Aklı savunamazsak toplum çöker
Fotoğraf: Envato
Tuz da kokarsa meselesi, akıl da tutulursa, ne yapacağız? Tümel aklın bireysel akıldan farkı tekil ruhu aşıp evrenselliğinde veya tek tek kişilere değil herkeste ortaklığında mı? Akıl ortaklığı da kalkarsa cins ve tür ortaklığı da kalkar mı?
Safsatanın sınırı yoktur: Yeniler eskileri fersah fersah geçti
“Günaydın” diyor bölüm arkadaşım ayaküstü, “günaydın” diyorum, “Sabahı şerifleriniz hayrola”. “Ağar olursa kefilin her şey mümkün” diye laf atıyor. Hakkında pek çok iddia bulunan faili meçhuller döneminin mimarı Mehmet Ağar, Hüseyin Çapkın’a kefil oluyor, “Mehmet Ağar’ın kefil olduğu Hüseyin Çapkın tahliye edildi.”
“Bir Giritli tüm Giritliler yalan söylüyor” demiş de bizim bu yanıltmacayı doğru sanıp yutmamız, bu Giritli kıyası Ağar’ın veya mevcudun yanında çok masum kalıyor.
“Sabahı şeriflerimiz veya şerifelerimiz hayırlı olsun” da birileri sanal ortamda şöyle takılmış: “Vahşi Batı’da yaygın olarak kullanılan bir dostluk mesajı. Bir kasabadaki şerif hayırlı olursa, o kasabada birlik ve adalet olacağını bilen Amerikan yerlileri tarafından bulunmuştur.”
Aristo’daki erdem veya fazilet ilkesi olan “adalet” sadece birileri için değil, ün veya zenginlik için değil yurttaşların tümü için istemektir.
Nurcularla AKP’nin, Erdoğan ile Ağar’ın kendi çıkarları için oluşturduğu blok ve iş birliği en baştan “adil” değildi, hepsi kendisi için istiyordu, yolda birileri birilerini kazıklamaya kalktı, daha doğrusu her ikisi de kendisi için yontmaya başladı, biri biraz üste çıktı, onun tepesine bindi, yarın ne olur, durum hiç adil gitmediği gibi bir sonraki adımı da parlak gözükmüyor, ortada olmayan ise adalet, kuruluşundan bugüne zaten adalet üzerine değildi.
Ayaküstü sohbet devam ediyor: Antik Yunan sofistlerinden Protagoras “her şeyin ölçüsü insandır” diyordu ama onlar tam da bunun bilgisini edinmeye, bu konuda insanları da eğitmeye çalışıyorlardı, bugünün sofisti, bizim sofistler sofist olmanın çok ötesinde, sözcüklere de, adalete de, topluma da takla attırıyorlar, bunlara safsata çok az geliyor, yeni terimler bulmak gerek, yoksa bunları nitelemek üzere kullandığımız her terim eskisine haksızlık olacak, eskisini kirletecektir. Bir önceki mevcut halden fersah fersah masum ve insani kalıyor, bugünküler, AKP’liler, FETÖ’cüler, Ağarlar, Çapkınlar fersah fersah başka bir merhalede bulunuyor.
Karşıtın türdeşliği veya türdeş olanların karşıtlığı, çelişiğin ise çelmesi
Karşıt ancak aynı cins veya aynı tür içindekiler için söylenebilir. Ancak özdeşlik olursa, aynı cinse, aynı türe ait olursa mümkün olur, orta terimi olmayan bir kıyas eksik bir kıyastır, kıyasın esası türdeşlik ilkesine dayanır. Çelişik ise bir diğerini çelendir, bu diyalektikaya daha yakındır, yani iki çelişiğin birbirini çelmesine yoksa karşıtlığına değil. Diyelim ki “Çakallar aynı yolun yolcusudur./ A bir çakaldır./ O halde A da aynı yolun yolcusudur.”
