08 Ocak 2018 05:59

Ekonomi için tek yol 'Saray'ın çizdiği değil!

Ekonomi için tek yol 'Saray'ın çizdiği değil!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümetin ekonomik hamlelerine bakınca havada bir seçim kokusu var!
Hamlelerin birkaçını sıralayalım.
Asgari ücrete yüzde 14.2 zam yapıldı. Elbette yüksek değil*. Ama sermaye çevrelerinin yüzde 7’lik önerisinin de 2 katı.
100 bin civarında taşeron işçinin kamuya geçirilmesi işlemleri başladı! Eksik ve yetersiz bir düzenleme olsa da, biriken öfkenin bir kısmını dizginleyecek nitelikte!
İstihdam teşvikleri esnaf kesimini de kapsayacak şekilde genişletildi. Stajyer, kursiyer sayısını artırarak işsizliği kağıt üzerinde, az da olsa, düşük gösterecek bir uygulama.
Garanti Fonu’ndan kredi saçmaya devam edilecek. Ekonomik büyümeye, bazı ‘riskleri’ (Enflasyon, faiz ve borç artışı vb.) büyütmeyi göze alarak, gaz verilecek.
‘Artı 2 İstihdam Seferberliği’ başlatıldı. Daha önceki ‘artı 1’ milli istihdam seferberliği sonuç vermese de, Cumhurbaşkanın emriyle işsizlik azalacakmış havası estirilecek!
Kamusal teşvikler...
Kamusal harcamaların artırılması...
‘2018’de erken seçim olabilir’ sinyali veriyor. Seçim olmazsa da bütün bir yıl seçime hazırlıkla geçirilecek demektir.
Elbette, bir iktidarın ekonomi politikalarını tek başına seçim belirlemez.  
Sermaye birikiminin ihtiyaçları...
İktidarın kendi etrafındaki sermaye çevrelerini tahkim etme zorunluluğu...
Cemaatle kavganın yarattığı tahribatı giderme...
Ve benzeri etkenler de ekonomi kararlarında belirleyici.
Fakat kabul etmek gerekir ki...
En az yüzde 50 almayı gerektiren bir yönetim sistemine geçilmiş durumda. Seçim kazanma hedefinden hareketle, AKP iktidarı ve Saray hiç olmadığı kadar ekonomiyi araçsallaştırmak zorunda.

MAĞDURİYET VE RİSKİ BÜYÜTMEK

Yalnız iktidarın ekonomi politikalarının sonuçları ağır!
İnşaata, ranta, ucuz emeğe, borçla üretim ve tüketime dayanan büyüme modeli istihdam yaratmıyor.
Genç ve eğitimli işsizlik feci durumda.
Tüketime dayalı model enflasyonu körüklüyor. Büyüme emekçilere yoksullaştırıcı bir gelişme (enflasyon) olarak dönüyor.
Türkiye’de enflasyon dünya ortalamasının 5, kendi gelir grubunun 4 katı üzerinde!
Borçlanma arttı. Tüketimlerin çoğunluğu gelirle değil borçla yapılıyor.
Bütçe açığı büyüdü. Açığı kapatmak adına kamu mallarına zam yağdı.
Yeni vergiler salındı.
Cari açık ve sıcak para bağımlılığı arttı. Faizler coştu.
Kayıt dışı çalışma yükseldi. 10 milyonun üzerinde insan kayıt dışı çalışıyor.
Üstelik de emeğin aldığı pay azaldı. ‘Rekor’ büyümeden bahsedilen 2017 yılında gelir adaletsizliği derinleşti.
İşçi ve memurların milli gelirden aldıkları pay yüzde 35’ten yüzde 30’a geriledi. 5 puan azaldı.
Buna karşın kâr, faiz, rant gelirlerinin milli gelirden aldıkları pay ise yüzde 39’dan yüzde 47’ye yükseldi. 8 puan arttı.
Yine de Saray rejimi bu yolda ilerlemekte kararlı!
Ülkenin tüm birikimlerini teminat gösterip, Varlık Fonu üzerinden daha çok borçlanıp ‘aynen yola devam’ diyor.
Devam etmeli mi?
Devam edilirse ne gibi sonuçlar doğurur?
Alternatif bir yol nasıl izlenebilir?
Hilton Bomonti Otel’de basının deneyimli ekonomi yazar, editör ve muhabirleriyle buluşan CHP ekonomi yönetimi bu sorulara yanıt aradı.
Söz konusu buluşmada CHP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu şu tespitleri yaptı:
- Türkiye ve dünyaya dayatılmaya çalışılan neoliberal ekonomik model çöktü.
- Bu politika krizler üretti. Yoksul halkları çok daha yoksullaştırdı. Çok ciddi gelir adaletsizliği doğurdu.
- Türkiye’de de mevcut iktidar döneminde gelir dağılımı adaletsizliği dayanılmaz hale geldi.  - Yönetilemeyen Türkiye, kimlik siyaseti ve OHAL ile yönetilmeye çalışılıyor.

