17 Mart 2018 00:15

Bölgede ‘ucu karanlığa açık’ gelişmeler artıyor

Bölgede ‘ucu karanlığa açık’ gelişmeler artıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Afrin’e yönelik askeri operasyon, iki aya yakın bir zamandan beri sürüyor. Afrin, TSK ve ÖSO güçleri tarafından tamamen kuşatılmış bulunuyor.
Harekatın başından itibaren askeri harekat bir propaganda kampanyası eşliğinde sürdürülüyor.

Haftalardır yapılan propaganda tamamen “askeri başarılar” üstüne kurulu olduğu için de bütün dikkat burada. Ancak söz konusu olan Suriye’de, bir ülke tarafından yürütülen askeri harekat olunca, bölgede pek çok ülkenin ekonomik-siyasi amaçları ve diplomatik manevralarıyla da bağlantılı olması kaçınılmaz oluyor. 

Bu yüzden de BM Güvenlik Konseyinin “ateşkes kararı”ndan beri Türkiye’nin Afrin harekatına ilişkin tepkiler de artıyor. Nitekim önceki gün Avrupa Parlamentosu (AP), “Afrin’e yönelik Türkiye’nin yürüttüğü askeri operasyonun durdurulmasını” istedi.

‘İŞİNİ BİTİREREK’ ÇIKAN OLMADI!

Daha AP kararı çıkmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Parlamentosunda Afrin ile alakalı olarak bizim oradaki harekatı durdurmamız isteniyormuş vesaire. Genişlemeden sorumlu bayan var. O da böyle arzuda bulunmuş. Boşuna heveslenmeyin işimiz bitmeden oradan çıkmayacağız bunu bilesiniz” diyerek “Meydan okuma” üslubuyla karşılık verdi.

AB Bakanı Ömer Çelik ise, AP kararında yer alan, “Türkiye’nin BM listesindeki terörist örgütlerin yenilgiye uğratılmasına odaklanması”, “Türkiye’nin Kürt kuvvetlerinin olduğu bölgeye müdahalesi” ifadelerini öne çıkararak, AP’ye ve AB’ye eleştirilerini “Terör örgütünün ağzıyla konuşmak”la suçlamaya kadar götürdü.

Erdoğan-AKP Hükümeti; dışarıdan “Afrin harekatına son verilmesi”, içeriden de muhalefetin “Afrin kent merkezine girilmemesi” çağrılarına karşın bir “askeri zafer” kazanarak, “kazananın haklı” olduğu yargısını dayanak edinmek istiyor.

Cumhurbaşkanı “İşimizi bitirmeden çıkmayacağız” diyor. Ama Suriye’ye, “İşimizi bitirip çıkacağız” diyenlerden hiç kimse henüz “İşimiz bitti çıkıyoruz” demedi. Dahası, son yüz yıl içinde hiç bir dış güç, girdiği ülkeden “İşini bitirerek” çıkamadı.

Soruna savaşan tarafların askeri gücü açısından, bir askeri operasyonun “başarı şansı”, salt “askeri bakış açısı”ndan baktıklarından kolay bir zafer beklentisi içindeler. Ancak içinde sivillerin de yaşadığı bir kenti ele geçirmek için, eğer bir uzlaşmaya varılarak kent boşaltılmazsa, askeri güçten çok daha fazlasına ihtiyaç olduğu tartışmasızdır.

BÖLGE OLAĞANÜSTÜ BİÇİMDE ISINIYOR

Afrin’e yönelik operasyon bölgedeki tek sorun değil. Tersine son aylarda bölgede daha önce de var olan ya da yeni ortaya çıkan çeşitli gelişmeler depreşmiş bulunuyor.

-Türkiye ile Yunanistan arasında “kayalıklar” ve “Lozan tartışmaları” etrafında giderek sertleşen polemik, Yunanistan’ın Ege’de Saros Körfezi’nden Güney Ege’ye uzanan dört ayrı bölgeyi tatbikat bölgesi ilan ettiği, Türkiye’nin de bu alanları ihlal etmeye hazırlandığı dikkate alındığında Ege sorunu iyice ısınacak görünmektedir. Ki, bu AB ile zaten kötü giden ilişkileri de olumsuz etkileyecek bir gelişme.  

-Doğu Akdeniz’de Mısır-İsrail-Kıbrıs Cumhuriyeti, Lübnan hükümetleri ortak doğal gaz arayışına Türkiye de katılmak istiyor. Ancak söz konusu ülkelerin hiç birisi Türkiye ile ortak girişime yanaşmıyor. Türkiye de bölgeye savaş gemileri göndererek arama faaliyetlerini taciz ediyor. Son günlerde ABD petrol tekeli Exxon’un da bölgeye bir araştırma gemisi göndermesiyle sorun daha da büyüdü. Hatta Exxon’un gemisine 6. Filo’nun savaş gemilerinin eşlik ettiği iddialarını ortaya çıkaran gelişmeler gündeme geldi.

-ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un görevden alınmasının ilk sonuçlarının bölgede görüleceğine dair ciddi değerlendirmeler yapılıyor. Bir yandan Türkiye ile yapılan “Menbic ve Fırat’ın doğusu” pazarlığı öte yandan “İran- ABD ilişkileri”, “Türkiye-ABD ilişkileri”, “Katar kuşatması”, “Suudi Arabistan darbesinin ilerletilmesi”, ABD-Rusya rekabetinin daha ileri bir aşamaya gelmesi... gibi sorunların bölge gündeminde öne çıkması kaçınılmaz görünüyor.

‘EKONOMİ’DE ‘KARANLIĞA AÇIK’ GELİŞMELER

Bölgedeki bütün bu gelişmelerin Türkiye’de yansıması sadece OHAL’in sürmesi, “tek parti tek adam rejimi”ne destek için kullanılmıyor; aynı zamanda ekonomide sermaye iktisatçılarının pek anlam vermediği gelişmeleri de artırmış bulunuyor.

Hızla büyüyen bütçe açığı, cari açığın olağanüstü ve hızla büyümesi, enflasyonun ve faizlerin önlenemez yükselişi, borsada dalgalanmalar, dövizin çıkışının başlaması, döviz fiyatlarının yeni rekorlar kırması vb... Tüm bunlar ekonomide ciddi gelişmeler olarak gündeme geldi. Sermayenin iktisatçıları, Türkiye’nin benzer öteki ülkelerden farklı bir biçimde sorunlarla karşı karşıya kalmasının suçunu, “artan jeopolitik riskler”e yükleyerek açıklıyorlar.

Ancak bütün bu gelişmeler;

-Bir yandan tüketim mallarının fiyatlarında hızlı artış ve emekçilere hayat pahalılığı olarak yansırken,

-Öte yandan vergi ve zamlarla halka yeni faturalar çıkarılmasının işaretlerini de çoğaltıyor.

Kısacası bölgedeki gelişmelere balıklama dalan AKP-Erdoğan yönetiminin, bölgedeki sorunların üstünden askeri olarak gelme anlayışının ekonomide önemli risklere yol açtığını söylemek yanlış olmaz. Gerek dış politikada gerekse askeri alanda sürdürülen politikaların (ve yol açtığı masrafların) kuşattığı ekonomi, bütün bu “ucu açık” ama “karanlığa açık” gelişmelerle daha da sıkışıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...