ABD dış politikasında daha müdahaleci bir aşamaya doğru
Fotoğraf: Envato
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Donald Trump tarafından görevden alındı. Trump, Tillerson’un yerine CİA Başkanı Mike Pompeo’yu atadı.
Cumhuriyetçi Parti içerisindeki aşırı sağcı “Çay Partisi” hareketinden gelen Pompeo, “su işkencesine” verdiği destek ve “kürtaj karşıtı” görüşleriyle gündeme gelmişti.
Tillerson da Pompeo da Cumhuriyetçi Partiden olduğuna göre, ABD’nin dış politikasında yüz seksen derecelik bir dönüş olmayacağını söyleyebiliriz. Ancak, Tillerson’un İran, Katar ve Kuzey Kore gibi uluslararası krizler konusunda Tillerson’un Trump’la “Aynı tarafta olsa” da “Aynı çizgide olmadığı” da bir gerçek.
Dahası Tillerson’un, Trump’ın yakın çevresinden uzaklaştırdığı 23. “önemli kişi” olması da dikkate alındığında, Trump’ın kendi etrafını ekonomiden ve iç ve dış politikadan “Daha radikal Trumpçı bir kadro yığınağı” ile dolduracağı söylenebilir. Ki, bu Tillerson’un görevden alınmasının bir kişinin dışişleri bakanlığı görevinden alınmasının da ötesinde Beyaz Saray’daki kadrolaşmanın önemli bir aşaması olarak görülmelidir. Bu yüzden de Tillerson’un görevden alınmasından, “kişi değişikliğini” aşan gelişmelerin beklenmesi de yanlış olmaz.
TILLERSON NEDEN GÖREVDEN ALINMIŞ OLABİLİR?
Görünen o ki Trump, ABD dış politikasını Trumpçı çizgiye çekmek için harekete geçmiştir. Çünkü Pompeo, Trumpçı çizgide bir asker-politikacı olarak biliniyor.
Elbette ki kişiler ABD’nin politikalarını özellikle dış politika söz konusu olduğunda tam tersine çeviremez. Ama Trump’ın yönetimindeki ABD’de kişilerin inisiyatiflerinin de herhangi bir ülkedeki “devletin devamlılığı” ile kıyaslanamayacak biçimde farklılıklar gösterebileceği de tartışılmazdır.
Nitekim; İran politikasında Beyaz Saray, İran’a karşı daha sert önlemler alınması, P5+1 ülkeleriyle İran’ın yaptığı “Nükleer Anlaşma”nın iptal edilmesini istemeye kadar götürürken; Tillerson, anlaşmanın devamında ve İran’la ilişkilerin “normalleştirilmesi”nde ısrar eden bir çizgide durmuştu.
Yine Trump’ın damadının bizzat başında olduğu “Suudi Arabistan darbesi”, “Katar’ın kuşatılması”, “Bölgeye Mısır-Suudi Arabistan-İsrail üstünden müdahale ve ABD’nin Ortadoğu’daki müttefiklerini yeniden mevzilendirme” girişimlerinde de Tillerson’un ayak sürüdüğü de bir gerçektir.
Kuzey Kore ile ilişkiler konusunda da Tillerson’la Trump farklı çizgidedir.
Nihayet Rusya-ABD ilişkileri konusunda da Tilerson’la Trump’ın farklı görüşlere sahip olduğu da sıkça gündeme geliyordu.
POMPEO NE YAPMAK İÇİN GÖREVE GETİRİLDİ?
Kısacası, Trump ile Tillerson ABD’nin dış politikasında farklı amaçlar değilse de farklı “üsluplara” sahiptiler.
Dünyanın böyle hızlı değişmelere sahne olduğu bir dönemde, en büyük emperyalist ülkenin dış politikasında “üslup farkı”nın özellikle kriz bölgelerindeki gelişmeleri önemli ölçüde etkilediği göz ardı edilemezdir.
