29 Kasım 2017 00:15

Sağlık telaşı

Sağlık telaşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bedenlerimizin ‘Bir reklam panosuna dönüştürüleceği’ hiç aklımıza gelir miydi? Özellikle ülkemizde hepimiz daha tombul ya da aşırı kiloluyuz. Bu hal daha bir ‘reklam panosuna’ dönüştürüyor özellikle obez olanlarımızı. Her birimiz bir ötekinin obez bedeninde ‘sağlıklı yaşam’ tanımlar hale geldik.

Bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik hali olarak tanımlanan sağlığın belirleyenleri arasında politik tercih ve ideolojiler önemli bir yer tutar. Ülkedeki hakim politik tercih ve uygulamalar kendini dışında hissedenler için de bir başat belirleyendir. Bazen bir yasadaki tek bir kelime halkın sağlığını esenlendirir veya riske sokabilir. Misal Genel Sağlık Sigortası (GSS) sağlık hizmet sunumu bağlamında ülkede yaşayan herkesi şemsiyesi altına aldığını iddia etmekle birlikte yasada yer alan “prim temelli” sözü primini ödeyemeyen milyonları kapsam dışına itiyor. Oysa ‘vergi temelli’ denseydi bu kapsam dışılık olmayacaktı. Anlaşılacağı üzere yasada vergi temelli yerine prim temelli denmesi AKP’nin ideolojik bir tercihidir.

İktidarda olanların ideolojik dayatmaları her birinizin sağlığını etkilerken tersten bir durum da söz konusu. Sağlık algımız ve buna dair yapıp ettiklerimiz neoliberalizmin serpilmesi ile birlikte fark etmeden her birimizin gelecekteki ideolojik tercihlerini ve doğası gereği sonraki iktidarı da belirleyeceğe benziyor. 

Dikkat ettiniz mi bilmem ama bireylerin ‘sağlıklı yaşam’ algısı ve pratiği etrafındakiler için giderek bir dayatmaya ve ideolojik niteliğe bürünmeye başladı. Özellikle sigara içenler ve aşırı kilolular üzerinden bu durumu daha net görüyoruz. Her şey onları giderek toplumun ekseriyetinin “Bedenlerini ihmal eden tembel, iradesizler” olarak görmesi ile başladı diyebiliriz. Bunun devamında misal sigara başlığında sigara içmeye karşı geliştirilen karşıtlık giderek tercih karşıtlığından sigara içenlere yönelmiştir. Başta ABD olmak üzere dünyanın birçok farklı ülkesinde sigara içenler işe alınmıyor artık.

Başta obezite olmak üzere çeşitli insanlık hallerimizde sağlığın sosyal ve siyasal belirleyenleri göz ardı edilerek mesele ‘iradesiz tembeller’ iması ve ‘sağlıklı yaşam’ paketleri ile bireysel sorumluluğa indirgeniyor. Televizyon sabah programlarından ana haber bültenlerine, gazetelerin haber manşetlerinden magazin haberlerine, radyo programlarından sosyal medyaya, dost sohbetlerinden doktor muayene odalarına ‘sağlıklı yaşam’ temel konumuz artık. Medyatik aşçı şefleri, gurmeler adeta “Din adamlarının yerini almaya başladı”.

Fitness, yoga, kalori hesabı, sık sık tansiyon / nabız takibi, akıllı telefonlardaki adım ölçerler... Günümüzde “Sağlık bir ideoloji haline aldı” bu ideolojiye ayak uyduramama ise hastalık belirtisi olarak algılanmaya dönüştü. Bu ideolojik bir kayma olup sağlığın bireysel sorumluluğa indirgenmesi serbest pazar ekonomisi girdabındaki günümüzde “neoliberal dalganın ve ülkemizde adına yanıltıcı bir şekilde “sağlıkta dönüşüm” denen ‘sağlıksız’ gidişatın bir parçası haline getiriyor ekseriyetimizi.

Hastalanan çalışanlar bilir; hastalıklarında onlar için hekim ‘iş göremezlik belgesi’ düzenler. Bu sermaye ve onun güdümündeki iktidarlar için ciddi bir ekonomik tehdittir. 

Sigara bırakmak bu bağlamda artık salt sağlığınıza özen göstermek ve ömrü uzatmak değil aynı zamanda bir iş güvencesi yani “Kendi pazar değerinizi artırmak için zorunlu bir stratejidir.” Yani iş görebilirlik sertifikasıdır. Neoliberal ahval kişisel sağlıklarını ihmal edenleri doğrudan bir tehdit sayıyor. İşte bundandır işverenlerin ‘sağlıklı yaşam’ projelerine destek vermesi.   
Will Davies “Sağlıklı yaşam, zihnin ve bedenin ekonomik birer kaynak olarak görüldüğü siyasi bir paradigma üretiyor” demekte. Açmakta yarar var.

Gelişmiş ülkelerde daha yaygın olmakla  birlikte ülkemizde de bir çok işveren çalışanları için egzersiz programları, mutluluk seminerleri ve ‘yaşam koçlarını’ devreye sokuyor. İlk anda hoşa gidebilen bu uygulamalar özünde mutlu ol, egzersiz yap, dengeli beslen, kilolarından kurtul ve sağlıklı kal derken aslında sağlıklı olma halini bireyin / çalışanın sorumluluğuna indiriliyor. Bu yolla çalışma koşullarının kilo, kalp, tansiyon ve diğer başlıklarda yarattığı olumsuzlukların yani kendi sorumluluk alanlarının üzerinden atlamış oluyor.

‘Sağlıklı yaşam’ endüstrimiz var artık. Bu endüstrinin girdabına kapılanlar adeta sendroma / hastalığa yakalanmış gibiler. Bu yola meyledenler Simon Critchley’in tanımıyla adeta pasif nihilistlere dönüşür. “Pasif nihilist; eylem yoluyla dünyayı dönüştürmeye çalışmak yerine, içindeki çocuğu keşfetmek, yoga yapmak, kuşları gözlemlemek veya botanikle ilgilenmek gibi yollarla sadece kendine, kendi bireysel hazlarına ve kendini mükemmelleştirme projelerini odaklanır” demekte Critchley, haksız mı?

Sağlıcakla kalın...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa