16 Mart 2018 00:15

Bahar isyancıdır

Bahar isyancıdır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haziran 2015 seçimlerinden bu yana ülke ‘olağanüstü’ bir süreçten geçiyor/geçiriliyor. Hukukun, demokrasinin en temel ilkelerinin bile askıya alındığı bu dönem boyunca iktidar niyetini hiç saklamadı. İktidar bu ‘olağanüstü’ politikalarla zaten fiili olarak uygulanan tek adam rejimini resmi hale getirmek istiyordu. Bu amacı gerçekleştirmek için 7 Haziran seçimleri öncesindeki hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 400 milletvekili olarak açıklanmıştı. 400 milletvekili, Anayasa’yı değiştirmek için gerekli sayı idi. Ancak bilindiği gibi 7 Haziran seçimlerinde AKP tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybetmiş, ardından kaos ve çatışmaların tırmandırıldığı koşullarda yapılan 1 Kasım seçimlerinde ise, AKP yeniden tek başına iktidar olma çoğunluğunu yeniden elde etmiş olsa da Anayasa’yı değiştirme için gerekli olan 400 milletvekili sayısına ulaşamamıştı.

 Ama sonra seçimlerin üzerinden daha bir yıl bile geçmeden iktidarın imdadına yetişir gibi 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cülerin darbe girişimi gerçekleşti -ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak gördüğünü açık açık söylemişti. O günden bugüne ülke ‘tek adam’ın ağzından çıkan her sözün kanun haline geldiği bir OHAL ve KHK düzeniyle yönetiliyor. İlk ilan edildiğinde iktidar sözcüsünün “üç ay sürmez” dediği OHAL’in 2019’a kadar kaldırılacağına dair tek bir işaret bile yok. OHAL’in, iktidarı 11 yıl boyunca AKP ile paylaşan FETÖ’cülere karşı ilan edildiği söylense de kısa sürede ülkenin demokrasi ve barış güçleri hedefe kondu. Parti eş başkanları ve milletvekilleri tutuklandı, belediyelere kayyımlar atandı, barış akademisyenlerinin içinde olduğu binlerce emekçi kamudan ihraç edildi, binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklandı ve neredeyse her türlü hak eylemi yasaklandı.

Ağustos 2016’da Suriye’de Rusya’nın ‘olur’ vermesiyle Kürt kantonlarının birleştirilmesini engelleme amacını taşıyan Fırat Kalkanı operasyonu başlayınca, MHP de iktidar ile kader birliğini ilan etti. Bu kader birliği üzerinden 18 Nisan 2017’deki başkanlık-cumhurbaşkanlığı referandumu yapıldı. OHAL koşullarında yapılan bu referandumda YSK’nin 2.5 milyon mühürsüz oyu nasıl geçerli saydığı ve sonra bu referandumun nasıl kazanıldığı bir sır değil.

İşte 2019 (ya da olası erken) seçimlere böylesi koşullarda gidiyoruz. Üstelik Fırat Kalkanı’nın bir devamı olarak yürütülen Afrin operasyonu, aynı zamanda bütün iktidar karşıtlarının baskı altına alınıp susturulmasının dayanağı haline getirilmeye çalışılıyor. Yetmiyor, iktidarın kazanması için seçim yasaları baştan aşağı değiştiriliyor.

Madalyonun bu tarafına bakınca durum çok karamsar görünüyor.

Ancak madalyonun bir de öbür tarafı var.

Her türlü baskı ve engellemeye rağmen 18 Nisan referandumunda halkın yarısı tek adam rejimine karşı durduğunu ve her şeye rağmen o günden bugüne bu tablonun değiştirilemediğini unutmamak gerekiyor.

Sadece bu da değil.

İktidar,OHAL’i işçi grevlerini yasaklamak için kullandığını ilan ettiği halde son metal TİS sürecinde olduğu gibi yasaklamalar işçileri haklı mücadelelerinden vazgeçiremiyor.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci sadece işçiler ve pancar üreticilerinde değil, “yerli ve milli” söylemini kullanan iktidardan bugüne kadar beklenti içinde olan halk kesimlerinde de hoşnutsuzluk yaratıyor.

Mücadeleleri ile iktidarın hazırladığı tecavüzcüsüyle evlendirme yasasının geri çekilmesini sağlayan, medeni hukuka saldırı niteliğinde olan müftülüklere nikah yapma yetkisine karşı sesini yükselten kadınlar her türlü yasaklama ve engelleme girişimlerine karşın 8 Mart’ta yine alanlara çıkıp taleplerini haykırdılar.

EMEP, HDP, ÖDP ve yönetiminin tutarsız politikalarına rağmen CHP kongrelerinde görüldüğü gibi baskı, gözaltı ve tutuklamalar emek, barış ve demokrasi güçlerinin mücadelesini engelleyemiyor.

Kürt halkı ve demokrasi güçleri, 2018 Newrozu’nda ülkenin 50’ye yakın merkezinde tam hak eşitliği ve demokratik-barışçıl çözüm mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini bir kez daha ilan etmeye hazırlanıyor. 

Özetle iktidar bu olağanüstü süreç boyunca karşıtlarını susturup başta belirttiğimiz amacını gerçekleştirmek için bütün olanaklarını seferber etmiş olsa da bu amaca ulaşma konusunda ciddi kaygılar taşımaya devam ediyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına kızıp partisine 3 ay anket yaptırmayı yasaklıyor. MHP yetmeyince ittifak için Saadet’in kapılarını aşındırmaktan vazgeçmiyor. 

Yani iktidar ne kadar kesip budamaya çalışsa da toplumun geniş kesimlerinde tek adam rejimine karşı mücadele tıpkı baharın gelişi gibi yeniden ve yeniden filizleniyor. Sevgili Onat Kutlar’ın dediği gibi “Uzun bir kara kışın zulmüne rağmen” kardelenler  yine açıyor; çünkü “Bahar isyancıdır”!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...