerde, başarı belgesi alımında ve öğretmenlikte kariyer basamaklarında yükselmede kullanılacak. Ancak MEB, performans sistemini öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini ve niteliklerini arttırmak amacıyla uygulayacağını iddia ediyor. Performans sisteminin asıl amacını gizleyen bu söylemin arkasında, öğretmenlerin mevcut işleri dışında farklı işleri yapabilir hale getirilmesinin (işlevsel esneklik) sağlanması, mevcut iş yükünün sürekli artması (iş yoğunlaşması) ve daha az sayıda öğretmene daha çok iş yaptırmanın (sayısal esneklik) mümkün hale getirilmesi bulunuyor. 

4- Eğitimde performans sisteminin dünyada başka bir örneği var mı? 

MEB’in mevcut haliyle uygulamayı düşündüğü, öğretmen, öğrenci ve velilerin tamamının değerlendirme sürecine dahil edildiği şekliyle bir performans değerlendirme sistemi dünyanın hiçbir ülkesinde yok. OECD ülkelerinde performans değerlendirme uygulamaları 90’lı yıllardan itibaren kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine ve tasfiye edilmesine paralel olarak uygulanırken, eğitim alanı büyük ölçüde bu uygulamaların dışında tutulmuştur.

OECD ülkelerinde performans değerlendirme sonuçları, gösterilen performansa göre farklı ücretlendirme, esnek istihdam, sözleşme yenileme ve kariyer ilerleme gibi alanlarda uygulanmakta, personel maliyetlerini azaltmak temel hedef olduğundan özellikle ‘performansa göre ücret’ uygulaması yaygın olarak uygulanmaktadır. 

OECD ülkelerinde öğretmenlik mesleğine yönelik değerlendirmeler ise ‘bireysel performans’ı ölçmek için değil, öğretmenlerin mesleki gelişimini sağlamaya, yaptıkları işin niteliğini arttırmaya yönelik, tamamen bilimsel ve objektif kriterlere göre uygulanan ‘iş değerlendirmesi’ şeklindedir. Türkiye’de yapılmak istendiği gibi, sadece ‘bireysel performans’ ve merkezi sınav değerlendirmesinin olduğu bir değerlendirme sürecine, OECD ülkeleri başta olmak üzere, hiçbir ülkede rastlamak mümkün değildir. 

5- Performans sistemi eğitimde çalışma ilişkilerini nasıl etkileyecek?

Performans sisteminde öğretmenlerin yaptıkları işin içeriği ve niteliğinden çok ‘yüksek performans’ üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulacak olması, okullarda herkesin birbirinin ‘rakibi’ olduğunu düşüncesinin gelişmesine, mesleki dayanışmanın ve çalışma barışının bozulmasına neden olacak. Okullarda görev yapan öğretmenlerin meslektaşları, okul yöneticileri, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri arasında mutlak bağımlılık ve sadakat ilişkilerini (yaranma, yandaşlık vb) geliştirecektir. 

Performans sisteminin öğretmenleri iktidarın işyerlerindeki temsilcilerine mutlak bağımlı hale getirmesi, öğretmenlerden istenilen ve önceden belirlenen ‘makbul öğretmen’ rolünü oynamaya zorlayacak, bu rolü oynamak istemeyenler ‘düşük performans’ değerlendirmesi ile karşı karşıya kalacaklar. Ayrıca temel değerlendirme ölçütü olarak belirlenen ‘milli ve manevi değerler’ kriteri üzerinden okullarda tam anlamıyla bağımlılık ve itaat ilişkileri oluşacaktır.

Eğitim emekçilerinin esnek, güvencesiz ve angarya çalıştırılmasının çerçeve belgesi olan ‘Öğretmen Strateji Belgesi’ne dayandırılan performans sistemiyle çalışma koşulları, büyük ölçüde tek taraflı olarak belirlenirken, aynı işi yapan öğretmenler arasında kariyer farklılıkları (başöğretmen, uzman öğretmen gibi) üzerinden yeni ayrışmalar, özlük haklarda ciddi farklılıklar yaratacaktır. 

