03 Şubat 2018 00:00

Barışta ısrar, insanlıkta ısrar

Barışta ısrar, insanlıkta ısrar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Savaşının acı sonuçları artarken, içerideki ve dışarıdaki etkisi ve boyutları da genişliyor. 

“3 saatte gireriz” dedikleri hedef için artık yeni süreler saptanır oldu. “3 güne kadar her şey tamam” dediler, şimdi artık bahara kalan hesaplardan söz ediliyor.

Belli ki savaşla yatıp savaşla kalkan bir Türkiye yaratılmak seçime böyle girilmek isteniyor. Ne yazık ki, ölümlerin, şehit ve gazi sayılarının alkışlatıldığı bir Türkiye’deyiz.

Evlerinde cephane çıkan IŞİD üyeleri serbest bırakılırken, kalemiyle, bilgisi, bilinci ve emeğiyle çaba sarf eden, mücadele eden, savaş politikalarına, baskıya, şiddete ve sömürüye karşı çıkanlar hedef oluyor, hapse dolduruluyor.

“Entelektüel terör” diye tanımladıkları düşünce ve ifadede özgürlüğünden korkuyorlar.

Savaşı alkışlamayan, yüzünü Saray’a dönmeyene hayatı zindan etmek istiyorlar. TTB Merkez Konseyi üyeleri “Savaş bir insan sağlığı sorunudur” dedikleri için hedef gösterildiler, evleri ve çalışma odaları basılarak gözaltına alındılar. Üniversitedeki hocaların işlerine hukuksuz biçimde hemen son verildi. Barış Atay’ın oynadığı “Sadece Diktatör” oyunu yasaklandı. Bir bildiri yayınlamış olanlara hakaret edildi. Sanata, sanatçılara, aydınlara, akademisyenlere, aydınlara, gazetecilere, yazarlara, basına yönelik gözaltılar, tutuklamalar baskılar artarak sürüyor.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Av. Taner Kılıç aylardır dayanaksız suçlamalarla tutukluyken tahliye edildikten hemen sora hapisten çıkmadan yeniden tutuklandı.

Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Türkmen de sosyal medyadaki savaş karşıtı paylaşımlarından dolayı tutuklanıp hapse atıldı. Partinin yönetici ve üyelerine yönelik baskı, çalışmalarının engellenmesi ve tutuklamalar sürüyor. HDP Pendik ilçe binası kundaklandı… HDP’ye, sol ve sosyalist güçlere yönelik operasyonlar gözaltılar sürüyor.

Türkiye halkları, savaşın ağır yükü altında kıpırdayamaz bir hale sokulmak isteniyor. Savaşın ölümlerle süren ağır faturası altında yaşamı her geçen gün zorlaşan işçi ve emekçilerin sesini kısmak, teslim almak, iktidarın esiri haline getirmek istiyorlar. OHAL ile yönetilen, KHK’lerle Anayasa ve yasaların iktidara uyarlandığı süreç savaşın ağır sosyal, siyasal ve psikolojik etkisi altında sürdürülmek isteniyor.

Ancak bu hiç de kolay olmayacak. İktidarın içeride ve dışarıda hepten batağa saplandığı gerçeği her geçen gün daha görünür olduğunu saklamak mümkün değil.

15 günündeki savaş tüm şiddetiyle sürerken, sivil ölümlerinin çokluğu dikkat çekiyor. Dünya kamuoyu sivil ölümlerinin artışıyla ilgilenir oldu. Durmadan ilerlediği söylenen TSK’nin geride bıraktığı ve denetimine aldığı varsayılan bölgelerden Kilis’e ve başka alanlara sık sık “Afrin’den atılan bombalar”ın düşüyor olması ve bir türlü sonlanmaması, ölüm ve yaralanmaların çokluğu ise başka bir soru işareti olarak konuşuluyor.

Savaş politikalarıyla içeride ve dışarıda tüm dikkat ve tepkileri üzerine çekmiş olan Erdoğan’ın şehit, gazi ve öldürülen hedef güçlere ilişkin sık sık sunduğu rakamlarla takdir ve destek toplama hesabı sürse de, ölümlerin yansımaları ve savaşın sonuçları iç burkuyor, sorgulamayı arttırıyor.

Savaş şakşakçısı olmayana baskının ve zulmün reva görüldüğü bir yaşam tahkim edilmek istense de dayanışma ve savaş karşıtlığı büyüyor.

Diğer tarafta, Rusya ve ABD’nin yeni hamleler içinde olduklarını gösteren birçok yeni gelişme gündemdedir ve bu işlerini daha da zora soktuğu gibi bataklığı derinleştirecek, acıları arttıracaktır.

Türkiye’nin içine çekildiği Bölge her ne kadar Kürtlerin yönetiminde etkin olduğu bir kanton olsa da, uluslararası hukuk bakımından Suriye’nin sınırları dâhilindedir ve Suriye’nin PYD, YPG ve ona bağlı olarak da SDG’nin zayıflamasıyla “imdadına yetişme” hesabı sürse de sonuçta Suriye’nin Türkiye ile kapışma süreci işleyecek.

30 Ocak gecesi El Eys’e asker konuşlandırmak üzere 110 araçlık askeri konvoyla harekete geçen Türkiye’nin Rusya tarafından engellendiği biliniyor. Askeri konvoyun güzergahının bombalanmasıyla TSK’nın durdurulduğu artık sır değil. Konvoyun hangi güçler tarafından durulduğuna dair bazı tartışmalar sürüyor olsa da sonuç aynı yere çıkmaktadır.

Diğer taraftan Suriye ordusu da bir kuşatma hesabı içinde hareket ederek TSK’nin ve onunla birlikte hareket eden eski selefi-cihatçı örgütlerin kalıntılarından oluşturulan ÖSO’nun önünü kesmek üzere hazırlık içindedir.

Halep kırsalındaki stratejik El Eys kasabasına TSK’nın asker konuşlandırma hamlesi karşısında Suriye ordusu pozisyon almış bulunuyor. Türkiye’nin Halep’e ve Ebu Duhur havalimanı çevresini kuşatmak üzere harekete geçmesiyle birlikte o zamana kadar hedef halindeki Kürt güçlerinin direncinin zayıflaması, YPG’nin etkin güç olduğu SDG’nin zorda kalarak tavizler vermesi hesabıyla hareket eden Esat yönetimi Suriye ordusunu harekete geçip mevzilendiği görülüyor.

Son üç gün içindeki gelişmeler Türkiye’nin bir batağa çekilmiş olduğunu gösteren birçok veri sunmaktadır. Erdoğan iktidarının yeni bir durum değerlendirmesi yaparak girdiği bölgeden hızla çıkma eğilimi göstereceğine ilişkin belirtiler belirgin olmadığına göre, önümüzdeki günler daha kapsamlı çatışmalara ve savaşın boyut kazanmasına elverişli görünüyor. Umarız ki, daha büyük felaketlere yol verilmeden bu yoldan dönülür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...