YENİ BİR MODEL LAZIM...

Bu modele karşı çaresiz değiliz. Bunun aksi de mümkündür!
İddianın sahibi CHP ekonomi kurmayları, ‘Bölüşüm öncelikli kalkınmacı’ bir model öneriyorlar.
Model şu üç ayaktan oluşuyor:
Birincisi ve en önemlisi, gelir dağılımı adaleti.
İkincisi, büyümeyi de içeren bir kalkınma.
Üçüncüsü de, çevreyle barışık çevre dostu bir ekonomik program.
Söz konusu model için yapılacaklar şöyle sıralanıyor:
Yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları sağlanmalı.
Emeğin niteliği artırılmalı. İyi yetiştirilmiş insan gücü oluşturulmalı, nitelikli istihdam sağlanmalı ve nitelikli mesleki eğitim verilmeli.
Ülke ihracatının içinde, yüksek teknolojili ihracatın payı oldukça az. Ve de giderek düşüyor.
Bunun için katma değeri yüksek üretime geçilmeli. Yeni teknoloji endüstri 4.0 hızla hayata geçirilmeli.
Yeni teknolojiye geçişin insanların işini kaybetmesini önlemek amacıyla da... ‘Emek 4.0’ diye tanımlanan endüstri 4.0’ı emek dostu haline getirecek program uygulanmalı.
Bunun yetmeyeceğinden hareketle de...
OHAL’in derhal kaldırılıp, “demokrasi 4.0” diye özetlenebilecek bir demokrasi programı hayata geçirilmeli.
Sürdürülebilir dengeli kalkınma için de...
Mevcut iktidarın metropollere yığılmaya yol açan programı yerine üretimi Türkiye’ye yaymak asıl hedef olmalı.
Tüm bunların programını oluşturduklarını ifade eden Erdoğdu, programın hayata geçebilmesi için güçlü ve yaygın sendikal örgütlenmenin olması gerektiğini vurguladı.   
Örgütsüzlüğün işçilerin adeta belini kırdığına dikkat çeken Erdoğdu, örgütlülüğün ücret sendikacılığının dışına çıkması gerektiğini kaydetti.

VERGİDEN BAŞLAMAK...

İşe vergiden başlanabilir. Çünkü Türkiye’de yoksulu yüksek vergilerle daha da yoksullaştıran bir sistem mevcut.
Dolaylı ve doğrudan vergilerin yüzde 75’ini emekçiler ödüyor.
İşsizler bile devlete diyet ödüyor. Sosyal yardım ya da işsizlik sigortası alan işsizler neredeyse hepsini devlete geri veriyorlar. Zira toplam vergilerin yüzde 2.9’unu işsizler ödüyor.
Oysa devlet yapacağı düzenleme ile aynı oranda vergi toplayıp emekçilerin vergi yükünü azaltabilir. Vergi adaletsizliğini ve gelir uçurumunu küçültebilir.
CHP’nin önerisi şöyle: Vergi dilimi sayısı çoğaltılmalı. Aşağıya indikçe vergi yükü azaltılmalı, en alttakilerden vergi hiç alınmamalı. Oluşacak vergi geliri kaybının telafisi için en üstekilerin gelir vergisi oranı 5 puan artırılmalı. Ayrıca iki evi olanın ikinci evinden servet vergisi alınmalı.

