26 Aralık 2017 01:00

Tek yol; OHAL'in kaldırılması ve KHK'lerin geri çekilmesi için mücadeledir

Tek yol; OHAL'in kaldırılması ve KHK'lerin geri çekilmesi için mücadeledir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kamuoyunda OHAL’in kaldırılması için talepler yayılırken, Hükümet, bırakalım OHAL’i kaldırmayı, OHAL uygulamalarının aleti olan KHK’lerin kapsamını genişletiyor. Ki, bu genişletme, 696 sayılı KHK ile OHAL’i taşeron işçilerin kadro talebini bastırmaya kadar götürdü. Üstelik OHAL yasasını da ihlal ederek çıkarılan bu kararname ile Meclis devre dışı bırakıldı. Meclisin yasa yapma yetkisi ayaklar altına alınırken, taşeron işçilerin mahkemeler üstünden hak aramalarının önü de kesildi.

Kuşkusuz bu konuda tartışma da mücadele de sürecek görünmektedir.

HÜKÜMET, OHAL YASASININ VERMEDİĞİ YETKİYİ KULLANIYOR

Elbette son KHK’lerde sadece “taşeron düzenlemesi” yoktu.

Tıpkı taşeron konusu gibi OHAL’in ilanı edilmesiyle hiç ilgisi olamayan Şeker Kurulu, Tütün ve Alkollü İçecekler Düzenleme Kurulu gibi kurulların kapatılması ve Savunma Sanayi Müsteşarlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanması da yine bu KHK’lerle gündeme sokuldu. Ayrıca yüksek yargıya atamalar gibi -15 Temmuz darbe girişimiyle, dolayısıyla OHAL’le hiçbir ilişkisi olamayan- konular da KHK’lerle yürürlüğe kondu. 

Böylece Hükümetin KHK’leri 15 Temmuz darbe girişimiyle  ve onu yol açtığı tahribatı tamir etmek için değil; ülkeyi Meclisi de dışlayarak doğrudan KHK’lerle yönetmek için kullandığı bir kez daha görüldü.  

Öte yandan 695-696 sayılı KHK’lerle, cezaevlerindeki siyasi tutukluların mahkemelere tek tip elbiseyle çıkarılması, “Darbe ve terör olaylarının bastırılmasında rol alan sivillere yargı muafiyeti, yanı sıra dokunulmazlık getirilmesi” gibi son derece tehlikeli sonuçları bulunan düzenlemeler de yer aldı.

Siyasi tutuklulara tek tip elbise sorunu ülkemiz yakın tarihinde 12 Eylül cuntasının siyasi tutuklulara yönelik giriştiği saldırıları, cezaevlerini işkencehaneye dönüştürdüğü dönemi anımsatmaktadır. Ki, bu dönemde “Tek tip elbiseye hayır” mücadelesi, hem cezaevleri hem de duruşmaları şiddet ve baskının ayyuka çıktığı mekanlara dönüştürmüştü. Bu mücadeleler içinde pek çok siyasi tutuklu hayatını kaybetmiş, pek çoğu sakat kalmıştı.

12 EYLÜL CUNTASI VE GUANTANAMO ÖZENTİCİLİĞİ

Dahası “tek tip elbise”; dünyanın gözünde Bushçuların Guantanamo zindanını, öte yandan da ABD ordusunun Irak’ta ABD’ye karşı direnenleri kapattığı Ebu Gureyb cezaevlerini akla getirmektedir. Ki, AKP Hükümetleri bu cezaevlerindeki uygulamalar ve “tek tip elbise”lere karşı çıkan açıklamalar da yapmıştı. 

Bugün “Tek tip elbiseye karşı tepki”lerin o günkünden daha az olacağını söylemek için bir veri olmadığı gibi, daha ilk günden bu doğrultuda yapılan açıklamalar, “Tek tip elbiseye hayır” mücadelesinin insan haklarının savunulması ve “masumiyet karinesi” gibi gerekçelerle de beslenerek, duruşma salonlarından cezaevlerine, ülke sathından uluslararası platformlara kadar geniş bir alana yansıyacağını göstermektedir. 

Bu yüzden de AKP Hükümeti, Türkiye cezaevlerinin zaten dünyanın gözünde birer “zindan”, “En çok gazeteci ve siyasi tutsağın bulunduğu cezaevleri” olması unvanının yanına “Tek tip elbiseyi yeniden getiren Hükümet olma” unvanını da koymuş bulunmaktadır.

MUHALİFLERE SALDIRAN ‘SİVİL MİLİSLERE’ DOKUNULMAZLIK

695 ve 696 sayılı KHK’lerin getirdiği en önemli düzenlemelerden birisi de yukarda belirtildiği gibi, “Darbe ve terör olaylarının bastırılmasında rol alan sivillere yargı muafiyeti, dokunulmazlık getirilmesi”dir.

AKP’nin son aylarda, sivil milisler oluşturulması ve bunların silahlandırılması gibi girişimleri ile birlikte ele alındığında, bu düzenleme ile “sivil milisler” için faaliyet alanı açıldığı ve muhaliflerin eylemlerine -”Gezi eylemleri”, “Adalet Yürüyüşü” gibi- saldırı düzenleyenlere dokunulmazlık kazandırmak istendiği görülmektedir. Bu da “AKP’nin muhaliflerini ezmek için bir iç savaşa hazırlandığı” gibi iddialara da inandırıcılık kazandırmaktadır.

Dün Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve AKP Sözcüsü Mahir Ünal, gazetecilerin soruları üzerine, “Bu düzenlemenin sadece 15 Temmuz ve ertesi günü olanlarla ilgili olduğunu” bu yüzden de bu madde ile ilgili yorumların abartılı ve kasıtlı olduğunu söylediler. Ancak, Mahir Ünal, 15-16 Temmuz’daki eylemlerden dolayı darbe girişimine karşı olan “sivil vatandaşlara” herhangi bir soruşturma ve dava açılmış olmadığını da belirtti.

AKP HÜKÜMETİ OHAL’İ SONSUZA KADAR SÜRDÜRMEDE KARARLI 

Elbette bu durumda, “Ortada bir soruşturma ya da dava olmadığına göre, böyle bir yasal düzenleme neden yapılmaktadır?” sorusuna ikna edeci bir yanıt verilememektedir. Ayrıca bu madde üzerinden ve ihtiyaç duyulduğunda; muhaliflerin girişeceği çeşitli türden demokratik eylem ve etkinliklerin “darbe girişimi” olarak gösterilerek hedefe konmayacağının da hiçbir garantisi yoktur. Ki, ülkede yaratılan iklim dikkate alındığında, mevcut KHK’lerin bu türden saldırıları cesaretlendireceğini söylemek de yanlış olmaz.

695 ve 696 sayılı KHK’ler göstermektedir ki, AKP Hükümetinin OHAL’i kaldırmak, KHK’lerle ülkeyi yönetmek konforundan vazgeçmeyeceğinin çok açık göstergesidir. Dahası taşeron düzenlemesiyle AKP Hükümeti işçi haklarını da OHAL’in kapsamına almıştır. Onun içindir ki, bugün OHAL’in kaldırılmasını isteyen her çevrenin ve her vatandaşın, “OHAL kaldırılsın, KHK’ler iptal edilsin” mücadelesini güçlendirip etkinleştirmesi için kendini ortaya koymasından başka bir yol kalmamıştır. Aksi halde AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan rejimini KHK’lerle sonsuza kadar sürdürmek istemektedir. Ve artık bunu saklamamaktadır da. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...