30 Ocak 2018 00:15

Merak duygusu

Merak duygusu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mesleğe adım attığımız ilk yıllarda ustalarımızın bir deyişi belleğimize kazınmıştı: “Gazeteci olunmaz gazeteci doğulur.” Doğrusu üniversite eğitimi gören gençler olarak önceleri bu sözler üzerinde durmadık hiç. Ustalarımızın haklılığını anlayabilmemiz için yılların geçmesi, meslekte deneyim kazanmamız gerekti. Evet öğrenimle, torpille ite kaka gazeteci olunmuyordu. Gerçek bir gazeteci olabilmek için içinizde hep kıpırdayan bir merak duygusu olmalıydı. Olayları araştırmadan, irdelemeden, nedenini niçinini sorgulamadan evrensel ölçütlere uygun gazeteci olunamıyor. Belki birkaç dili konuşabilirsiniz, hatta yazı diliniz de mükemmel olabilir ama o merak duygusunu taşımıyorsanız gazeteci olma yolundaki çabalarınız nafiledir. Watergate olayını anımsayın, Amerika Birleşik Devletleri Başkanının da karıştığı bir skandalı meraklı ve cesur iki gazeteci ortaya çıkarmışlar ve Başkan Nixon’un görevinden ayrılması ile sonuçlanın bir habere imza atmışlardı. Saddam’ın devrildiği ABD işgalinde Bağdat’ta yabancı misyonun kaldığı otelde müthiş bir patlama olmuştu. Merak dürtüsü ağır bastığı için kendi olanakları ile Bağdat’ta fotoğraf çeken bir Türk gazetecisi  patlama anını yakalamayı başarmış, ölümü göze alarak çektiği fotoğraflar dünyanın hemen bütün gazete ve dergilerinde yer almış, kimilerinde kapak fotoğrafı olmuştu. Olayı gizlemeye çalışan ABD işgal güçleri o gazeteciyi bir daha Irak’a giremez yasağı ile sınır dışı etmişti. 

Örnekler uzar. Bundandır bizim gazetecilik tehlikeli ama son derecede onurlu bir meslektir tanımlamamız. Halkların doğru haber alma, gerçekleri öğrenme, bilgilenme kanalları ancak merak duygusu gelişmiş, gerçeğin peşinde koşan gazeteciler sayesinde açık tutulabilir. Günümüz, basın emekçileri açısından zorluklarla dolu. Bizim gibi demokrasi geleneğinin yerleşmediği ülkelerde merak gazetecilere pek iyilik getirmiyor. Uğur Mumcu, Metin Göktepe gibi gerçeğin peşinde koşan, Abdi İpekçi, Hrant Dink gibi gazeteciliği halkların kardeşliği ve barışı olarak gören gazeteciler, bu çabalarının bedellerini canları ile ödediler. 

Gerçeği araştıran, eleştirel gazeteciliği yazılarıyla, çizileri ile sürdüren gerçek gazeteciler günümüz karanlık ortamında da yılmadan, korkmadan görevlerini yapıyorlar. Bunların dışında kalan iktidarlara, patronlarına ve çıkar gruplarına iliştirilmiş insanların üzerindeki gazeteci sıfatı iğreti duruyor.

Yazıyı emeğin ve barışın evrensel botlu ustalarından, tiyatro kuramcısı, şair Bertolt Brecht’ten bir şiirle sonlayacağım. Yazı yazdığım süreçlerde zaman zaman okurla paylaştığım “Okuyan Bir İşçinin Soruları “ şiiri merak duygusunun yalnız gazeteciler için değil, emekçi insanlar için de bir gereksinim olduğunu kanıtlıyor. Hasan Kuruyazıcı’nın çevirisinden birlikte okuyalım:

Okuyan Bir İşçinin Soruları

Yedi kapılı Teb şehrini kim kurdu?
Kitaplarda kralların adı yazılı.
Krallar mı sürükledi kaya parçalarını?
Ya kaç kere yıkılan Babil
Kim yaptı onu boyuna yeni baştan? Hangi evlerinde
Altın pırıltılı Liman’ın otururdu yapı işçileri?
Nereye gittiler Çin Duvarı bittiği gece 
Duvarcılar? Ulu Roma’da
Geçilmez zafer anıtından. Kim dikti bunları? Kimleri yenerek
Zaferler kazandı Sezar’lar? Üstüne türküler yakılmış Bizans’da
Yalnız saraylar mı vardı oturacak? Masal ülkesi Atlantis’de  bile
Haykırarak gece yarısı, deniz her şeyi yutarken,
Kölelerine seslendi boğulanlar.
Genç İskender Hindistan’ı aldı.
Bir başına mı?
Sezar Galyalılar’ı yendi.
Hiç olmadı bir ahçı da mı yoktuyanında?
İspanyalı Filip ağladı, filosu 
Battığında. Başka ağlayan olmadı mı?
II. Frederik Yedi Yıl Savaşı’nı kazandı. Kim
Kazandı ondan başka.

Her sayfada bir zafer.
Zafer yemeğini kim pişirdi?

Her on yılda bir büyük adam.
Masrafları kim yüklendi?

Bunca olay.
Bunca soru.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...