09 Aralık 2017 00:26

İç politika amaçlarına feda edilmiş bir 'dış' ziyaret

İç politika amaçlarına feda edilmiş bir 'dış' ziyaret

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan ziyareti beklenmedik biçimde “yüksek gerilimli” başladı.

Ülkelerin birbirine yaptığı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi yüksek düzeyde organize edilen ziyaretler, iki ülke arasındaki ilişkileri düzeltmek, biriken sorunlara bir çözüm yolu bulmak içindir. 

Ancak, Yunanistan’a, 65 yıl sonra yapılan bu en üst düzeydeki ziyaret, eski sorunların canlandırılması ve üstüne yeni sorunlar eklenmesiyle başladı. 

ERDOĞAN’IN ZİYARETİ SORUNLARA SORUN EKLEDİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopulos’un protokol gereği düzenlediği “hoş geldin” töreninde, Yunanistan’la eski ve yeni hangi sorun varsa, üstelik sanki Kılıçdaroğlu ile tartışıyor gibi “Sizin NATO’ya girmenizi bile biz sağladık”, “Sizde Türk’e Türk demek bile yasak”a varan söylemlerle sayıp döktü. Üç beş dakika olarak planlanan protokol görüşmesi, canlı yayında 40 dakika sürdü! Bu tartışma, belki biraz daha düşük ses tonuyla, Çipras’ın verdiği akşam yemeğinde de devam etti.

Bütün bu tartışmalar; başlıca üç büyük, ama “kronikleşmiş” sorunu, sıcak gündeme taşımakla kalmadı. İki ülke arasındaki anlaşmazlıkları daha da netameli bir yola sokması mümkün olan “Lozan Anlaşması’nın revize edilmesi”ni de Türkiye ve Yunanistan arasında “dördüncü” bir soruna dönüştürdü. 

Bugüne kadar; Türkiye ile Yunanistan arasında üç önemli sorun vardı: 

1) Ege sorunu,

2) Kıbrıs sorunu,

3) Batı Trakya’daki Türk azınlık sorunu.

Üstelik Erdoğan bütün bu sorunların üstüne bir de “Lozan Anlaşması’nın güncellenmesi” sorununu ekledi.

Yunanistan-Türkiye ilişkileri söz konusu olduğunda, hem Türkiye hem de Yunanistan bakımından iç politika ile dış politika amaçları sıkça birbirine karışmıştır. Dahası her iki ülkenin “milli politikasında”, Yunanistan’da Türkiye, Türkiye’de Yunanistan “kadim düşman”dır! “Dostluk” sadece protokol icabı kullanılan bir sözcükten ibarettir. 

BU ZİYARET SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNÜ KOLAYLAŞTIRDI MI?

Ama bu ziyaret açısından ele alındığında şu sorunun yanıtı önemlidir: “Komşu bir ülkenin Cumhurbaşkanı değil de İstanbul’u ve Yunanistan’ı fethetmiş, Osmanlı padişahının torunu, mirasçısı edasıyla yapılan ziyaret, Türkiye ile Yunanistan arasındaki kronik sorunların çözümünü kolaylaştırmış mıdır yoksa güçleştirmiş midir?”

Elbette, bu soruya net bir yanıt vermek için, yakın gelecekteki gelişmeleri görmek gerekecektir. Ama şimdiden görünen; bu ziyaretin, zaten var olan sorunları, hükümetler arasında bir tartışma olmaktan çıkararak, iki ülkenin halkları arasında en gerici güçlerin kışkırttığı düşmanlığı güçlendireceğidir. Bu ziyaretin ilk dakikasından itibaren Erdoğan’ın “domine” ettiği bu üslup hiç kuşkusuz, sorunların çözülmesini daha da zorlaştıracak görünmektedir.

Bütün bunların ötesinde gerek Kıbrıs, gerek Ege, gerekse Batı Trakya sorunları, her iki ülkeyi yöneten gerici egemen sınıflar ve hükümetlerinin, çözülmesi değil çözülmemesi için özel çaba harcadıkları sorunlardı. Çünkü bu sorunlar her iki ülkenin yöneticileri için, en kolay istismar edilen, halkların gündemini değiştirmek için en rahat kullandıkları iç politika malzemesidir. Bu yüzden de onlarca yıldır bu sorunlar bir adım ileri iki adım geri atılarak kamuoyları oyalanmaktadır.

