ABD stratejisinin halkaları olarak birleşen gelişmeler
Fotoğraf: Envato
Gerek bölgeye yapılan emperyalist müdahaleler, gerekse bölgedeki gericilikler arasındaki çatışmanın geldiği boyutlar, bölgede Türkiye’nin girişimlerinin nereye doğru gittiğini daha görülür hale getirdiği gibi, bölgedeki bütün gelişmelerin iç içe geçtiğini de gösterdi. İlk bakışta birbiriyle ilgisi yok gibi görünen gelişmelerin aynı sürecin halkaları olduğu da daha görülür hale geldi.
Bu sıcak gelişmelerin en önemlileri şöyle öne çıkmaktadır:
Reza Zarrab davası Erdoğan-AKP yönetiminin yargılanmasına dönüşüyor: İran asıllı T.C. vatandaşı Reza Zarrab, yaklaşık iki yıldan beri ABD’de yargılanıyor. Bu yargılama, iki yıl içinde adım adım Türkiye’de AKP Hükümetinin baş maddesi haline geldi. Çünkü; Zarrab’a yönelik suçlamalar, dava ilerledikçe, davanın Zarrab’ın suçlanmasından öte, dönemin Halkbank yetkililerine ve dönemin Ticaret Bakanı Çağlayan hakkında tutuklama kararlarının çıkmasına kadar geldi. Böylece dava Türkiye’de Zarrab’la bağlantılı olan siyasetçilerin “sanık sandalyesi”ne oturtulduğu bir davaya dönüştü. Davada adı “gizlenen” sanıklar da var. İlerleyen günlerde bu “gizli sanıkların” kimler olduğunun da ortaya çıkarılacağı, bunların da Türkiye’de makam sahibi olmuş kişiler olacağını da artık herkes az çok biliyor.
17-25 Aralık skandalının “tapeleri”nin de bu ayın sonunda yapılacak duruşmalarda dinleneceği gelen haberler arasında. Ve nihayet New York’ta tutuklu olan Zarrab’ın ve avukatlarının son duruşmaya çıkmaması, Zarrab’ın “itirafçı” olduğu yorumlarını gündeme getirdi. Ki, bu da davanın, Türkiye’nin yapmadığı 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk iddialarının New York’ta bir davaya dönüşmesi ihtimalini güçlendirmiş bulunmaktadır. Bu da Zarrab davasında AKP–Erdoğan yönetiminin New York’ta yargılanması anlamına gelecektir.
‘Allah’ın lütfu’na dönüştürülen NATO skandalı: Norveç’teki NATO tatbikatı sırasında Erdoğan ve Atatürk’ü hedefe koyan, Atatürk’ü “düşman komutan” kategorisine koyan senaryo, NATO ile Türkiye arasında son yıllardaki bütün sorunlarla birlikte Rusya’dan s-400 füzeleri alımını kapsayan yüksek gürültülü bir polemiğe yol açmış bulunuyor Cumhurbaşkanı Erdoğan durumu; “Hedefe konan ben değilim; hedefe konan millettir, Türkiye’dir” diyerek tarif ederek, sorunu, “milli dava” ilan etti! Böylece, Erdoğan-AKP yönetimi, NATO’daki skandalı “Allah’ın lütfuna” dönüştürmek için devasa propaganda aygıtını devreye sokmuş bulunuyor.
IŞİD sonrası Suriye ve Irak’ın siyasi yapısını belirleme girişimleri: Suriye’de ve Irak’ta IŞİD sonrasında bölgenin yeniden dizayn edilmesi için süren girişimler, bir yandan bölge gericilikleri, öte yandan da bölgeye müdahale eden emperyalistler arasındaki mücadeleyi de -”yakınlaşmaları” da- hızlandırdı. Soruna çözüm aramanın bir basamağı olarak görülen Rusya-İran-Türkiye ekseni ile ABD-batı emperyalizmi ekseni arasında, Cenevre görüşmeleri kapsamında görüşülmesi öncesinde yarın Soçi’de yapılacak görüşmeler önem kazandı. Ancak, Türkiye-İran-Rusya ekseni içinde bölgedeki Kürt dinamiği, özellikle PYD-SDG ile Rusya’nın ilişkileri ve Suriye’de otonom bir Kürt bölgesi konusundaki tutumu nedeniyle, Türkiye Rusya arasındaki balayının sona ermesinin işaretleri de ortaya çıkmış görünüyor. Bu yüzden de Soçi zirvesinde oluşacak mutabakatın Cenevre’de nasıl bir çözüm planına dönüşeceği sorusu da büyüyor.
ABD’nin bölgedeki müttefiklerini hizaya getirme hamlesi: Ortadoğu açısından, Suudi Arabistan’daki “Saray darbesi” ile başlayan gelişmeler hem ABD’nin müttefiklerine, hem de İran’ın bölgede yayılma girişimlerine (Arkasında Rusya’nın ABD’ye karşı bölgede güç kazanması var) yeni bir düzen vermeyi amaçlıyor. Bu girişimler Türkiye’nin de “hizaya sokulması” bakımından son derece önemlidir. Türkiye bu gelişmelerin kendisiyle ilgisinin olmadığı gibi bir dil ve tutumu sürdürüyor olsa da bu gelişmenin Türkiye’yi bütün öteki, yukarıda sözünü ettiğimiz gelişmelerden bile fazla etkileyeceği tartışmasızdır.
