02 Ocak 2018 00:52

Gerçek hangisi, yalan hangisi?

Gerçek hangisi, yalan hangisi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Yerli-millilik” iddiasından geçilmez. Öyle miyiz? Gerçek mi? İddia da propaganda da bu. Millilik Suriye’de, hatta Kudüs’te aranır. Batılı emperyalistlere atılıp tutulur. Ara sıra “NATO üyesiyiz. ABD ile ilişkilerimizi biz bozmayız. İyi olsun isteriz.” türü laflar edilse de, Amerika’ya, emperyalizme salvo atışlar yapılır. Ne kadar bağırılıp çağırılırsa, içeride yabancı düşmanlığını o kadar harekete geçirilir, taban güçlendirilir.

Örneğin Sudan’a gidilip Sevakin adası istenir. İhya edilecektir. Alınır. Osmanlı tarihi yeniden diriltilecektir. Bu arada denir ki: “Kan kokusu almış köpek balığından daha tehlikelisi petrol kokusu almış emperyalisttir. Sömürgeciler için tek mesele paradır, menfaattir. Bir avuç petrol için çiğnemeyecekleri hiçbir değer, ilke yoktur.” Ne yaparlar mesela? Rüşvet alır verirler, yolsuzluğun bini bir paradır. Başkalarına söz hakkı tanımaz, kendilerini ve çıkarlarını dikta ederler. Tekçi ve tekelcidirler. Daha sıralanabilir. AKP’nin ise parada pulda gözü yoktur. Ne rüşvet, ne yolsuzluk, ne vergi kaçırma. Elin adası istenir, ancak sadece davadır, tümü dava adamıdır. Barzani’nin petrolü İsrail üzerinden pazarlansa bile dönüp petrole bakmazlar. Eh biraz tekçilik ve tekelcilik vardır. Kendi partilerine bile örneğin ittifaklar konusunda kimse konuşmasın, sadece liderler konuşacak diye dayatacak kadar tek seslilik isterler. Gül’e bile demedik laf bırakmazlar. Ama Rus emperyalizminin sözünü etmeseler de, inanılacak olursa, emperyalizme karşıdırlar!

Ülkeyi OHAL ve KHK’lerle yönetirler. Olağan usullerle yönetebileceklerinden kuşkuludurlar çünkü. Meclis’i bile çalıştırmazlar. Darbe “Allahın lütfu”dur. Darbe deyip her işin içinden sıyrılacaklarını sanırlar. Son KHK’leri sivil çetelerin silahlandırılması üzerinedir. “Hayır” der, zamanında sokağa çıkıp darbeyi önlemiş olanların hukukunu koruduklarını ileri sürerler. Kimsenin okuması yazması yok sanırlar. KHK’de 15 Temmuz denip kalınmamıştır. Hem “terör eylemleri” denmiş, hem de “devamı”ndan söz edilmiştir. Günümüzde “teröre karşı mücadele” denip silahlanma ve örneğin adam öldürmenin meşrulaştırılmasını kapsamaktadır KHK, kısacası. Eski C.Bşk. Gül bile bu kadarı olmaz demiştir. Binali Bey örneğin “buna kim itiraz ediyorsa darbecilerden farkı yoktur” deyip çıkmıştır! Gerçek hangisidir: Gerçeğin kendisi mi Binali Beyin dediği mi?!

İşçilere gelindiğinde emperyalizm eleştirisi falan kalmaz, saf patronluk, patronculuk yapılır. Asgari ücret yeni tespit edilmiş, 1404’den 1603 TL’ye çıkarılmıştır. 200 TL bile değildir. TÜSİAD’a “daha ne istiyorsunuz, OHAL’le grevleri yasaklıyoruz ya” diyen Sn. C.Bşk, “Beyefendiler beğenmiyor... Ya eline diline dursun” demiştir. Beğenmeyen kim? İşçiler tabii. “Beyefendi” diye işçilere diyor, işçileri aşağılıyor C.Bşk. 1603 TL ile geçinemeyen, kirasına mı, boğazına mı, çocuğun okul masrafına mı, ilaca mı yetiştireceğini bilemeyen işçiyle alay edilmez. Bırakalım C.Bşk.’nın aldığı on binlerce liralık maaşla elinin altındaki milyarlarca liralık örtülü ödeneği. Vekillerin, bakanlarınkini. Gelsinler 1603 TL ile geçinsinler de demeyelim. Ama bakın şu “eyy..” çektiğiniz Avrupa ülkelerinde asgari ücret kaç paradır diye. Türkiye’nin işçisini yerlerde süründürmeye ne hakkınız var. Hem de “Yüzde 11.1 büyüdük” derken neden hep bana Rabbena, neden tümü patronlarla adamlarına, neden Türkiye ucuz işgücü cenneti, bunun hesabını bir verin.

Ve İran. Rejime karşı gösteriler patlak verdi. Pek güçlü sanılıyordu tekelci “mollarşi”. Tek adam Hamaney pek güçlüydü. Şimdi bizim “anti-emperyalistlik” taslayan aç gözlü milliyetçi havuz medyamız, Molla rejimini tutup İran’ı hedefe koymuş olan Amerika’ya saydırmaya başladı. Bir de sanki göstericiler sanki onlardan ibaretmiş gibi, Kürtleri işaret ediyor. Tamam emperyalist emperyalistliğini yapar, yapacaktır. Ama kapitalizm iyi midir, Bay Hamaney sütten çıkmış ak kaşık mıdır? İran, bir ucunda Zarrab’ın Zencanisi’yle eski C.Bşk. Ahmedi Nejad ve molla başı Hamaney’in de olduğu yolsuzluklarla sarsılıyordu. Ambargo’nun şiddetlendirdiği bir ekonomik dar boğaz içindeydi. Halk ancak bir yere kadar sabreder. Sonunda patlar. Şimdi rejimin bekçileri “demir yumruk” kullanacaklarından söz açıyorlar. “Yumruk”un sonu Tunus’la Mısır’da, örneğin iyi olmadı. İran’daki gelişmeler herkesin ayağını denk alması gerektiğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...