Cam kafes
Fotoğraf: Envato
Cezaevlerinden gelen mektuplarla ihlallere her gün yenilerinin eklendiğini öğreniyoruz. Balıkesir, Kırklareli, Tekirdağ, Sakarya, Silivri yazmaya oturduğumda aklıma düşenlerden birkaçı. Mektupların bir kısmının okunabilen kısımları okunamayanlardan çok daha az. Mektup kağıdından daha beyaz alanlarla dolu. Okunabilenlerden sağlık hakkının ellerinden alınması ile ilgili sınırlı da olsa bazı bilgilere ulaşabiliyoruz. Cezaevi nüfusunun sağlıklı barınma olanaklarını ortadan kaldıracak boyuta ulaşmasının ötesinde, sağlık hizmetlerine ulaşmanın da ciddi ölçüde sınırlanmasına yol açtığı anlaşılmaktadır. İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun 20 Aralık 2017 tarihinde paylaştığı “Mahpusların Diliyle Türkiye Hapishanelerinde Hak İhlalleri Raporu” da bu ihlalleri tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. “OHAL döneminin hapishanelerde yol açtığı değişimlerden biri de sıkışıklıktır: Hemen hemen her yerde kapasite aşılmıştır. Bu da sağlık ve hijyen sorunlarına yol açmaktadır. Sağlık durumu kötü olanlar açısından koşullar tehlike arz etmekte, sağlık durumu iyi sayılanlar da risk altına girmektedirler. Sağlığa erişim hakkının OHAL sonrası ciddi biçimde kısıtlandığı hemen her görüşmede dile getirilmiştir. Sağlık sevkleri nedensiz geciktirilmekte, sağlık arayışı bir işkenceye dönüştürülmektedir. Örneğin bir anlatımda iki kişinin hastaneye kadar götürülüp muayene ettirilmeden geri getirildikleri ifade edilmiştir. Kelepçeli muayene de insan haklarına aykırı bir diğer rutindir. Kelepçeli muayene konusunda bir önemli anlatım da doktorların bunu talep etmesine yöneliktir.”*
Zorlukla da olsa bir sağlık kuruluşuna sevk kararı alınabildiğinde de, sevk koşulları ve sağlık kuruluşunda muayene sürecinin işkence uygulamasına dönüştüğünü görebiliyoruz. Mektuplarda sevk koşulları ile ilgili anlatımlardan biri de aldığımız 28 Şubat tarihli mektuba göre bir yılı aşkın bir süredir uygulamada olduğu belirtilen cam bölmeli sevk araçları ile ilgilidir. Tek kişinin zorlukla sığdığı şeffaf hücreler mahpuslar tarafından “cam kafes” olarak adlandırılmakta, hareket ve rahat oturma olanağından dahi yoksun kalındığı aktarılmaktadır. Sevk aracında iç içe kapıların kilitleri açılamadığı için 2011 yılında kazada yanarak ölen mahpuslar örneği varken, böyle bir uygulamanın daha da ağırlaştırılarak sürdürülmesi ciddi bir hak ihlali olarak karşımıza dikilmektedir.
Pek çok cezaevinde hem sevk koşulları hem de sağlık kuruluşunda hasta hekim ilişkisinin mahremiyetini ihlal eden ve insanlık onuruna aykırı biçimde kelepçeli muayene zorlaması nedeniyle insanların sevki kabul etmediği bilinmektedir.
Sağlık hizmetlerine erişim ve nitelikli sağlık hizmeti tüm insanlar için ayrımsız bir hak olarak tanımlanmaktadır. Yalnız hekimlik etik değerleri gerektirdiği için değil, hem Türkiye’nin uymakla yükümlü bulunduğu uluslar arası sözleşmeler hem de ulusal düzeyde yasal düzenlemeler bu hakkı çok açık biçimde vurgulamaktadır. Sağlığa erişim hakkının sınırlandırılması, insan onuru ile bağdaşmayan koşulların dayatılması sonucunda bedensel ve ruhsal acı çekilmesine yol açan bu uygulamalar Türk Ceza Kanununun 94. Maddesinde tanımlanan işkence suçu kapsamında değerlendirilmelidir.
* http://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2017/12/cezaevi_raporu_2017.pdf
- İyi insanlar 28 Mart 2024 04:57
- Demokratik bir yaşam sağlık için elzemdir! 21 Mart 2024 04:58
- Aşkın devlet ve kayıtsızlığımız 14 Mart 2024 04:58
- Şiddetsiz, güvenli, güvenceli demokratik bir yaşam 07 Mart 2024 04:57
- Etkin ve demokratik bir meslek örgütü nasıl olmalı? 22 Şubat 2024 04:59
- Büyük kavga 15 Şubat 2024 04:51
- Ma rıhna nıhna hon demiştik 08 Şubat 2024 04:58
- Sağlığın turizmi nereye gidiyor 01 Şubat 2024 04:47
- Halk sağlığı sorunu olarak apolitikleşme 25 Ocak 2024 04:57
- Yeni yılda da susmayacağız! 01 Ocak 2024 04:45
- Sağlıkta şiddet 20 Aralık 2023 04:50
- TTB biziz, hepimiz TTB'yiz! 04 Aralık 2023 04:55