12 Nisan 2018 23:40

Afrin’de Rusya, Guta’da ABD ile müttefik olma çelişkisi

Afrin’de Rusya, Guta’da ABD ile müttefik olma çelişkisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD ile Rusya arasında Suriye “sahasında” yapılan güç mücadelesi, kapsamı genişleyerek şiddetleniyor.

Şiddetlenme sadece söz düzeyinde de kalmıyor; askeri güçlerin harekete geçirilmesiyle, savaş tamtamlarının yüksek volümlü biçimde çalındığı bir siyasi iklim, tüm dünyada yayılıyor.

Bu “tamtamların şefleri” de kendi tempolarını, bölgedeki amaçlarına göre notalandırmaya çalışıyor. Ama notalar elbette savaş uçaklarının, füzelerin, üslerin marka ve özellikleriyle belirleniyor.

Trump, güç mücadelesini kendi üslubuyla domine ediyor; Suriye rejimini vuracağını açık açık ilan ediyor. Yetinmiyor, İran ve Rusya’ya da sopa gösteriyor.

Putin, Trump’ı “soğukkanlı olmaya” çağırıyor ama, öte yandan Rusya’nın sözcüleri, “Eğer ABD füze saldırısı yaparsa, Rusya’nın karşılık vereceğini, ABD füzelerini vuracağını” söylemeyi de ihmal etmiyorlar.

Trump bu “soğukkanlı açıklamaya” yine Trumpça yanıt veriyor; “Füzeler yolda. Hadi vur da görelim” diye meydan okuyor. Ama Trump’ın Savunma Bakanı Mattis, ABD’nin Suriye’yi vurmaya hazır olduğunu söylerken aynı zamanda, “Rejim güçlerinin silah kullanıldığına dair bir kanıt yok” açıklamasıyla Trump’la ayrı havadan çalmaya da devam ediyor. Ne var ki bu farklılıklar ABD donanmasının Suriye kıyılarına doğru seyretmesine engel teşkil etmiyor.

BÖLGEDEKİ GERİLİMLERİ ARTIRAN GELİŞMELER

Rusya’nın tüm bu gelişmeler karşısında Akdeniz ve Karadeniz’deki hava savunma sistemlerini alarm durumuna geçirdiği belirtiliyor. Suriye hava sahasının Rusya’nın “yüksek irtifa savaş uçakları”yla kontrol edilmeye başlandığı da gelen haberler arasında.

ABD’de Başkan başka Savunma Bakanı başka konuşsa da; ABD’nin Suriye’ye yönelik, (Özellikle de İran’ın Suriye’deki tesisleri ve rejimin askeri tesislerine yönelik) savaş uçaklarıyla ya da füzelerle (belki de her ikisiyle birlikte), bir hava saldırısı yapmadan durmayacağı da gelişmeleri dikkatle izleyen herkes için bir gerçek. ABD ve müttefiklerinin Rusya’nın üs ve tesislerine yönelik bir saldırıdan şimdilik kaçınacakları da diğer bir gerçek. Dahası bu saldırının, bir yıl önceki saldırıdan farklı olarak birkaç gün süreceği de tahminler arasında.

Ama, bütün bu çatışmaların bir bölgesel ya da kimi “savaşseverler” tarafından abartıldığı gibi bir “üçüncü dünya savaşı”na yol açması elbette ki beklenemezdir. Ama şu da bir gerçek ki, ABD ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin, kendi saflarını sağlamlaştırmak için giriştiği manevraların bölgedeki çatışmaları sertleştirdiği, bir bölgesel savaş ihtimalini düne göre daha artırıp yakınlaştırdığı da inkar edilemez.

ABD, MÜTTEFİKLERİNİ SAHAYA ÇIKMAYA ZORLUYOR

Bölgede yükselen siyasi tansiyonu kullanan ABD; İngiltere, Fransa, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’yi yedekleyerek İran karşıtı koalisyonu güçlendirmeyi amaçlıyor. ABD’nin, Suriye’ye yönelik saldırıyı ABD’den öte “koalisyon”un bir saldırısına dönüştürmeyi amaçladığı da gözleniyor.

Kuşkusuz ABD, bu saldırı planı ile İran’a bir darbe vururken, Rusya’yı da itibarsızlaştırmayı amaçlıyor. Ve ebette ki kendisinin Suriye’deki varlığını daha etkin ve kalıcı hale getirirken, müttefiklerini de, bölgeye müdahalede daha etkin hale getirmek istiyor; onların enerjisini kendi planları doğrultusunda kullanmayı istiyor. Dahası müttefiklerinin bölgede daha çok sorumluluk yüklenmesini amaçlıyor. Trump da zaten, kısa bir süre öncesine kadar müttefiklerinin “elini taşın altına” sokmasını istemiyor muydu?

Bütün bu gelişmeler, gerek bölgede çıkar peşindeki emperyalistleri gerekse bölge ülkelerini yakından etkiliyor ama bu konuda en sıkışık olanın Türkiye olduğu da artık herkesin gördüğü bir gerçek.

Nitekim Trump’ın girişimleri karşısında Türkiye; bir yanda Rusya ile arasını bozmamaya çalışırken öte yandan da bölgede, Başbakanı “sokak kavgası”,  Cumhurbaşkanının “bilek güreşi” diye karşı çıkar göründükleri güç mücadelesinde ABD’nin safında yer alıyor.

TÜRKİYE’NİN DERİNLEŞEN ÇELİŞKİSİ

Çünkü Türkiye, ortada gerçek bir kanıt olmadığı halde; “Esad kimyasal silah kullandı. Esad Suriye’nin başından gitmelidir” diyerek, mevcut konjonktürde açıkça ABD’nin Suriye’ye yönelik bir askeri saldırısına destek vermektedir. Bu da Afrin’de Rusya ile müttefik olan Türkiye’nin Guta’da ABD ile iş tutması anlamına gelmektedir.

Elbette ki bu, dış politikada pek görülmeyen durumdur ve bir dış politika ustalığı değildir. Tersine bu durum. Suriye’de kendisini malum “iki kırmızı çizgi”yle sıkıştıran ve bütün manevra alanını daraltan bir Türkiye’nin içine düştüğü derin çelişkinin ifadesidir. Ki sürecin bundan sonrasında bu çelişkinin daha yıpratıcı hatta tahrip edici sonuçlarının olacağını da göreceğiz.

Daha henüz füzeler fırlatılmadan ve bölgedeki şer kuvvetleri mevzilerinden çıkmadan, ABD ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin yarattığı yüksek gerilim, Türkiye’nin piyasalarını vurmaya başladı. Bu durum Türkiye’nin dış politikasının aynı zamanda iç politika ve ekonomi için de yıkıcı sonuçları olduğunu göstermektedir. Son birkaç gün içinde dolar 4.20, avro 5.20 TL’ye dayanırken borsanın 108 bine kadar gerilemesi bunun ilk işaretleridir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...