20 Ocak 2018 23:36

'Sarı ghalin' meselesi

'Sarı ghalin' meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Kimilerinin “aptal kutusu” diyerek bir bakıma küçümsedikleri televizyonların öyle ya da böyle yaşamımızdaki yeri, konumu, işlevi malum. Ben özüm de aptal kutusu namıyla “don” biçilen bu “gavur icadı”nın karşısına geçip dur durak demeden ha babam de babam kavun, karpuz ya da ayçiçek çekirdeklerini bir taraftan çitlerken, öte yandan da bu “kutu”nun “köle”si asla olmadım ama buna rağmen yine de gerek ülkemizde gerekse yaban ellerdeki dünya “ahval”ine açılan bu “pencere”nin perdesini arada bir de olsa aralaladım, aralıyorum bittabii ki!

Geçenlerde hangi kanallarda ne tür haberler var, kimler şu kavanoz dipli dünyada acaba ne haltlar karıştırıp duruyorlar, kimlerin elleri kimlerin ceplerinde, kimler onun bunun kuyusunu kazmanın peşindeler düşüncesiyle elimdeki kumandayla aptal kutusunu zaplayıp dururken, tesadüfen TRT Kürdi’nin Mardin’den naklen yayımladığı canlı bir programa takıldım.

Sevindim; sevindim zira bizim oralarda, bizim diyarlarda yani bir zamanlar çocukluğumun geçtiği Diyarbakır’da öğrendiğim yarım porsiyonluk Kürtçe sayesinde hem söylenen türkülere cırtlak sesimle hafiften hafife tempo tutuyordum; hem de kalaylı kocaman bir bakır teşt içinde ortalık yerde yoğrulan “çiğköfte”nin lezzetini, “isot”un tadını sanki o an damaklarımda hissediyordum...

Bağlama, cümbüş, darbuka, tef, keman, klarnet, kanunlara eşlik eden koronun genelde Kürtçe, yanı sıra Türkçe, bazen Süryanice, arada bir de Arapça dillerinde seslendirdiği bu yöresel türküleri dinlerken, deyim yerindeyse keyfimden mest oldum ama beri yandan da kendi kendime “İşte şimdi de bir türküyü mutlaka Ermenice söyleyecekler” diye peşinen heveslenmeme rağmen ne hikmetse hevesim kursağımda kaldı!

Kirvem, bu mektubumu karalarken, şunu “aççık, seççik” ve tüm “kalbi duygular”ımla ulu Tanrımızın huzurunda içtenlikle belirtmeliyim ki,  tamamiyle yöre  halklarının dillerinde coşkuyla türkü söyleyenlerin, hani en azından ilaç misali bir de Ermeniceyle bir türkü çalıp, çığırmamalarının ardında, illa da “Öküzün altında buzağı aramak” gibi bir art niyetim olmadığı gibi, bunu, biraz da bir unutkanlığa verip geçiştirdim Allahvekil!

Ve fakat... hayli uzun programın,  hayli bereketli bu repertuvarın kenarından köşesinden de olsa, hatta teğet babında bile bir tek Ermenice türkünün söylenmemesi acaba gerçekten de unutkanlıktan mı kaynaklanıyordu, yoksa bu işin içinde benim andavallı aklımın anlayamadığı bir bit yeniği mi vardı diye düşünmedim dersem yalan olur!

Tamam! Gerçekten de canımızı sıkan her meselenin derununda şu veya bu nedenlerle illa da birilerini peşinen suçlayıp, dolayısyla memleket sathında “Pişmiş aşa su katarak” ortalığı velveleye vermeyelim; hatta son zamanlarda gari nerdeyse dilimize pelesenk ettiğimiz “yerli ve milli” duygularımızla seksen milyonu aşkın nüfusumuzla hep birlikte “el bebek gül bebek” barış içinde yaşayalım derken, bu arada hepsi de eninde sonunda bu ülkenin “vatandaş”ları olan kimi “teferruat”ların şu ya da bu minvaldeki hassasiyetlerini de görmezlikten gelip, kulaklarımızı da tıkamayalım ağparik!

Kirvem sen bu satırları okurken ben özüm Allah kısmet ederse Hrant Dink’in katledilişinin on birinci yılı münasebetiyle payitahtımız Ankara’da tertiplenen bir anma toplantısına katılıp iki satır laf etmek için yollara düşeceğim.

Vee...TRT Kürdi’nin programına almadığı, Hrant Dink’in çok sevdiği “sarı gelin” türküsünün Ermenice aslını, “sari ghalin”i, belki de oralarda içimden sessizce mırıldanacağım kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...