02 Nisan 2018 01:00

Diğerkâmlık

Diğerkâmlık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aynı anda birkaç kitabı bir arada okuyan insanlara hep hayranlık duymuş, imrenmişimdir. Okumaya başladığım ilk yıllarda değil ama sonrasında defalarca denediğim, bir türlü başaramadığım bir durum bu. Ders çalışırken dahi, elimdeki kitabı bitirmeden ders kitaplarıma dönemediğim, bazen de ders kitaplarına dönmemek için nehir romanlara saldırdığım çok olmuştur. Bu hafta çok zor zamanlar geçiriyorum o nedenle. Alıp bir türlü okumaya başlayamadığım, her seferinde başka bir dostuma armağan ettiğim Eduardo Galeano’nun Hikaye Avcısı’nı üçüncü kez tam başlamışken çok sevdiğim bir öğrencimle ve elbette işe yarayacağı için çok sevinerek paylaştım. Eve dönüş yolumda ne okuyacağımı bilemeden sıkıntıyla etrafıma bakınırken, birden doğum günüm için bir başka öğrencimin aldığı iki kitabın çantamda olduğu aklıma geliverdi sevinç içinde. İlk kez okuyacağım Mehmet Bilal isimli bir yazarın fantastik iki romanı, Osmanlı’da Bir Vampir’in ilk kitabı Béla ile başladım ve tabii Günah ile devam ederek iki kitap bitinceye kadar Hikaye Avcısı’na ara vermiş oldum. Fantastik edebiyatı çok sevdiğimden söz ederim, yaşamın o sert rüzgârlarını meltem ılıklığına dönüştürüp daha sakin bir ruh haliyle hissetmemizi, savrulmadan nasıl karşısına çıkacağımızı düşündürdüğü için de minnet duyarım fantastik kurmaca yazarlarına. Mehmet Bilal de hem keyifle ve bir çırpıda okuduğum, hem de güç savaşlarına karşı hanidir epey uzağımıza düşmüş diğerkâmlığı yeniden ılıkça içime akıtmasıyla sevdiğim bir yazar oldu.

Tam yeniden Galeano’ya dönmek üzereyken Emek Erez’in o güzelim diliyle yazdığı “Le Guin’in ‘bilge ruhu’ ve ‘Tao Te Ching’” makalesini okuyunca yeni bir Le Guin eli değmiş kitap ve Hikaye Avcısı arasında asılı kaldım, sonra fark ettim ki bu iki kitabı birlikte okumak çok daha kolay. O çok imrendiğim işi ilk kez yapabilirim deyip Galeano’nun ‘Hafızanın Elleri’ isimli St. Petersburg- Leningrad şehrinin diriliş hikâyesinde “Şehir, insanlarının hafızası tarafından dünyaya getirilerek yeniden doğmuştu”anlatısı ile her gün bu şehrin iki yakası arasında gidip gelirken şehri nasıl da yok olmaya terk ettiğimizi düşündüm. Çatlasak da, patlasak da AKM’yi yıkan zihniyetin esir aldığı ve 24 yılda denizin üstünden bakmayı çok sevdiğim bu şehrin insanlarının hafızası kalıp kalmadığını merak ederken buldum kendimi. Birlikte okurken iki kitabı, Emek Erez’inde  yazısında alıntıladığı Yapmamak’ isimli metinde; “Dünyayı orasını burasını kurcalayarak/ fethedeceğini sananların,/ sonu hayırlı değildir./ Çünkü dünya kutsal bir nesnedir,/ oynamamalıdır onunla./ Onu kurcalamak zarar vermektir,/ ele geçirmek kaybetmektir./ Göklerin altında birileri önden gider, başkaları izler,/ kimi sıcak eser, kimi soğuk,/ kimi güçlüdür, kimi zayıf,/kimi başarılı olur, kimi başarısız./O yüzden uzak durur bilge ruh,/ aşırıdan, abartıdan, ölçüsüzlükten.”,  dizeleri denk düştü bu şehirle oynayanların yaptıklarına.

Haftanın bağrına bu arada iki haber saplanmıştı. Biri Habertürk’ün muhabirinin yaptığı bir röportajı çeviren AFAD çalışanının söylediği yalana, ÖSO’nun yarattığı yıkımı YPG’ye mal etmesi üzerine, diğeri de Cumhurbaşkanı danışmanının ölen insanları küsurlu sayılara indirgeyip, aynı röportajda inşaat ihalelerinden dem vurmasına ilişkin. Yalanlarla yürütülen bir savaşın gerçek anlamını ortaya koyan sözlere sarıldım ben de. Emek Erez’in alıntıladığı ‘Savaşmamak’ ile “…Ordunun geçtiği yerlerde/ dikenlerle ayrık otları biter./ Savaşın ardından/ gelir kötü hasatlar./ İyi önder amacına ulaşmakla yetinir,/ kibirlenmez zaferiyle./ Böbürlenmeden, zorbalık etmeden,/ büyüklenmeden ulaşır amacına,/başarır elinde olmadan,/ şiddetsiz başarır.” ve sonra kitabı okumaya başladığımda  ‘Savaşa Karşı’ da karşıma çıkan dizelerden “… Silah kullanmaktan keyif alan/insan öldürmekten keyif alıyordur,/insan öldürmekten keyif almak/kaybetmektir göğün altında payını.” , rüzgârın savrulmasına karşı durup meslek örgütüm Türk Tabipleri Birliği’nin savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu anımsatan açıklamasını düşürdü yeniden aklıma.

Emek Erez’in yazısından bir alıntıyla bitireyim bu yazıyı, sonsuz teşekkürlerimi de sunarak: “Lao Tzu şiirinden “Bilge ruhlar istifçi değildir;/ ne verirlerse başkasına o kadar artar ellerindeki,/ ne kadar verirlerse o kadar zengin olurlar.” Mehmet Bilal’in meltem esintisinden yüzümüze hafif bir dokunuş olsun diğerkâmlık…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...