Çünkü, ABD-İsrail tarafından geliştirilen, bölgedeki ABD’nin “kadim müttefiklerini” yeniden hizalandırma girişimi, Türkiye’ye yönelik girişimlerle aynı amaca bağlıdır.
GİRİŞİMLER BÖLGEDE MÜTTEFİKLERİ HİZAYA SOKMA AMAÇLIDIR
Yani Zarrab davası, Norveç’teki NATO skandalı, S-400 füze sistemi alınması tartışmaları, Suriye’ye müdahale’de Türkiye-Katar-Suudi Arabistan ittifakının çökertilmesi ve Suudi Arabistan-Mısır ittifakının öne çıkarılması, İran ve Rusya’nın bölgede güç kazanmasına karşı yapılan girişimler, elbette doğrudan ABD’nin bölge stratejisiyle ilgilidir.
Bunun farkında olan Erdoğan ve AKP yönetimi, kendini hedeften çıkararak, bu saldırıların “Türkiye’yi, milleti hedefe koyduğunu” iddia etmekte ve bütün bu sorunları “milli bir mesele” olarak ilan etmektedir. (Ki, CHP başta olmak üzere çeşitli muhalif kesimlerin desteğini de şimdilik sağlamayı başarmış görünmektedir)
Evet ABD, Batılı emperyalistler ve Rusya çeşitli girişimlerle Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı amaçlamakta; bu açıdan da Türkiye’den kendi stratejik hedefleri lehine tavizler koparmayı istemektedirler. Emperyalistlerin ya da bölge gericiliklerinin Türkiye’ye karşı bir takım hesaplar-planlar yaparak onu köşeye sıkıştırma girişimlerinde bulunmalarının şaşırtıcı bir yanı yoktur. Zira onlar kendi “fıtrat”larının gereğini yapıyorlar.
GELİŞMELERDE EDOĞAN-AKP HÜKÜMETİNİN SORUMLULUĞU
Burada asıl olan; Erdoğan-AKP hükümetlerinin, emperyalist ülkeler ve bölge gericiliklerinin “Türkiye’yi köşeye sıkıştırma” girişimleri karşısında nasıl bir rol oynadığıdır. Yani siz Zarrab’ın ortağının İran’da yargılanıp ölüm cezasına çarptırılmasını, ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk belgelerini ‘FETÖ’nün polisleri ve savcılarının komplosu olarak gösterip yok sayarsanız; üstüne bütün bunların üstünü “Kahrolsun ABD” diyerek, sözde antiemperyalizm yaparak örtmeye çalışırsanız; inandırıcılığınız ancak Atatürkçülüğe dönüşünüz kadar olabilir!
Yine Suriye ve Irak’ta Kürt dinamiğine, onların taleplerine gözlerinizi kapatırsanız; Suriye’de, Irak’ta büyük sorunlara “çözüm getireceğiniz” söylemine de elbette kimseyi inandıramazsanız.
Ve ABD’ye karşı Rusya emperyalizminin planlarını ortağı olmayı antiemperyalizm olarak gösterirseniz; buna da fanatikleriniz ve VP’nin Rusyacı, Çinci “muhipleri” dışında kimseyi ikna edemezsiniz.
Bu yüzden de, ülkenin bu denli köşeye sıkıştırılmasından elbette ülkeyi 15 yıldır yöneten Erdoğan-AKP Hükümeti sorumludur. Bu sorumluluğu üslenip gereğinin yerine getirmeden de; şikayetlenmenin ve kendisinden başka herkesi suçlamanın inandırıcı hiçbir yanı olmayacaktır.
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15
- İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! 09 Mart 2024 05:15
- Partisini motive edemeyen Destici, sorununu ‘Ebu Bevval’ olmakla mı aşmaya çalışıyor? 17 Ocak 2024 04:11
- Tüm emek güçleri için ‘haydi mücadeleye’ dönemi! 14 Ocak 2024 04:55
- Erdoğan, Murat Kurum’u neden İBB’nin adayı yaptı? 10 Ocak 2024 05:00
- İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! 07 Ocak 2024 04:58
- Lübnan ve İran’daki saldırılar İsrail-Filistin Savaşı’nda neye işaret ediyor? 05 Ocak 2024 04:57
- 2024’ü halklar için daha iyi bir yıl yapmak amacıyla haydi mücadeleye! 01 Ocak 2024 04:35
- Asgari ücretin itibarsızlaştırılarak kaldırılması tartışmaya açılmak isteniyor 29 Aralık 2023 05:00
- Özak tekstil işçilerinin direnişi ile dayanışma ihtiyacı daha da artmıştır! 24 Aralık 2023 04:26