10 Mart 2018 00:53

Mücadele eden kadınlar

Mücadele eden kadınlar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yapı Kredi Yayınlarından Isabelle Mons’un Ruhun Kadınları başlıklı kitapta psikanalizin öncüleri olarak iki kadının adı geçmektedir. Bilim alanında olduğu kadar, sosyal alanda da büyük mücadele vermiş olan bu iki kadının yaşam öyküsünü, bilim ve sosyal alanda tarihe mal olmuş diğer kadınlarla birlikte, kadın veya erkek tüm eril davranış sergileyenleri nefretle kınayarak, kadınlara armağan ediyorum. Emma Eckstein ve Margarethe Hilferding isimli kahramanlarımızın kısa öykülerini kitaptan aktararak yansıtacağım.

“Emma Ecstein artık izi bile kalmamış başka bir yüzyılın kadınıdır. Freud’la büyük anlaşmazlıklar yaşamış olsa da yüzünü psikanalize dönmüş ve Freud’un kuramlarının ilk taraftarlarından biri olmuştur. Onun kaderi kadın hakları mücadelesinin de simgesidir. 28 Ocak 1865’te dünyaya gelmiş olan Ecstein, 1897 yılında ilk kadın psikanalist olur. Bugün unutulmuş olsa da kendine has bir tarzda kadınlığın sesi olur. Yazdıklarında anne figürünün ve annenin çocuğa karşı sorumluluklarının sürekli ortaya çıkması pek şaşırtıcı değildir. ‘Kadınlar İçin Belgeler’ adlı eserde yer alan ilk makalesi, işverenleri tarafından baştan çıkarılan ve sonra terk edilen genç kadın çalışanların durumu hakkında net bir tavır aldığını gösterir. Bu toplumsal olaya değinmesi Emma’yı erkek tahakkümüne karşı sivri yazılar yazan bir yazar yapar. Üstüne kafa yorduğu soru şudur: Anneleri, çocuklarının mesuliyetini almaları ve onları nevrotik rahatsızlıklardan koruyabilmeleri için eğitmek gerekir mi? Emma’nın çocuk eğitimi için savunduğu tez şudur: Kadın hem eştir, hem de anne. Emma bir hasta olarak kendisini farkında olmadan bir vaka haline getirmeyi seçmiştir. Bugün yalnız ve mağdur bir şahsiyet olarak hatırlansa da kadınlar için verdiği mücadeleyle, önlerine çekilen duvarları bir bir yıkmaya ahdetmiş psikanalizin öncüleri arasında yerini hak etmiştir. Freud, kadın hastaları olmasaydı psikanalizi kuramazdı. Emma Ecstein de psikanalist olarak 20. yüzyılda kendinden sonra gelecek kadınlara izlemeleri gereken yolu göstermiştir.”

“Margarethe Hilferding Viyana Psikanaliz Derneğine seçilen ilk kadın doktordur. Hilferding için psikanaliz insanlara adanmış bir hayatı temsil eder; anne ve çocuğu meselesi etrafında birbirleriyle konuşturmuş ve teşhis koyarken hiçbir toplumsal etkeni göz ardı etmeyen analitik bir bakış getirmeyi bilmiştir. Freud’un kuramının ne takipçisi olmuş ne de bu kurama karşı çıkmıştır; kendi cesur duruşunu ortaya koymuş ve daha iyi tanınmayı fazlasıyla hak eden psikanalizin öncü kadınlarından biri olmuştur. Kadınların toplumdaki konumuyla ilgili sorular sorduran, endişelerini ortaya koyan öncü kadınların kaderini paylaşmıştır. Kendisinden önce hiçbir kadının geçemediği kapıları zorlamış, kadın olduğu söylenerek edilen hakaretlere göğüs germiş, ama kadın olması adına toplumsal cinsiyet ve eğitim konularında önemli tartışmalar açmıştır. Bu konuların feministlerin davasına özgü olduğu düşünülebilir ama psikanalitik bakış açısıyla cinsel olanın hepimizin gelişimindeki yerini sorgulatmasını da bilmiştir. Margarethe Hilferding kadının toplumdaki konumu için verdiği mücadeleyle bugünün dünyasına haber vermiştir.” 

Günümüzde kadın hakları konusunu ısrarla sürdürenleri, bazı üniversitelerimizdeki kadın çalışmaları enstitülerinde güçlü ve aydınlatıcı çalışma yapanları saygı ile anıyorum. Buna karşın, cinsiyetten bağımsız olarak, toplumun her kesiminde, kadın veya erkek tüm eril davranış kalıbı ile çevreye ve insanlara yaklaşanları nefretle reddediyorum ve şiddetle kınıyorum.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa