20 Ocak 2018 23:11

Sanat çığlıkları ve buluşmalar

Sanat çığlıkları ve buluşmalar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yazının başlığını ‘Bir Buluşmanın Ardından’ olarak da yazabilirdim. 6-7 Ocak’ta İstanbul, Avcılar’da Çığlık Sanat Atölyesi’nin “Büyük Sanat Buluşması”na davetliydim. Yıllardır İstanbul’dan ayrı yaşıyor olmama, İstanbul ve büyük şehir fobim oluşmasına karşın bu tür davetleri reddetmiyor, katılıyordum.

Yeni insanlar tanımak, güzel etkinlikler, izlemek, yeni keşifler yaşamak, yeni bilgiler edinmek önemliydi. Öğrenerek, etkileşerek, gelişiyor, dönüşüyorduk sonuçta. Buluşma imza, etkinlikleri, tiyatro gösterisi, müzik dinletisi, resim sergisi, söyleşiler gibi farklı sanat disiplinlerinin sergilenmesinden oluşuyordu.

Sabahın erken saatlerinde Avcılar’a ulaştığımda Atölyenin Kurucusu ve Yönetmeni, Tiyatrocu ve Şair Cemal Uçarman karşılıyordu beni. Atölyeye ulaştığımızda buluşma için hazırlıklarını sürdüren oyuncu ve müzisyen gençlerle tanışıyorum. Kısa bir süre sonra imza etkinliğine katılacak yazarlar ve sergide çalışmaları sergilenen ressamlar gelmeye başlıyor.

Art Almina, Altan Öztürk, Ada Sayan Tayan, Aysel Kul, Arzu Attepe, Ayşegül Furuncu, Berrin Şeker, Çiğdem Çiğdem, Duranay Turan, Esmira Rüstemova, Ergin Özmuş, Fırat Yılmaz, İsmail Savaş. Emrullah Alp, Kemal Macar, Mesut Kara, Rana Şimşek, Meryem Nazlı, Nimet Taner, Sema Yücel, Sabah Haliloğlu, Sevim Fındık, Safiye Uçarman, Songül Şahin, Şengül Sezgin, Şehriban Kayabaşı, Güler Demirel Sebkektay, Gülser Aydın Yeşilyurt, Uğur Orhan ve Vildan Ozan resim sergisi ve kitap imza etkinliğine katılan ressam ve yazarlardı. Resim sergisinin küratörü Kasım Adıgüzel’di.

Etkinliğin başlangıç saati yaklaştığında salon ve bahçe de dolmaya başlamıştı. Daha çok ‘biz bize’ yaşanan bu tür etkinliklerin aksine yoğun katılımın olması şaşırtıcı ve sevindiriciydi. Açılış yapılan konuşmaların ardından Münir Özkul anmasıyla başlıyor ve duygulu anlar yaşanıyordu. Önce Çığlık Sanat Atölyesi öğrencilerinden oluşan Grup Mir ardından da operacı Dilan Dağdeviren sahne alıyordu. Grup Mir ve sahnede opera söyleyen Dilan Dağdeviren sesleri ve performanslarıyla herkesi büyülüyordu.

Nimet Taner, Emrullah Alp, Ada Su Tayan, Cemal Uçarman ve Aleyna Çevik’in şiirler okuduğu şiir etkinliğinin ardından Çığlık Sanat Atölyesi oyuncularının sahnelediği tiyatro etkinliğini izliyoruz. Aynı zamanda atölye ve konservatuvar öğrencileri olan ve her biri ayrı bir yetenek olan oyuncuların konservatuvara girişte sergiledikleri performanslardan oluşturulan kolaj bir oyundu izlediğimiz.

mesut kara

Yoğun bir katılımla izlenen ilk günün etkinlikleri bittiğinde tüm katılımcılarda mutlu bir yorgunluk vardı. Tüm gün koşuşturan, etkinliğin yaratıcıları Cemal Uçarman ve kızı Emek Uçarman Özgen’in mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Geceyi Cemal Uçarman’ın Firuzköy’deki göl manzaralı evinde geçirirken köpeği Mars da ayak ucumda uyuyordu. 

7 Ocak programında ise şu etkinlikler yer alıyordu:

- Workshop: Bilinç altı Yolculuk

- Kafkas Halk Oyunları

- Söyleşi / Mesut Kara: Yazarlık Serüveni

- Meryem Nazlı: Engelsiz Yazılar

- Cemal Uçarman: Sanatın İz Düşümü

BENİM SİNEMACILARIM

Yedinci kitabım Benim Sinemacılarım geçtiğimiz haftalarda Etki Yayınları tarafından yayımlandı. Yılmaz Güney, Erkan Yücel, Tarık Akan, Müjde Ar, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Uğur Yücel, Nazan Kesal, Ercan Kesal, Cüneyt Arkın, Feride Çetin, Hulusi Kentmen gibi önemli oyuncuların portrelerinin yer aldığı kitapta Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Uluçay gibi yönetmen portreleri de yer alıyor.

Ayrıca Giovanni Scognamillo, Ketin Demirhan Üzerine yazılara yer verilen BENİM SİNEMACILARIM’ın içinde yer alan diğer başlıklar şöyle: 

- Şoför Nebahat ve Fosforlu Cevriye

- Melodramdan güldürüye

- Değişen güldürü ve yükselen değerleri

- Güldürünün üç tiplemesi: Cilalı İbo, Adanalı Tayfur, Turist Ömer

- Yeşilçam’ın kötü Adamları 

- Yeşilçam’da 100 kadın

- Sinemamızın ilk kadın yönetmenleri 

- Sinemamızın edebiyatçıları 

- Çocuk oyuncular. 

Arka kapaktan: 

Yılmaz Güney’li, Cüneyt Arkın’lı filmler kadar Ayşecik’li, Ömercik’li, Yumurcak’lı, filmler de büyük ilgi görüyor, mutlu sona hep birlikte seviniliyordu. Ezilen, horlanan, hep ağlayan Ayşecik’in, sevimli Ömercik’in, Afacan’ın, Yumurcak’ın, Sezercik’in yanı sıra o filmlerin iyi, sevimli ve babacan insanları Vahi Öz, Hulusi Kentmen, Necdet Tosun, Sami Hazinses, Suna Pekuysal, Hüseyin Baradan, Cevat Kurtuluş’la da bütünleşirdik. “Bana annemi versin, bütün servet onun olsun. Ben para pul istemiyorum, annemi istiyorum” diyordu Yavrum filminde Ayşecik.

Ayşecik Fakir Prenses filminde de babası o doğmadan ölmüş, mahallede herkesin prenses dediği biridir. Günün birinde prenses olur. O filmde de “Ben sevdiğim insanlar arasında yaşayayım da varsın fakir olayım” der. 

Yeşilçam’da filmler binbir zorluklar, yokluklar içinde, insan emeğine ve “yaratıcılığına” dayanarak yapılıyordu. Bir avuç inançlı sinemacının, yönetmenin ve her biri doğal yetenek olan oyuncuların, sinema emekçilerinin olanaksızlıklar içinde ortaya çıkardıkları filmler, halk tarafından beğeniyle izleniyordu. ’70’li yılların ortalarına kadar sürdü bu durum. Sonra büyü bozuldu. Gittikçe daha az film çekilir oldu.

BENİM SİNEMACILARIM MESUK KARA
Etki Yayınevi
208 Sayfa
13x19

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...