31 Ocak 2018 00:15

Barışçıl tutuma abluka: TTB

Barışçıl tutuma abluka: TTB

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önümde bir kamyon gidiyor, gözüm kasasından sarkan yazıda : "İdam sehpasında hapşıran bir müebbete çok yaşa demek gibiydi bazı ümitlerimiz". Ve kulağım radyoda "Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri savaşa dair yayınladıkları kısa bildiri nedeni ile savcılık kararı ile evlerinde arama yapılarak gözaltına alınıyorlar."

Bu rastlantı beni 12 Eylül faşizminin dönemin TTB Başkanı Nusret Fişek hoca başta olmak üzere tüm Merkez Konsey üyelerini yargıladıkları sürece götürdü. Yargılanma nedenleri "ölüm cezasına, amacı yaşatmak olan bir hekim örgütü olarak karşı çıkmak"tı. 

Arabayı sağa çektim. Telefonda yüzlerce mesaj. Misal WatsApp'ta bir hekim, sevgili Ferah 

"Rezillik :(((

Barış deyince kırmızı görmüş boğaya dönenler ülkesi :((

Ne diyecekti ki bir hekim?

Öldürün, ölün mü?" diyordu. Belki de öyle demeliydi Türk Tabipleri Birliği (TTB), ne dersiniz? Mizahın karası karanın mizahına evladır ne de olsa! 
Eskiler bilir, dijital öncesi fotoğrafçılıkta filmin önce negatifi yani fotoğrafın arabı alınırdı. Buradan esinle TTB Merkez Konseyi Üyeleri'nin tümünün gözaltına alınmasına gerekçe kılınan "Biz hekimler uyarıyoruz" başlıklı savaşa dair kısa metnin 'arabını' aldım. Savaşa dair TTB açıklamasının 'arabı' adeta karşı cephenin, iktidarın sureti:

'Biz hekimler uyarıyoruz:

Barış doğada ve insanda tahribat yapan, toplumsal yaşamı tehdit eden, insan eliyle yaratılan bir halk sağlığı sorunudur.

Her çatışmasızlık hali, her barış; fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açarak büyük bir insani dramı da beraberinde getirir.

Yaşatmaya ant içmemiş bir mesleğin mensupları olarak, ölümü savunmanın, savaş iklimine sahip çıkmanın birincil görevimiz olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz.

Barışla baş etmenin yolu, adil olmayan, antidemokratik, eşitlikçi ve özgür olmayan savaşçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır.

Barışa hayır, savaş hemen şimdi!'

Görülmekte ki Bekir Bozdağ TTB için 'tak' dediğinde savcılık makamı 'şak' diye gözaltına almakta. Gidişat o ki yüz bini aşkın hekimin meslek odası TTB  Merkez Konseyi'ne "kayyım" atamayı düşlüyorlar. Ve olası kayyımdan beklenen, TTB savaş bildirisinin arabını hayata geçirtmek. Hekim, yazar Mehmet Uhri'nin Roland Barthes'den alıntı ile WhatsApp'ta paylaştığı "Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir (la fascisme ce n'est pas l'inderdiction de dire c'est l'obligation de dire)" hatırlatması zihin açıcı. Ve savcılık makamı adeta metnin 'arabını' tercih etmediği/söylemediği için gözaltı kararı veriyor...

2008-2010 dönemi, yani eski bir TTB-MK üyesi olarak meslek örgütümden bir beklentim var. TTB'nin eski metnin 'arabını' deklare etmesini istiyorum, aynen yukarıda kaleme aldığım üzere. Hatta gözaltına alınmalarına vesile edilen metin ile metnin arabını yan yana aynı sayfada yazıp altlarını imzaya açmalarını bekliyorum. Arzu eden istediği metne imza atsın ki biz de akla karayı ayırt edelim. Misal, şu ana kadarki tepkilerden anlaşıldığı üzere Hekimler Birliği Vakfı, Memur-Sen, Türk Kardiyoloji Derneği yönetim kurulları metnin arabına teşne. Haydi hayırlısı.