Ağar ile Çapkın, Ağar ile Erdoğan, “FETÖ” ile daha niceleri birlikte yola çıktıkları halde yol boyu sevgi-nefret ilişkisi oluşabilir, ancak çelişik değillerdir, birbirlerini gerekli kılar ve birbirlerini üretirler. Oysa çelişik daha başkadır, birinden birinin oyunda yeri yoktur, onu çeler.
AKP’nin karşıtı kimler, çelişiği kimler, üzerinde iyi düşünülmesi gerekiyor.
Aklı savunmak gerek
Foucault, toplumların giderek sosyal olmaktan çıktığını, bir yandan kitleleşmeye diğer yandan bireycileşmeye başladığını görerek “Toplumu savunmak gerek” diye üniversitede açılış konuşması yapıyordu.
Durkheim’i Foucault’un öncüsü sayabiliriz. Durkheim, 20. yüzyılın sorunlarını içten kavrayan ilk isimlerden biri sayılabilir, Freud’un da öncüsü, biri sosyoanalisti, diğeri psikanalisti sayılabilir. Marx’ın yabancılaşması daha kategorik bir durumdur, Durkheim’ın altrusmi, egoizmi ve anomisi daha derinden bir yere sahiptir, hem etnosantrizmi hem bencilliği hem de anomiye (boşluğa) düşmeyi aynı anda hem de empirik olarak göstermeye çalışmıştır.
Bir şeyin özü var mıdır, akıl geçici olandan, hatta candan ruhtan daha üstte midir? Akıl; insanlar arasındaki ortaklaşmayı sağlayan meleke (yeti) midir? Aklı zıtlaştırabiliriz, karşıtlaştırabiliriz, çelişkiye sokabiliriz ancak göreceleştirirsek sonuçları salt sofistika (safsata) olacağı yani bilim ve mantık olmayacağı gibi onları da bozan, bilim ve felsefeyi de bozan bir hale, böyle bir alete mi dönüşmektedir ki aklın bozulması ortaklığın, toplumun bozulması anlamına gelecektir. Aklı savunamazsak toplumu da, evrenseli de savunamayacağız.
- İmtiyaz/kapitülasyon, rantiye veya mütaşerik otoriterlik: Peker, Ağar, Erdoğan, Altınok, Kurum, İmamoğlu… 29 Mart 2024 04:46
- Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı 22 Mart 2024 04:57
- AKP ve MEB mesleki eğitimin sırrını çözdü: Fütüvvetnameler ve baş ahilik dönemi 15 Mart 2024 04:43
- Patriyarka ve öğrenci açlığı sorunu: Niteliksiz okullar, meteliksiz veliler, kadınlar, çocuklar 08 Mart 2024 05:05
- Türkiye'de felaketlerin faktörlerinden öte aktörleri kimler? 01 Mart 2024 04:46
- Felaketler çağı ve Türkiye'nin felaketler dönemi 23 Şubat 2024 04:46
- Depremde Hatay’da ölüm sayısı ne kadar? Hatay’a, Adıyaman’a, Malatya’ya resmen ayrımcılık mı yapılıyor? 16 Şubat 2024 04:39
- Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920 09 Şubat 2024 04:53
- Deprem ve ülke yönetimi: Mütaşerik yönetimin ağır sonuçları 02 Şubat 2024 04:48
- "Karakter eğitimi" nedir: MEB, Bakan Tekin 1.3 milyon işçi çocuğu unuttu, "Çocukları bari tatilde çalıştırmayın" 26 Ocak 2024 04:45
- Davos, yerel seçimler ve yoz milliyetçilik çağı: Paranın satın alma gücünün satın aldığı tin ve insanlık 19 Ocak 2024 04:50
- MEB'in yüzüncü yıl raporu gerçeklik korkusu: İçinde Mustafa Kemal hiç geçmiyor 12 Ocak 2024 04:47