NİTELİKLİ SOSYAL YARDIM!

CHP’nin önerilerden diğeri de sosyal yardımlara ilişkin.
Büyük kaynak aktarılmasına rağmen, yoksulluğu yenmek istemeyen...
Yoksulluğu çözen değil, yoksulluğu yöneten...
Yoksulu iktidara mecbur bırakarak adeta sosyal bir prangaya dönüştüren...
İktidarın sosyal yardım anlayışına son verilmeli.
Etkin bir sosyal yardım politikası için yapılacaklar da şöyle özetleniyor.
Öncelikle ayni yardımlar ağırlıklı olarak nakdi yardımlara dönüşecek.
Sosyal yardımlar bütünlüklü bir sosyal politikalar içinde planlanacak.
Vergi yükü adaletsizliğine son verilecek. Asgari ücret vergi hariç 2000 lira düzeyinde belirlenecek.
İstihdam yaratılamadığı, gelir eksikliği durumunda borçlanma devreye girdiği için nakdi yardımlar verilirken bu sorunlara da çözüm aranacak. Zira bunları çözmeden sosyal politikaları, sosyal yardımları planlamak çözüm üretmiyor.
Çözüm üretmediği gibi aynı zamanda da...
Sosyal adaletsizlik intiharlar, kadın cinayetleri gibi sosyal yaralar açıyor. Bu nedenle hak temelli yardım yapılırken, istihdam yaratmak, gelir artırmak asıl hedef olacak.
Kadın istihdamı artırılacak. Kadın ucuz işçi olarak değil de, her pozisyonda çalışması için vergi ve teşvik sistemi oluşturulacak. Kadın çalıştırmak daha avantajlı kılınacak!

SİYASİ ALAN KADAR EKONOMİ DE ÖNEMLİ!

Bugünlerde ekonomi konuşmak son derece önemli. Zira insanlar kronik işsizlik, yüksek enflasyon altında ezildikçe ekonomiyi ülke sorunları sıralamasında öne koyuyorlar. Ve bugünlerde geleceğe güven dip yapmış durumda.
Tüketici güven endeksi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasından bile kötü! Yani vatandaşın ekonominin daha iyi olacağına, tasarruf edebileceğine, işsizliğin azalacağına dair umudu kalmamış.
Ekonomiye odaklanmak lazım!
‘Bu ekonomiye odaklanalım diğer alanlarda siyaseti arka plana itelim’ demek değil.
İdeolojik-politik kavgaları bugüne kadar genelde iktidar kazanıyordu. Lakin artık iktidar ideolojik olarak kazanmanın sınırına dayandı. Artık kazanamıyor dayatıyor. Bunun bir sonucu olarak da iktidar, ekonomik başarı hikayesi ile kitlelerin gönlünü almayı planlıyor.
Lakin riskleri erteleyerek, büyük faturalar biriktirerek ilerliyor. Bu durumda ekonomiyi ve çözüm önerilerini tartışmak önemli!
Elbette bu...
OHAL’e ve ‘tek adam rejimi’ dayatmasına karşı verilecek demokrasi mücadelesinden bağımsız olacak iş değil.
Elbette...
OHAL’in süreklileşmesinde ve olağanüstü halin olağanlaşmasında savaş ve gerilimin politik bir araç haline getirildiği bir ortamda barışı istemekten vazgeçerek yapılacak iş değil.
Yeniden yapılandırmayla gericileştirmenin at başı gittiği durumda laiklik mücadelesi arka plana itilerek hayata geçirilecek bir iş değil.
Bu nedenle de siyaset ve ekonomi ikilemine girmeden ekonomi-politik dengesinde ilerlemek gerek!