Bu arada Haldun Taner ustaya yeniden bin selam. Okumayanların onun "Ayışığında Çalışkur" öyküsünü okumalarını tavsiye ederim. Aynen "Timsah" oyununda olduğu üzere. Hatırlanacağı üzere KHK ile ihraç edilen barış akademisyenleri, Haldun Taner'in Dostoyevski'den dilimize uyarladığı "Timsah" oyununu sahneliyorlar. Şimdi de diğer öyküde sıra. Bu öyküsünde edebiyatımızda bir ilk olarak aynı öyküyü tek sayfada iki kez yazmıştı Haldun Taner usta. Yani öykünün 'arabını' da basmıştı.

Evet ahvalimiz bu. Oysa Dünya Tabipler Birliği (DTB) bu bağlamda çeşitli tutum belgeleri yayınladı bugüne değin. Misal, yakın bir zamanda, Ekim 2017'de 68. Genel Kurul toplantısında kabul edilen "Silahlı çatışmalarla ilgili Dünya Tabipler Birliği tutum belgesi"nde şöyle denmekte: "Hekimler, siyasetçilerin, hükümetlerin ve güç sahibi başka kesimlerin, silahlı çatışmaların başlatılması ya da sürdürülmesiyle ilgili kararlarında bu kararların sağlık dahil çeşitli alanlarda yol açabileceği sonuçların farkında olmaları için çalışmalıdır."

Yine aynı tutum belgesinde şöyle denmekte "Hekimler; siyasetçilerin, hükümetlerin ve yetki sahibi diğer kesimlerin; silahlı çatışmayla ilgili aldıkları kararların sonuçlarının daha fazla farkına varmalarını sağlamak için çalışmalıdır." 

Peki gözaltına alınan TTB  Merkez Konseyi üyeleri ne yaptı? Yaptıkları, Dünya Tabipler Birliği'nin 2017 tutum belgesinde yer alan şu kararı hayata geçirmek: "DTB savaşın her zaman en son çare olması gerektiğine inanmaktadır. Hekimler ve Ulusal Tabip Birlikleri (UTB'ler) savaşın insani açıdan yol açacağı sonuçlar konusunda hükümetleri ve devlet dışı aktörleri uyarmalıdır"

Şimdi saf tutma zamanı: Savaş ya da barış...

Bu gözaltı süreci yine/yeniden bir turnusol: Anayasa'nın fiilen varlık/yokluğu bağlamında. Ve yine bir turnusol daha önce "Anayasa'ya aykırı ama evet diyeceğiz" diyenler, hani TBMM'de milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair bu sözü kullananlar için.

Ve yine/yeniden bir turnusol kendilerini 'Atatürkçü' olarak tanımlayanların hâlâ "Yurtta barış, dünyada barış" isteyip istemediğine dair. 

Ülke bir virajda aynen önümden akıp giden kamyon gibi. Sahi o kamyona yazılmış "İdam sehpasında hapşıran bir müebbete çok yaşa demek gibiydi bazı ümitlerimiz" sözüne ilham verenler kimler? Sanırım aynı şeyi düşündük. İlk sırada, idam cezasına, yani ölüme hayır dediği için 12 Eylül faşizminin yargıladığı Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeleri geldi aklıma. Aynen dün olduğu gibi bugün de savaşa ve ölüme karşı yaşamı hatırlatan, şu an gözaltına alınmış TTB Merkez Konseyi üyeleri gibi.

Yazı kaleme alındığında, son gözaltı için polisler kapısında iken telefonda şöyle dedi TTB Merkez Konsey Üyesi sevgili Dr. Şeyhmus Gökalp: "Korku mevsimi yaratmak istiyorlar. Barış mevsimi için mücadelemiz sürecek. Tüm barışseverlere selam ve sevgiler." 

Hasılı, unutmayalım, unutturmayalım: Şimdi, Mehmed Uzun'un "Barış imkansız bir sevda değil, imkansızı gerçeğe dönüştürecek bir yol haritasıdır" sözünü hatırlama ve eyleme zamanı. Şimdi saf tutma zamanı: Savaş ya da barış...

Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...