Bu gelişmeler dikkate alındığında; Trump’ın Tillerson’u görevden alıp yerine Pompeo’nun getirmesiyle;
-ABD’nin İran politikasının sertleşmesi, “Nükleer anlaşma”nın iptali tartışmalarının yeniden gündeme gelmesi ve İran’a yönelik “örtülü operasyonlara” girişilmesi,
-Bir Amerikan-İsrail planı olan Suudi Arabistan darbesi ve yarım kalan “Katar kuşatması”nın devamının getirilmesi, dolayısıyla İsrail-Mısır-Suudi Arabistan merkezli Ortadoğu’ya müdahalenin ilerletilmesi,
-Kuzey Kore’ye yönelik müdahalelerle Pasifik bölgesine müdahalenin daha sert girişimlerle sürdürülmesi muhtemeldir.
-Ayrıca Rusya-Çin-ABD arasındaki rekabetin sertleşmesine yönelik muhtemel gelişmeler dikkate alındığında, Trump-Pompeo ikilisinin etkisinin görülmesi herhalde sürpriz olmayacaktır.
Toplam açısından bakıldığında, Trump’ın bu hamlesiyle ABD yönetiminde “İstihbaratçıların ve askerlerin etkisinin arttığı” bir döneme girildiğini söyleyenlere hak vermemek mümkün değil.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ NASIL ETKİLENİR?
Tillerson’un görevden alınması ve yerine Pompeo’nun getirilmesinin; Türkiye-ABD ilişkilerini daha da zorlaştıracağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü Trumpçılar, ABD’nin Ortadoğu’ya müdahalesinin Suudi Arabistan-Mısır-İsrail ekseninde yapma stratejisini benimsemiştir. Bu da Türkiye’yi bölgedeki gelişmelerde geriye iten bir tutumla birleşmektedir. Dahası bu çerçevede Katar’a yönelik kuşatmanın İran’ın yanı sıra Türkiye’yi de hedefe koyduğu kimsenin inkar etmediği bir gerçektir.
Burada Pompeo’nun Türkiye’yi “İran’a benzer bir demokrasi” olarak tanımlaması yanında İran-Türkiye rekabetini de kullanması oyunun kuralları dışında da sayılamaz.
En sıcak gelişme olarak, ABD ile Türkiye’nin “Menbic ve PYD-YPG pazarlığı”na ilişkin görüşmelerin Tillerson’un gidişiyle beklentileri boşa çıkaran bir görüşmeler dizisine dönüşmesi de kuvvetle muhtemeldir. Ama bu görüşmelerin tümüyle kesilip kesilmemesi konusunda bir şey söylemek için henüz erkendir. Ancak bu girişimde Tillerson’nun inisiyatif aldığı dikkate alındığında, bu görüşmelerin yeni zorluklarla karşılaşması da sürpriz olmaz. Çünkü ABD ile Türkiye diyaloğunun, “içeride” konuşulanın “dışarıda”, “Yok öyle söylenmedi, böyle denildi!..” polemiğine dönüştüğü bir zeminde yürüdüğü de dikkate alındığında, görevden alınmış bir dışişleri bakanının ve ekibinin verdiği sözlerin ve altına imza attığı anlaşmaların ne kadar geçerli sayılacağı ise çok daha tartışmalıdır.
Kısacası, Trump’ın izlediği politika çizgisi ve Tillerson’un görevden alınıp Pompeo’nun göreve getirilmesi; bir bakıma “Tencere yuvarlandı kapağını buldu” denilebilecek bir gelişmedir.
Tillerson’nun görevden alınmasıyla, ABD yönetiminin daha Trumpçı bir çizgiye yönelerek dünyanın kriz bölgelerinde çatışmaları büyüteceğini, Ortadoğu’da İsrail-ABD iş birliğinde İsrail’in isteklerine daha yakın bir çizgiye geleceğine tanık olacağımızı söylemek yanlış olmaz.
Trump Başkan seçildiğinde, bu köşenin değerlendirmesi; “Dünya artık daha güvensiz” biçimindeydi.
Bugün, Tillerson’un görevden alınma aşamasına gelinmesi ile “Bugün artık dünya daha da güvensizdir” demek de herhalde yanlış olmaz.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15