Performans sistemi, öğretmenlerin mesleğini daha da değersizleştirerek onları mekanik ‘bilgi aktarıcıları’ ya da ‘teknisyen’ haline getirecek, sınıf içi özerkliklerini tamamen ortadan kaldıracak, görevlerini büyük ölçüde ‘kalite ve müşteri odaklı’ olarak yerine getirmelerine neden olacaktır.

6-Performans sistemi öğretmen, öğrenci ve veli ilişkilerini nasıl etkileyecek?

Performans değerlendirme sistemi, öğretmenlerin sadece birbiriyle ve okul yönetimiyle olan ilişkilerini olumsuz etkilemeyecek, aynı zamanda öğrenci ve velilerle de karşı karşıya gelmelerine neden olacaktır. Performans sistemi okulları üretim yapan birer fabrika, öğretmenleri tedarikçi, öğrenci ve velileri ‘memnun edilmesi gereken’ müşteriler, okul yöneticilerini ise işletmeci haline getirecek, eğitim kurumlarını her açıdan piyasa ilişkileri içine çekecektir. 

Öğrenci ve velilerin sisteme eğitimin doğal özneleri olarak değil, müşteri kimliği ile katılmaları pek çok sorunu beraberinde getirecektir. Öğretmenlere ‘performans notu’ adı altında öğrenci ve veliler tarafından puan verilmesi yeni çatışmalar ortaya çıkaracak, öğretmenlere yönelik psikolojik ve fiziksel şiddeti arttıracaktır. Bu durum öğretmen, öğrenci ve veli ilişkilerinde yaşanan gerilimleri artacak, toplumda yaşanan siyasal kutuplaşma ve ayrışmaların eğitim kurumları üzerinden daha da derinleşmesine neden olacaktır. 

7- Eğitimde performans dayatmasına karşı ne yapılmalı, nasıl mücadele edilmeli?

Siyasi iktidar ve MEB’in eğitim sisteminin içler acısı hale gelmesindeki asıl sorumluluklarını göz ardı etmesi, eğitimdeki nitelik sorununu sadece öğretmenler üzerinden tanımlayarak bütün faturayı öğretmenlere çıkarması doğru değildir. Eğitimin ve öğretmenlerin niteliğinin arttırılması için yapılması gereken, eğitim sistemini ve istihdam ilişkilerini piyasa kurallarına göre yeniden düzenlemek, öğretmenleri ‘performans tuzağı’ ve sınav cenderesi üzerinden acımasız rekabet ilişkileri içine çekmek değildir. 

Eğitimden başlayarak, toplumsal yaşamın hemen her alanının piyasanın ve iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesinin kaçınılmaz bir sonucu olan eğitimde performans değerlendirme sistemi, sadece eğitim emekçilerini değil, eğitim sistemi ile ilişkili olan toplum tümkesimlerini yakından ilgilendiriyor. 

Performans değerlendirme uygulamalarının asıl hedefinin başta eğitim alanı olmak üzere, tüm kamu hizmetlerinin tamamen piyasa ilişkileri içine çekilmesi sürecine denk gelmesi, herkesin ait olduğu sosyal sınıfa göre ve ekonomik gücü oranında eğitimden yararlanması sürecinin somut ve önemli bir parçası olarak görmek, itirazları ve karşı çıkışları bu temel üzerinden hayata geçirmek önemlidir. 

Eğitimde performans uygulamasının asıl amacı ve hedefleri ile ilgili olarak bir süredir okullarda farklı sendikalar öncülüğünde yürütülen bilgilendirme çalışmalarının ortaklaşması ve yaygınlaştırılması, işyerlerinde ve yerellerde sendikalı/sendikasız, şu ya da bu sendikaya üye olmasına bakılmaksızın ortak ve güçlü karşı çıkışların örgütlenmesi halinde, eğitim emekçilerinin ‘performans tuzağı’na düşmesi engellenebilir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...