BÖLÜŞÜM SINIFSALSA ÇÖZÜMÜ DE SINIFSALDIR

CHP ekonomi kurmayları gelir adaletsizliğini ve yoksulluğu azaltacak alternatif bir program sunuyor.
CHP yönetimi adalet yürüyüşünün ardından gerçekleşen Maltepe mitinginde de... Tek adam diktası karşısında 10 maddelik alternatif bir öneri getirmişti. Lakin sahip çıktığı, devamını kararlılıkla takip ettiğini söylemek zor.
Bölüşüm ilişkileri sınıfsaldır. Bölüşüm, emekçi sınıflarla sermaye sınıfı arasında adalet üzerine dayalı gözükse de aslında kavga üzerinedir.
Yukarıdan aşağı düzenlenebilecek değil aşağıda kavga edilerek yukarıdan sökülüp alınabilecek bir olgudur!
Asgari ücret yetersizdir ama unutulmamalı ki...
En çok yükseldiği dönem DİSK’in ve emekten yana partilerin işçiler arasında talep örgütlediği, CHP’nin oluşan talebi seçim programına yazdığı, iktidarın da tüm bunları  görmezden gelemediği 2015 seçimleri sonrasıdır.
Yetersiz olsa da, taşeronda atılan adım da bir mücadele sürecinin ürünüdür.
Bölüşüm adaletsizliğini bir nebze de olsa hafiften kazanımların elde edilmesi bir mücadele gerektirdiği gibi... Kalıcılığı ve korunabilmesi de işçilerin örgütlülüğüne ve mücadelesine bağlıdır.
Tarihin bize öğrettiği bir gerçektir bu! 

SANDIĞA DEĞİL EMEĞE BAĞLANMAK

Bu YSK ile, OHAL altında seçimlere girmek demek... “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sonucuyla bir kez daha karşılaşmaya davetiye çıkarmak demek!
Sorunları ve çözümlerini seçime ve bir seçim başarısına yükleyen anlayış seçim aralarında, örneğin bu dönem, sırtı üstü yatmayı beraberinde getiriyor.
Oysa olağanüstü halin karşısına ‘normali’ koyarak başarmak mümkün değil. Başarmak için OHAL’in karşısına başka bir olağanüstü hali koymak gerek.
Gebze’de Birleşik Metal-İş üyesi metal işçileri gibi...
Valilik, ‘OHAL var sokağa çıkmak yasak’ dedi.
İşçiler “OHAL’i FETÖ’ye uygula işçiye değil” diyerek sokağa çıktı. Yasağı hiç de olağan kabul etmedi.
Sandık tek mücadele aracı değil. Sandıkta kazanmanın yolu da, sandığa kadar verilecek mücadeleden geçiyor.
CHP’nin, Meslek Birliklerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak...
Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık...
Ve Aykut Erdoğdu’nun katılımıyla gerçekleştirilen basın buluşmasında ve bize sunulan ekonomi raporunda gördük ki...
Arkada, ekonomi politikalarının mutfağında son derece nitelikli bir ekip var. Mesele nitelikli işi sandığa değil emekçilere bağlayabilmek.
Neoliberal politikalara gerçek alternatifin kurulacağı saha orası çünkü!

* Asgari ücretin enflasyon karşısında geçen yıl 4 puan erimesi. Enflasyon şu anki yüksek seyri. Yeni yılda kamusal ürünlere zam yağması. Temel tüketim maddelerindeki yüksek fiyat düzeyi. Benzeri nedenler yüzde 14.2’lik artışın yüksek olmadığını göstergesi.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...