13 Nisan 2018 23:24

Teşvikler ve kurlar

Teşvikler ve kurlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Firma bazında verilen teşvikler açıklanırken, adeta bu olağanüstü teşvik harcamalarının etkisini silercesine kurlarda da olağanüstü yükseliş gözlenmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, her iki alanda da müthiş yanlışlık sürgit devam etmektedir. Birinci konu olarak teşviklere bir göz atalım. Her şeyden önce teşviklerin alan ya da coğrafi bölge itibariyle değil de firma olarak verilmesi, kaçınılmaz olarak, pakette ekonomiden çok siyasi endişenin önde olduğu kanaatinin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Öyle anlaşılıyor ki, teşvik verilen firmalar siyasi çevrede dolaşan ve bu alana girmede başarılı olmuş olanlardır. ORKO nasıl silahlı kuvvetlerin sermaye ile birleşmesinin sembolü olarak görülüyor idi ise, teşvik alan sanayi kuruluşlarının siyasi havuzda yer alması da sermaye siyaset ilişkisinin güçlü kanıtı olsa gerek. Böylesi yapılanma iki açıdan fevkalade tehlikelidir. Birincisi, bu yapılanmada demokrasinin temel kuralı olan özgür seçimler, OHAL’e ilaveten bir de bu süreçle çok ciddi tehdit altına girmiş olur. Zira söz konusu güçlü firmaların seçimlerde parasal ya da fiilen nasıl rol alacakları hiç de kestirilemeyecek muamma olmasa gerek! İkincisi de, siyasetle bu denli kuvvetli bağ kurmuş olan önemli sanayi kuruluşlarının piyasa üzerinde haksız baskı kurarak, fiyatlar, üretim biçimi vb. gibi birçok konuda rekabeti önleyici ve sektörel gelişmeleri geriletici etki yapması da beklenebilir. Bütün bunlara rağmen, umalım ki büyük fedakarlıklarla oluşturulan teşvikler yararlı olarak, cari açığımıza, bütçe açığına ve istihdama katkı yapsın da, siyasilerin bol keseden verdiği teşvik adındaki destekler heba edilmiş olmasın. Göreceğiz!

Teşvik konusunda iki noktanın daha belirtilmesinde yarar görmekteyim. Birincisi, 1960 ihtilalinden sonra ülkemizde girişilen vergi reformu için bilgisine başvurulmuş olan ünlü İktisatçı Kaldor’a göre, vergi konusunda ana sorunumuz teşvik olmayıp, kaynak meselesidir. Başka bir yazıda bu konuyu etraflıca tartışabiliriz. İkinci mesele ise, teşvik uygulamasının denetiminin yapılmıyor ya da yapılamıyor olmasıdır. Teşvik bir şekilde kamusal fonların kullanımıdır. Bütçe benzeri bir süreç olarak görüldüğünde teşvik uygulamasının da bir tür denetime tabi olması gereklidir. Teşvik uygulamasının sonuçlarının nasıl denetleneceği bu yazının konusunu ve boyutunu aşacağından konuyu burada kapatıyorum. Belki de, teşvik derken aklımıza hep ekonomik sonuç geldiğinden böylesi kılı kırk yarar endişelere savruluyoruz. Oysa teşvikten beklenen siyasetin desteklenmesi ise, zaten bunların olumlu sonuçları teşvik uygulamasını cömertçe gerçekleştiren siyasi erkin muzaffer edasından anlaşılabilir.

Kur meselesine gelince, yıllarca baskılı tutulan kurun yaydan fırlarcasına yükseleceği gün gibi ortada idi. Geçmişte sermaye çevreleri için “kur riski” o denli tehlikeli hal almıştı ki, siyasi manevralara gözünü kapatan burjuvazi kurlarda bir kıpırdanış olmaması için devamlı olarak var olan iktidarı destekledi. Baskılı kur uygulaması enflasyonu baskıladığından politikacıların olduğu kadar, ithalata dayalı üretim ve ticaret yapan sanayici ve tüccarın da işine geliyordu. Ne var ki, her güzel rüya gibi, bu rüya da bitecekti. Kaldı ki, bu rüya güzel de değildi! Kur yükselirken oluşacak yıkımlar karşısında benzinin yükselmesi gibi anında göze batan olumsuzluklar aslında keyfe kederdir. Asıl sorun, dövizle borçlananlar ve yurt dışı kredi kullanan özel kesim ve bazı kamu kuruluşları için karanlık bir gecenin başlamış olmasıdır.

Kur yükselişini lütfen tümü ile dış gelişmelere bağlamayalım. Bu kadar teşvik yerine, ülke kaderini siyasi kaderin önüne alma fedakarlığı gösterilip, siyaset normalleştirilmiş olsa idi, böylesi ağır maliyetlere katlanmaya gerek kalmadan çok daha olumlu sonuçlar alınırdı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...