30 Mart 2018 00:54

Türkiye, Batı-Rusya geriliminden muaf kalabilir mi?

Türkiye, Batı-Rusya geriliminden muaf kalabilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

NATO ve Batılı emperyalist devletlerin uzun zamandır Rusya’nın etki altındaki ülkeleri ele geçirme ve çevreleyerek izole etme stratejisi; İngiltere’nin Salisbury kentinde 4 Mart’ta Çifte Ajan Sergey Skripal ve kız Yulia’nın kim tarafından nasıl ve nerede zehirlendiği henüz kesin olarak açığa açıklığa kavuşturulmamakla birlikte, gösterilen tepkiyle yeni bir aşamaya geçmiş görünüyor.

Çifte ajanın Rusya tarafından zehirlendiğini savunan ve önceki benzer vakadan daha sert tepki gösteren İngiltere, konuyu hem NATO ve AB’ye taşıdı hem de tek başına Rusya’ya karşı çeşitli yaptırım kararları aldı.

İngiltere’nin etkisiyle NATO, 7 Rus diplomatın akreditasyonu iptal etti. Ayrıca NATO’daki Rus diplomat sayısını 30’dan 20’ye düşürdü. NATO’nun bu kararından sonra, 25’ten fazla üye ve Batılı ülke 140 kadar Rus diplomatını sınır dışı ettiğini açıkladı. Bunların 60’ının ABD’den olması, planın merkezinin Londra değil, Washington olduğunu gösteriyor. ABD daha önce de Rusya’nın San Francisco Konsolosluğunu kapatmıştı.

Süddeutsche Zeitung’da Alan Cassidy’nin yazdığına göre, “Trump hükümetinin ulusal güvenlik stratejisinde Rusya çoktan Çin ile birlikte ‘revizyonist güç’ olarak derecelendirilmiş, ancak Trump’ın kendisinin bunu ne kadar desteklediği soru işareti.” (28.03.2018)

Görünen o ki, Rusya’nın desteğini aldığı ileri sürülen Trump da, ABD emperyalizminin Rusya’yı hedefe koyarak sürdürdüğü stratejiyi uygulamaya devam ediyor. Zira ABD emperyalizminin Rusya ile gerilimi canlı tutmaya, gerilime ihtiyacı var. Çünkü, gelinen aşamada ABD’nin NATO ve batı ittifakını bir arada tutmak için Rusya’yı açıktan düşman ilan edip, eski “Soğuk Savaş” stratejisinin güncellenmesi bir zorunluluk olarak kendisi dayatmıştır. Aksi halde, batı cephesini NATO şemsiyesi altında bir arada tutmak eskisi gibi kolay olmayacaktır. Her ne kadar Almanya’da sosyal demokratlar Rusya’ya karşı sert yaptırımlara soğuk baksalar da, bugün AB çatısı altında bir araya gelen ülkelerin neredeyse tümü ABD’nin Rusya’yı çevreleme stratejisin önemli parçası. Özellikle “Rus fobisi” yaşayan Doğu Avrupa ülkeleri...

Çifte Ajan Skripal ve kızının zehirlenmesine gösterilen tepkilerden de anlaşılacağı gibi, NATO ve AB şemsiyesi altında bir araya gelen emperyalist devletler önümüzdeki dönem Rusya’ya karşı daha aktif ve çatışmalı bir siyaset izleyecekler. Bu siyasetin, “Soğuk Savaş” yıllarından da daha sert olacağını son tepkiler gösteriyor. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’un değişiyle “Batı-Rusya ilişkileri dönüm noktası”nda.

Gerilimin aşamalı olarak tırmanacağı ortadayken, NATO üyesi Türkiye, Rusya ile gelecekte nasıl bir ilişki sürdürecek? Bugüne kadar belli bir denge üzerinden sürdürülen ilişkiler gelecekte de benzer şekilde sürdürülebilir mi?

Gelişmeler, ABD ve müttefiklerinin buna daha fazla seyirci kalmayacağını gösteriyor. Bu konuda en kuvvetli mesajın 11-12 Temmuz’da Brüksel’de yapılacak NATO Zirvesinde verilmesi bekleniyor. Zirvede “ajan zehirlenmesi”nden yola çıkarak ittifak üyelerinin Rusya’ya karşı birlikte hareket etmesinin karar altına alınması durumunda AKP Hükümeti’nin de bu karara uymak zorunda kalacağı ortada.

Bu da, NATO ile Rusya arasında gerilim sarmalından en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin geleceği anlamına geliyor. Başka bir değişle iki ipte oynamanın sonu yaklaşıyor, zaman daralıyor. Bunun bölge ve Türkiye üzerinde kuvvetli etkilere yol açacağı sır değil.

Peki, uluslararası ilişkilerde Rusya-Batı ilişkilerinin sert gerilim sürecine girmesiyle ilerici parti ve hareketler, genel olarak sol, ne yapıyor ve ne yapmalı?

Almanya’dan başlayarak Avrupa’daki sol parti ve akımların azımsanmayacak bir kısmı, uzunca bir zamandır ABD’nin başını çektiği batı kampının Rusya’nın etki alanını daraltma girişimlerine karşı adeta gözü kapalı halde Rusya ve Putin savunuculuğu yapma hatasına düşmüş durumda.

1990’da kadar sıkı halde revizyonist SSCB’yi savunan bu akımlar neredeyse bugünkü Rusya’yı eski SSCB sanıp kendilerini öne atıyorlar. Halbuki ne bugünkü Rusya eski SSCB’dir ne de Putin, Brejnev ya da Gorbaçov’dur.

Her bakımdan açıktan kapitalist ve emperyalist bir ülke olan Rusya’yı ABD’de karşı gözü kapalı savunmak, geçmişten ders çıkarmamak anlamına geliyor. ABD emperyalizminin yayılmacı, militarist planlarına karşı çıkmanın alternatifi hiç bir zaman Rus emperyalizmi ve gericiliğini savunmak olmamalıdır.

Bu nedenle değişen dünya koşulları ve keskinleşen emperyalist paylaşım mücadelesine, bütün emperyalistlere ve işgallere karşı çıkmak, emperyalist güçlerden birisini yedeğine düşmeden bağımsız bir tutum almak büyük önem taşıyor. Bu yapılmadığı takdirde “reel politika” adına bir emperyalistin savunucusu olmak kaçınılmaz hale geliyor.

Bizden söylemesi...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...