12 Aralık 2017 00:56

Rüşvet değil samimiyet mi- kapatın üsleri!..

Rüşvet değil samimiyet mi- kapatın üsleri!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ne kadar da “milli” başımızdakiler! Yetmeyince İslami şapkayı da takıyorlar.

Geçen hafta Man Adası ve enişteyle dünürün, kardeşle oğlanın paraları ya da kaçırdıkları vergiler konuşuluyordu. Paralar gönderilmedi, geldi denmişti. Öyle kaldı. Ne oldu paralar, nereden peydahlandı, şimdi nerede? Görülmeden sahte denen belgeler savcılığa da verilmişti. Dava mava açılmadı.

Bir de Zarrab konuşuluyordu. Bakanlarla Halk Bankası Müdürüne verdiği rüşvetleri anlatmıştı. Birkaç yıl önce önce “bağımsız Türk mahkemesi” ve ardından AKP’li Meclis çoğunluğu marifetiyle alınan “Rüşvet yok darbe var, hem Zarrab hem Bakanlar tertemizdir” kararı fos çıkmıştı. Davanın yeniden açılması gündeme gelmişti. Kaldı.

Ne vergi kaçırması, ne rüşveti yolsuzluğu “milli dava” dendi!

Bakıldı ki yetmiyor, takviye gerekiyor; C.Bşk., bir “milli dava”ya daha el attı, Yunanistan’da yeniden Lozan’ı tartışma konusu yaptı. Sanki Türkiye’de müftüler atanmayıp seçiliyormuş gibi, nasıl olup da Yunanistan’da seçilmediği soruldu. Müftüler bir yana, seçilmiş belediyelere kayyum atamalarıyla Atatürk’ten de büyüklük iddiasıyla Lozan’ın güncellenmesi girişiminin milliliğinin tartışılırlığı para-pul işlerini örtmeye yetmiyordu ki, C.Bşk.’nın Amerikalı muadili Trump imdada yetişti. Bu sefer “lütuf Allah’ın” değil Trump’ındı, fırsata çevirmemek olmazdı! ABD’nin İsrail’in başkenti olarak tanıdığı Kudüs, sadece milli değil İslami bir davaydı da. İki yönden de Türkiye halkının ilgisini çekip harekete geçireceği ve parasal işlerin unutulacağı düşünüldü ve yüklenildi. “Lütuf”tan istifade, rüşvet-yolsuzluk işlerini gündem eden CHP’ye de rahatlıkla ders verilebilirdi: Ataşehir Belediye Başkanı’na işten el çektirildi, İçişleri Bakanı Mafya ağzıyla “bittin sen Kılıçdaroğlu” diye kükredi.

Geçen yıl “milli dava” adına, Kutül Amere zaferi denip, 1. Cihan Harbi’nde Filistin Cephesinde yenilgi üzerine yenilgi alınırken bir muharebenin kazanılmasının 100. yılı kutlamalara sahne edilmişti. Kudüs’ün İngiliz Generali Allenby’a tesliminin 100. yıldönümüne denk gelen bu yılın 7 Kasım’ıysa kutlamasız geçiştirildi. Üstelik Trump’un açıklamasının ertesi günüydü.

Kudüs’ü teslim edenin Osmanlı olduğu unutulmuştu, ama “biz” denen Osmanlıya övgü unutulmamıştı: “Kudüsü Haçlı barbarlığından kurtaran Selahattin Eyyubi bizimdir. Kudüs’ü Osmanlıya katan Yavuz Selim Han da bizimdir. Kudüs’ü zulümden kurtaracak olan, Allah’ın izniyle yine biz olacağız.” Ve eklemişti C.Bşk: “Kudüs’ü çocuk katili işgalci bir ülkenin insafına terk etmeyeceğiz.”

Bizim, sonuncu padişahı İngiliz işbirlikçisi bir vatan haini olan Osmanlı olmadığımız, sultanlıkta değil bir cumhuriyette yaşadığımız bir yana, Netanyahu’dan zehir-zıkkım bir yanıt geldi: “Kendi ülkesinde Kürt köylerini bombalayan, gazetecileri hapse atan, İran’ın uluslararası yaptırımların etrafından dolaşmasına yardım eden... bir liderden ahlak dersi alacak değilim.” Az hin oğlu hin değildi. Bombalama yok mu– var. Gazeteciler hapiste değil mi– hapiste. İran’la ilgili iddia doğru mu– doğru. Doğru, ama bu doğrular, Netanyahu’nun hinliğini, zulmünü ve katilliğini engellemiyor!

En çok “tencere dibin kara...” denebilir! Dibin karalığı bundan ibaret değil, yöntemler de kara. O da savaşmakla kalmayıp diplomasi de yapıyor; o da allem kullem, kendini Brüksel’e, ABD’nin yaptığını yapmayan AB Dışişleri toplantısına davet ettirdi. Önce Fransa’ya Macron’a uğrayıp Trump’ın açıklamasını eleştiren ama İsrail’e atılan roketlere sessiz kalan “AB’nin iki yüzlülüğü”nü suçladı. Tabii ki C.Bşk. ve “Eyy...” efelenmelerini hatırlatıyordu. Bir başka dip karalığı daha vardı: Netanyahu’nun da ülkesinde rüşvet ve yolsuzluklarla başı dertteydi ve o da “Trump’ın lütfu”yla rahat bir nefes almıştı.

İki öneri. En çok liderlerin ilgi göstermesi ricasıyla...

Bir. Eğer “milli dava”da samimiysek, Türkiye’deki ABD üsleri kapatılsın, İsrail’le başlanıp ABD ile sürdürülmek üzere, diplomatik ilişkiler kesilsin, askeri, ticari ve mali anlaşmalar iptal edilsin.

İki. Şu parasal işlerle igili, herkes mal varlığını açıklasın. C.Bşk. ve oğullarıyla kızları, damatlarıyla dünür ve enişteleri de, Kılıçdaroğlu ve Ataşehir Bld. Bşk.’nı da.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...