‘LOZAN’ TAMAMEN İÇ POLİTİKA AMACIYLA GÜDEME GETİRİLDİ

“Lozan Anlaşması”nın, Erdoğan tarafından, MHP ve en gerici, en şoven odakların yedeklenmesi amacıyla; bir yandan Ege adaları öte yandan da Musul-Kerkük’ün Türkiye’ye ilhakını tartışmaya açan bir girişim olarak tamamen iç politika kaygısıyla gündeme getirildiğini herkes bilmektedir. Nitekim Erdoğan, “Lozan’ı biz kendi rızamızla kabul etmedik” diye tartışmayı açtığında, hem Irak hem de Yunanistan’dan “Türkiye’nin bizim topraklarımızda gözü var” içerikli tepkiler de gelmişti.

Son dönemde AKP, “Atatürkçülük maskesi” takmaya hazırlanırken, sanki Lozan tartışmasını gündeminden çıkardığı gibi bir intiba uyandırdıysa da Yunanistan ziyaretinde gördük ki, Erdoğan ve Hükümeti, sorunu gündemde tutmak istemektedir. En azından yeniden gündeme getirmek niyetindedir.

Açıkça görülmektedir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tartışmayla Yunanistan’ı ikna edemeyeceğini bildiğine göre, böyle bir dönemde “Lozan tartışması”nı, tamamen iç politika kaygılarıyla gündeme getirmiştir. Bu tartışmayı Yunanistan’da açmaktan da ayrıca “Yunan düşmanlığı” geleneği üstünden ek bir fayda sağlamayı amaçlamış görünmektedir.

Öte yandan Yunanistan, gerek AB gerekse ABD’den, “Türkiye bizi tehdit ediyor” gerekçesiyle yardım talep edecektir ve özellikle de Türkiye’nin AB ile ilişkilerine yeni zorluklar ekleyecektir. Ama, Erdoğan yönetiminin bunları pek önemsemediği anlaşılmaktadır.

SORUNLARIN ÜSTÜNÜ ÖRTME VE GÜNÜ KURTARMA HAMLESİ

Çünkü Erdoğan-AKP yönetimi çok önemli sorunlarla karşı karşıyadır.

Hükümetin ekonomiyi, “büyüme”, “ihracat” gibi kalemler üstünden onca parlatmasına rağmen, enflasyonun başlıca tüketim mallarına gelen zamlar, düşük ücret ve maaşlar olarak halkın canını acıtan bir düzeye gelmiş olması, geniş yığınlar arasında ekonomi politikalarına yönelik hoşnutsuzluğu artırmıştır. Gidişat bu sıkıntıların daha da artacağını göstermektedir.

Dış politikada IŞİD sonrası Suriye planı konusunda, ABD ve Rusya’nın anlaşması Türkiye’yi “masada” etkisiz bir noktaya itmektedir. Bu da Türkiye’yi dış politikada bütün “Kırmızı çizgilerini terk etmeye” zorlamaktadır.

“Tek parti tek adam rejimi” doğrultusunda atılan adımlar, OHAL ve KHK’lerle ülkeyi yönetme tutumu, geniş yığınlar tarafından giderek daha çok tepkiyle karşılanmaktadır. Dahası anketler, AKP-MHP oylarının da düşüş trendinde olduğunu göstermektedir.

Zarrab etrafındaki rüşvet ve yolsuzluk skandalının ABD’de davaya dönüşmesi AKP’ye oy veren kesimler içinde yeni tartışmalar yol açmıştır ve giderek daha da derinleşecek mahiyettedir. 

Erdoğan ve AKP Hükümeti, bu sorunları aşmak değil ama, üstlerini örtecek, hiç olmazsa günü kurtaracak bir imkan olarak Yunanistan düşmanlığını kışkırtmayı, bunu “Lozan” üstünden yaparak, iç politikada pek çok gündemi geride bırakacak biçimde gündemi değiştirmeyi amaçlamıştır.

Bu, “Halklar arasında düşmanlığı kışkırtma” tercihi bir hükümet için çok kötü bir tercih, hatta felakettir! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...